MEZAR YAZISI
bir gün beni sevecek olursun,
severken cesur ol küçük.
öpüşürken ağırlaşıyorsa dudakların
ve sağırlaşıyorsa ne varsa olan biten.
puslanıyorsa karalar ve ıslanıyorsa başkaların,
öp, düşünme.
bakarsın o zaman alırım seni.
bir karakolun önünden geçecek olursun,
geçerken adaletsiz ol küçük.
ruhum oradadır içeride.
kırık bacaklı bir sandalye ve ileride,
benden kopmuş bir kaç kırık cam parçası.
bu baharlar artık değmiyorsa dışarıda el ele gezmeye
dal içeri, düşünme…
bakarsın o zaman alırım seni.
bir mezarlığın önünden geçecek olursun
geçerken metin ol küçük.
bir gün sen de gireceksin o aydınlık çemberin içinden.
soğuk ve tozlu taşların arasında ararken ismimi,
sızlıyorsa için ve kanıyorsan derinden;
öldü de, düşünme.
sayılı nefes çabuk tükenir.
heyecanlanma, biteceksin.
unutma!
o hayat seni yoracak,
sen bana geri döneceksin.
bir gün tekrar karşıma çıkacak olursun,
pişman olsan da dik dur küçük.
bakarsın o zaman alırım seni…
A Rh ve Pürtelaş
Bir yol buldum sana.
Kolayca büyü diye.
Önce emekle
Ve sonra yürü diye.
Biz alışmışız seninle sevişmeye telaşla.
Tenimizle, bedenimizle, kanımızdaki Rh’la.
Bir mezarlık buldum sana.
Yaşamaktan korkma diye.
Ölümün öldüğü yerde ölmekten kaçmak niye?
Okuduğun kitap ol,
İçtiğin su.
Bir kabiliyet ol çocukken edinilen.
Bir damla yağmur ol her yere yağabilen.
Bir çift eldiven buldum sana,
El ele tutuşmaktan utanma diye.
Nerede bir ışık hüzmesi görsen güneş olacaktın.
Nerede ay görsen sen iki kere parlayacaktın.
Sen başka kucaklarda uyuyup uyanmayacaktın.
Bir amaç buldum sana.
Sebebiyetken sebepsiz olma diye.
Soruyken cevapsız kalma,
Kendini hep haklı sanma diye.
Bir ilk bahar buldum sana.
İlk günlerinde gösterişsiz bir koza.
Ruhunda kelebekler uçuşacak biz yaklaşırken yaza.
Bir zamir buldum sana.
Adı da ”sen”.
Ne güzel ”biz” olurduk sen terkedip de gitmesen.
Bir son buldum sana.
Adı elveda.
Baştan sona tekrar oku bu şiiri.
Daha da yazmam sana…
Can Bonomo / Delirmek Belirmektir / 2013
KADIRGA
Senelerce, senelerce evveldi;
Bir deniz ülkesinde... ve belki de
birbirine aktardığım defterlerin hepsinde
bu şiir vardı:
Senelerce, senelerce evveldi;
Biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanıştık
uzak denizler, uzak yakınlıklar içinde
bir Kadırgada iki korsan
tarih, yarın, ütopya dolu sandıklar arasında
birbirimizi yaralarından tanıdık
dışı korsan, içi iç denizlerde yaşayan çocuklardık
konuşamadıklarımız bir bulut kalınlığında
duruyordu aramızda
oysa konuşsak yada dokunsak birbirimize
çekip gidecekti içimizdeki o korkunç noksanlık
batık gemilerin deniz diplerini saran
umutsuzluğu vurmuştu yüzümüze
birbirimizden ve aşkın keşfedilmemiş gizlerinden
ürküyorduk
bir definenin ikiye paylaştırılmış haritasında
bilmeden
birbirimize doğru ilerliyorduk....
MURATHAN MUNGAN
IHer şeyi süpürebilirsin;Sonbaharı süpüremezsin.Sen her şeyi süpürebilirsin;Sonbaharı süpüremezsin.YalnızsaSürekli bir sonbaharıSüpürür hep.Düşünemezsin.
II.YanarSobasındaYalnızınÜşüyenBakışları.LambasındaKaranlığa donukBir ışıkTitrerSönük-sönük.PenceresiDışına kapanmıştır,Kapısıİçine örtük.
III.YalnızBin yıl yasarKendiniBir anada.
IV.YalnıznNesi var, nesi yoksaTümü birdenbiredir.
V.YalnızBir ordudurKendi çölündeSonsuz savaşlarındaHep yenenKendi ordusunu.
