
RÜYA VE MANA
Geceydi, rüyaydı gün ışığına el veren:
Başımda dikenli dallardan bir taç,
Yüzümün mağrur ovasında,
Kandan akarsular süzülüyordu.
Ruhsuz ellerin kırbaç izleriyle
Kabarmış deri parçaları
Artık etimi örtmüyordu.
Kıpkızıl boyalı elbisemle, İsa’ydım;
Son misyonunu gerçekleştirmek için
Acılar çeken, herkesin gözü önünde…
O yüzden midir, sabah uyandığımda
İğne gibi başımı delen saç diplerim!
Anlamsız kaşıntılar bedenimde…
Kim bilebilir, belki de;
Günümüzü rüyalar belirliyordur;
Aynı böyle.