Jeffrey Dahmer’in korkunç hikayesi, insan zihninin ne kadar karanlık olabileceğini gösteriyor.
Keyifli dinlemeler.
Hepimiz sosyal medya algoritmalarının peşindeyiz:
“Keşfete nasıl düşerim?
Hangi paylaşım daha çok izlenir?”
Peki hiç düşündün mü, kendi hayatının algoritmasını çözdün mü?
Neden bazı insanlar sürekli şanssız hisseder, neden bazıları hep erteler, neden bazılarının hayatı akarken bizimki aynı kalır?
Cevap basit: Kendi algoritmamızı fark etmediğimiz için.
Para ve mutluluk arasındaki denge, huzurun kaynağı, gerçek zenginlik, hedonik adaptasyon ve insanın tatminsizlik döngüsü üzerine düşündüren bir yaklaşımda bulundum. Ama hala aynı soru kafamda para mutluluğu satın alabilir mi?
Hayattan zevk almak, küçük anların kıymetini bilmekle başlar. Günlük koşturmacada kaybolan insanlar için huzuru, mutluluğu ve anın değerini hatırlatmak önemlidir. Mutluluğun sırrı bazen bir çiçeğin kokusunda, bazen bir fincan kahvede, bazen de derin bir nefeste gizlidir. Kendini keşfetmek, yaşamın tadını çıkarmak ve daha anlamlı bir hayat sürmek isteyenler için ilham verici bir yolculuk…
#turkcepodcast #podcast #hayat #motivasyon #kisiselgelisim
Bazı yolculuklar vardır… Kadıköy rıhtımında başlar, martıların kanadına değip Eminönü vapurunun köpüklü sularında sürer. İstanbul’un telaşlı adımlarına karışırken, sen aslında bir şehri değil, kendini ararsın. Galata Köprüsü’nde oltaların gölgesi, balık ekmek kokusu, ezanla karışan sokak sesleri eşlik eder sana.
Ve sonra, Beyazıt’ta rüzgârın çevirdiği sayfalar arasında bulursun kendini. Sahaflar Çarşısı’nda, tozlu raflarda bekleyen sararmış bir kitap ya da defter çıkar karşına. Belki yıllar önce unutulmuş, belki de tam o an seni bulmak için saklanmış. İşte İstanbul, en çok da böyle anlarda büyüsünü fısıldar: Eski kitap kokusunda, sahafların sessizliğinde, geçmişin gölgesinde.
Bu anlatı, bir yolculuktan fazlası… Bir İstanbul sabahı, Kadıköy’den Eminönü’ne, oradan Beyazıt Sahaflar’a uzanan bir arayış. Belki bir defterin sayfasında, belki bir martının kanadında, belki de kendi içinde bulacaksın aradığını.
Bu bölümde masamda ChatGPT var. Yapay zekâ bana sorular soruyor, ben de kendi içimden geldiği gibi cevaplıyorum. Bir nevi sohbet, bir nevi kendini keşfetme.
Hayat gerçekten bir tesadüfler zinciri mi, yoksa bir planın parçası mı?
İnsan neden geçmişi bırakmakta bu kadar zorlanır?
Zaman mı insanı değiştirir, yoksa insan mı zamanı?
Mutluluk öğrenilebilen bir şey mi, yoksa doğuştan gelen bir yetenek mi?
İnsanı daha çok olgunlaştıran şey hangisi: başarılar mı, kayıplar mı?
Özgürlük, gerçekten sınırların olmaması mı, yoksa kendi sınırlarını bilmek mi?
İnsanlar neden başkalarının onayına bu kadar ihtiyaç duyar?
Gerçek dostluk, zamana mı dayanır yoksa paylaşılan sırra mı?
Hayatın anlamını bulmak mı daha önemli, yoksa onu yaşamak mı?
İnsan neden çoğu zaman sahip olduklarını görmezden gelir de olmayanların peşinde koşar?
Affetmek gerçekten geçmişi siler mi, yoksa sadece ona bakış açımızı mı değiştirir?
Ölüm mü hayatı değerli kılar, yoksa yaşamın kendisi mi zaten değerli?
İnsan neden hep en zor anlarında kendini keşfeder?