VI.YalnızınSakladığı bir şey vardır;Boyuna yerini değiştirir,Boyuna onu arara.Biri bulsa diye.
VII.YalnızHem bilgesi,Hem delisidirKendi dünyasının.Ayrıca;Hem efendisiHem kölesidirKendisininTadını çıkaramazGörecesiz dünyasındaHiçbirinin
VIII.YalnızSürekli dinleyendirSöylenmemiş bir sözü.
IX.Sözünde durmasıYalnızın yalancılığıdırKendisine.Hep yüzüne vurur utancı.O yüzdenGözlerini kaçırırGözlerinden.
X.Yalnızın odasındaİkinci bir yalnızlıktırAyna.
XI.YalnızHep uyanırİkinci uykusuna.
XII.YalnızKendi bencininsen’idir.
XIII.Bir sözde saklanmış bir yalanıBir gözde okuduğundanBakmaz kendi gözlerine bile.
XIV.Hep susadığındaOKendi çölündedir.
XV.Kendi öyküsünüNe anlatabilenNe de dinleyebilen.Kendi türküsünüNe yazabilen,Ne söyleyebilen.
XVI.Bir zamanlar güldüğünüAnımsarda...Yoğurur hüzünün çamurunuAvuçlarında.
XVII.YalnızAranan tek görgü tanığıdırYargılanmasındaKendi davasının...Her duruşması ertelenirKavgasının.
XVIII.YalnızHem kaptanıHem de tek yolcusudurBatmakta olan gemisinin.Onun içinNe sonuncu ayrılabilirGemisinden,Ne de ilkin.
XIX.Yalnızın adı okunduğundaOkulda ya da yasamdaKimse'Burda'diyemez ..AmaYok da..
XX.Uykunun duvarında başladı...Önceleri bir toz gölgesi sanki;Sonra bir yumak yun gibi.Ama simdi iyice görüyorÖrümceğin ağınıGün gibi
XXI.YalnızDuymuş olduğunun sağırı,Görmüş olduğunun koruDurÖlür ölür ölürÖldürür öldürür öldürürDuyduklarını unutur,Duyacaklarını düşünür.
XXII.Yalnızın adınaHiç kimse konuşamaz..OKendi kendisininSanığıdır.
XXIII.YalnızÖnceden sezerSonra olacaklarıPaylaşacak biri vardır;Anlatır anlatır onaOlanları, olmayacakları.
XXIV.Her lekeKendisiyle çıkar.
RÜYA VE MANA
Geceydi, rüyaydı gün ışığına el veren:
Başımda dikenli dallardan bir taç,
Yüzümün mağrur ovasında,
Kandan akarsular süzülüyordu.
Ruhsuz ellerin kırbaç izleriyle
Kabarmış deri parçaları
Artık etimi örtmüyordu.
Kıpkızıl boyalı elbisemle, İsa’ydım;
Son misyonunu gerçekleştirmek için
Acılar çeken, herkesin gözü önünde…
O yüzden midir, sabah uyandığımda
İğne gibi başımı delen saç diplerim!
Anlamsız kaşıntılar bedenimde…
Kim bilebilir, belki de;
Günümüzü rüyalar belirliyordur;
Aynı böyle.
Aşk Resmi Geçidi
Birincisi o incecik, o dal gibi kız, Şimdi galiba bir tüccar karısı. Ne kadar şişmanlamıştır kim bilir. Ama yine de görmeyi çok isterim, Kolay mı? İlk göz ağrısı. İkincisi Münevver Abla, benden büyük Yazıp yazıp bahçesine attığım mektupları Gülmekten katılırdı, okudukça. Bense bugünmüş gibi utanırım O mektupları hatırladıkça. .............. çıkar .............. dururduk mahallede ......................... halde ............ yan yana yazılırdı duvarlara ................... yangın yerlerinde. Dördüncüsü azgın bir kadın, Açık saçık şeyler anlatırdı bana. Bir gün de önümde soyunuverdi Yıllar geçti aradan, unutamadım, Kaç defa rüyama girdi. Beşinciyi geçip altıncıya geldim. Onun adı da Nurinnisa. Ah güzelim Ah esmerim Ah Canımın içi Nurinnisa. Yedincisi, Aliye, kibar bir kadın. Ama ben pek varamadım tadına. Bütün kibar kadınlar gibi Küpe fiyatına, kürk fiyatına. Sekizinci de o bokun soyu. Elin karısında namus ara, Kendinde arandı mı küplere bin. Üstelik ....... Yalanın düzenin bini bir para. Ayten\'di dokuzuncunun adı. İş başında şunun bunun esiri, Ama bardan çıktı mı, Kiminle isterse onunla yatar. Onuncusu akıllı çıktı ....... gitti ......... Ama haksız da değildi hani. Sevişmek zenginlerin harcıymış İşsizlerin harcıymış. İki gönül bir olunca Samanlik seyranmış ama, İki çıplak da, olsa olsa, Bir hamama yakışırmış. İşine bağlı bir kadındı on birinci, Hoş, olmasın da ne yapsın, Bir zalimin yanında gündelikçi. .........leksandra Geceleri odama gelir, Sabahlara kadar kalır. Konyak içer sarhoş olur, Sabahı da işbaşı yapardı şafakla. Gelelim sonuncuya. Hiçbirine bağlanmadım Ona bağlandığım kadar. Sade kadın değil, insan. Ne kibarlık budalası, Ne malda mülkte gözü var. Hür olsak der, Eşit olsak der. İnsanları sevmesini bilir Yaşamayı sevdiği kadar.
