Bu bölümde travma sonrası en çok bastırılan duygulardan biri olan öfkeye alan açıyoruz..
Öfkenin ardındaki incinmişliğe, sınır ihlallerine ve iyileşme potansiyeline birlikte bakıyoruz.
Bedenin verdiği tepkilerle öfkenin izlerini fark ediyoruz; çünkü bazen iyileşme, tam da oradan başlıyor.
Bu bölümde, bedenin derinlerinde taşıdığı üç temel duyguya yakından bakıyoruz: öfke, korku ve zamanla yeniden hissedilebilen iyilik hali. Travma sonrası bedenin nasıl alarmda kaldığını, bu duyguların bastırıldıkça nasıl sıkıştığını ve bizi nasıl yönlendirdiğini ele alıyoruz. Aynı zamanda bedensel farkındalıkla, iyilik halinin nasıl geri çağrılabileceğini; güven, şefkat ve huzur anlarının bedenimize nasıl yeniden yerleşebileceğini konuşuyor, somatik pratiklerle de duygulara temas etmenin iyileştirici gücünü keşfediyoruz.
Bu bölümde, yaşanan yangınların tetiklediği beden tepkilerinden yola çıkarak travmanın bedendeki izlerini konuştuk. Bedenin hafızasını, onun “evet” ve “hayır”larını nasıl fark edebileceğimizi ele aldık. Somatik farkındalığın iyileştirici gücüne odaklandık ve dinleyicilerimizle birlikte küçük bir nefes egzersizi yaptık. Çünkü bazen iyileşme, sadece kelimelerle değil; bir duruşla, bir nefesle, bedende kalmakla başlar.
Bu bölümde, travmanın yalnızca zihinsel değil, bedensel bir deneyim olduğunu konuştuk. Bedenin taşıdığı izleri fark etmenin ve onlara yargısızca yaklaşmanın önemine değindik. Somatik farkındalığın, iyileşme sürecinde bir pusula olabileceğini ve bedenin iç sesine kulak vermenin bizi kendimize yaklaştırabileceğini keşfettik.
Bu bölümde, travmanın yalnızca zihinsel değil, bedensel bir deneyim olduğunu konuştuk. Bedenin hatırlama biçimlerini, sessiz ama güçlü tepkilerini ve iyileşme sürecindeki rolünü birlikte ele aldık. Travmanın yükünü taşıyan bedenimize nasıl kulak verebileceğimizi, o sessiz tanığın bize neler fısıldadığını keşfettik.
Bu bölümde, travma sonrası sessizlikle kurulan ilişkiyi konuştuk. Sessizliğin yalnızca bir boşluk değil; duyguların, hatıraların ve iyileşmenin fısıldadığı bir alan olabileceğini birlikte keşfettik. Sessizlikten kaçmadan, onun içinde kendimize kulak verebilmenin yollarını aradık.
Bu bölümde, travma sonrası hafızayla kurulan ilişkiyi ve onunla birlikte ilerlemenin yollarını konuştuk. Hafızanın sadece bir yük değil, zaman zaman bir rehber olabileceğini; iyileşmenin ise hatırlarken dikenler arasında yürümeye cesaret edebilmekle mümkün olabileceğini birlikte keşfettik.”
Bu bölümde, travmanın zihin ve beden hafızasında nasıl iz bıraktığını konuştuk. Hatırlamanın zaman zaman acı verici ama aynı zamanda iyileşmenin de bir parçası olabileceğini ele aldık. Unutmanın imkânsızlığı karşısında, hatırlamaya alan açmanın ve bu anılarla yeni bir ilişki kurmanın mümkün olup olmadığını birlikte düşündük.
Bu bölümde, travmadan sonra anlamlı ve güvene dayalı ilişkiler kurmanın iyileşme sürecindeki önemini konuştuk. Yalnızlıkla başa çıkarken, birlikte olmanın ve karşılıklı destekle yeniden güven inşa etmenin yollarını paylaştık.
Bu bölümde, travma sonrası yalnızlık hissini, bağ kurmanın iyileştirici gücünü ve birlikte olmanın anlamını konuştuk. Kırıldığımız yerlerden sızan ışığın, bazen bir bakışta, bir sessizlikte, bir tanıklıkta çoğalabileceğini hatırladık. Yeniden bağ kurmanın; önce kendimize, sonra başkalarına doğru şefkatli bir yolculuk olduğunu konuştuk. Çünkü bazen iyileşme, sadece biriyle aynı odada susabilmekle bile başlar.
Bu bölümde, travmanın bizde yarattığı kırılmalara ve o kırıklardan sızan ışığa birlikte bakıyoruz. Travmanın sadece bir son değil, yeni bir başlangıç olabileceğini, iyileşmenin kırıldığımız yerden başlayabileceğini keşfediyoruz. Kırılmanın utanç değil, dönüşüm getirebileceğini hatırlıyoruz.
Bu bölümde travmanın görünmeyen izlerine bakıyoruz. Ne yaşandığından çok, ne hissettiğimizi konuşuyoruz. Suçluluk, utanç, çaresizlik… Her duygunun anlamlı olduğunu hatırlatıyor, iyileşmenin zamana ve şefkate ihtiyaç duyduğunu söylüyoruz. Çünkü kırıldığımız yerden de yeniden filizleniyoruz.
Bu bölümde 6 Şubat depreminin ardından yaşanılan yas, travma ve iyileşme süreçlerini paylaşıyoruz. Yasın yalnızca kayıplarla değil, hayat biçimleri ile ilgili olduğunu, travmanın her bireyde farklı şekillerde deneyimlendiğini ve iyileşmenin toplumsal bağlarla mümkün olduğunu anlatıyoruz.