27 Ocak 2024, Cumartesi günü, Mimarlar Odası Eskişehir Şubesi'nin 17. Genel Kurulunda yaptığım konuşmadır; Aşkım, Sevdam, Yol arkadaşım; Mimarlık.
... Çocuklumdan beri hayalini kurduğum ilahi gücü tanrıdan aldığımda; yetkilendirilmiş bir peygamber veya ölüm meleği olduğumda; hepsi bu dünyadan silinene kadar veya bana verilen yetki süresi dolana kadar, yeryüzünü onlardan arındırmaya devam edeceğim. Benim tanrım benim yanımda, şizofren tanrınız sizin yanınızda olsun.
Çok sevdiğimiz Orhan Veli'nin, yine çok sevdiğimiz
'İstanbul'u Dinliyorum' şiirini, Likya Sohbetleri programının yapımcısı, sevgili yazar arkadaşım Didem Elif'le birlikte seslendirdik. Dinleyenlerin, keyif alması dileğiyle...
İSTANBUL'U DİNLİYORUM
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar, ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda,
Sucuların hiç durmayan çıngırakları
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor, derken;
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Başımda eski alemlerin sarhoşluğu
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;
Dinmiş lodosların uğultusu içinde
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan;
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;
Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum/bilmiyorum;
Dudakların ıslak mi, değil mi, biliyorum/ bilmiyorum;
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum.
HİKAYE
Senin dudakların pembe
Ellerin beyaz,
Al tut ellerimi bebek
Tut biraz!
Benim doğduğum köylerde
Ceviz ağaçları yoktu,
Ben bu yüzden serinliğe hasretim
Okşa biraz!
Benim doğduğum köylerde
Buğday tarlaları yoktu,
Dağıt saçlarını bebek
Savur biraz!
Benim doğduğum köyleri
Akşamları eşkıyalar basardı.
Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
Konuş biraz!
Benim doğduğum köylerde
Şimal rüzgârları eserdi,
Hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır
Öp biraz!
Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
Benim doğduğum köyler de güzeldi,
Sen de anlat doğduğun yerleri,
Anlat biraz!
SEVDA PEŞİNDE
Kimsenin başına gelmemiştir
Benim başıma gelenler.
Hangi günüm sevinçli geçti?
Elbette tadı var bu alemin
Ağaçların çiçekleri var,
Kadınların sıcak dudakları,
Binbir türlü hali var denizlerin.
Evimdeyken bu saatte ben
Çarşıya ekmek almaya giderdim,
Şehirli bir kadın gibi kokardı
Evlerin bahçeleri akşam serinliğinde.
Vaktiyle İzmir'e gitmiştim
Ömrümde ilk defa
Aşıklık yüzünden.
Şehre girerken ışıklar uçuşuyor
Rüzgar okşuyordu saçımı tren penceresinde,
Kalbim bir bayrak gibi çırpınıyordu.
O gün bugündür başıma gelenler
Kimsenin başına gelmemiştir
Sevda peşinde.
Geçmişten bahsetmek neye yarar.
İşte şu anda naçar kaldım
Koca bir şehrin ortasında.
Karanlık caddeler uzayıp gidiyor,
Kar yağıyor ışıkların üstüne
Bir kadın çorabını çekiyor.
Çok sallanma küçük hanım,
Gönlüm gitmez peşinden
Birisi var yolumu bekler.
Ömrüm günüm yalnız geçiyor
Bir tek sevda peşinde.