Zenginlik ölçüsü nedir: para, huzur, bilgi mi?
Gerçek aşk, insanın kendini bulduğu yer midir yoksa kaybolduğu yer mi?
İnsanı güçlü yapan şey; korkularını yenmesi midir, yoksa onlarla yaşamayı öğrenmesi mi?
Adalet dediğimiz şey, herkes için aynı mı yoksa kişiden kişiye değişen bir algı mı?
İnsan neden bazen susmayı, konuşmaya tercih eder?
Hayaller mi bizi hayata bağlı tutar, yoksa sorumluluklarımız mı?
Geleceği bilmek ister miyiz, yoksa belirsizlik hayatın en büyük sürprizi mi?
Kadın cinayetleri bir “istisna” değil, sistematik bir suç düzeninin parçasıdır. “Erkek şiddeti” münferit değil, organize. Her “iyi hal indirimi”, katili değil devleti ele verir. Bu ülkede adalet; ölenin değil, öldürenin lehine çalışıyor.Bir kadın öldürüldüğünde yalnızca bir hayat değil; bir sistemin ahlakı, hukuku ve insanlığı da toprağa gömülüyor. “Tahrik” diyorlar, “ağladı” diyorlar, “pişmanım” diyorlar. Ama kimse “öldürdü” demiyor.
Mor Çatı, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, EŞİK , Istanbul Sözleşmesi Yaşatır Derneği gibi kadın örgütleri yıllardır bağırıyor: “Bu bir kadın kıyımıdır.”
Ama siz hâlâ sessizsiniz.
Devlet hâlâ suskun.
Toplum hâlâ seyirci.
Adalet, suskunluğu değil; direnişi ödüllendirmeli.
Ve biz artık susmayacağız.
Her şeyin uzmanı, hiçbir şeyin bilgini olmayan bir kalabalıkla yaşıyoruz. Cümleler net, fikirler keskin, özgüven tam… Sadece bilgi eksik. Düşünmek yerini ezbere bıraktı, bilmek yerine “duydum”lar dolaşıyor ortalıkta.
Kimin sesi yüksekse, haklı da o sanılıyor. Herkes her şeyi yorumluyor, herkes her şeyi çözmüş gibi.
Ama kimse “Bilmiyorum” demiyor.
Yeni nesil uzmanlık: Başlık okumak, video izlemek, tweet paylaşmak.
Herkesin fikri var, ama düşüncesi yok.
İşte burası, tam da “Herbokolog Çağı”.
Üniversite tercihi yapmadan önce dinle!
YKS dediler, hayatını 3 saatte belirleyeceksin dediler
TYT sınavına girdin yetmedi
AYT sınavı da alacaksın dediler, aldın.
Üniversite tercih zamanı yaklaşıyor 30 Temmuz-11 Ağustos tarihleri arasında gideceğin üniversiteyi seçeceksin.
Kimileri aile dayatmalarına maruz kalacak, kimileri sadece ne olursa olsun diye üniversite tercih edecek. Bazıları sadece üniversitenin isminden dolayı gidecek.
Peki bu sistemde doğru nedir yanlış nedir hepsini bu podcast'te anlattım.
Dolma kalem tutkunlarına ve yeni tutkun olacaklara özel tüm dolma kalemleri tanıtıyorum ve kalemler, kağıtlar üzerine konuşuyorum!
Kaç kere “bir gün” dedin?Kaç kere başlayacakken vazgeçtin?Ya da sustun… çünkü korktun.Bu bölümde, ertelediğimiz hayallerin, bastırdığımız duyguların ve kendimiz olmaktan uzaklaştığımız anların izini sürüyoruz. Her “sonra” dediğimizde biraz daha uzaklaştığımız o hayatın aslında tam da şimdi başlamak için beklediğini hatırlatıyoruz.Denememek, yalnızca bir şeyden vazgeçmek değil; kendinden de uzaklaşmaktır.Belki de tek bir cümle yeter: Bugün.
Yalnızlık bazen kalabalığın ortasında başlar.
Bir şehir dolusu insanın arasında, bir ses arar insan.
Tanıdık, güvenli, içini titreten bir ses.
Bazen sadece bir kelime yeter: “Oğlum.”
Çünkü bazı geceler, sadece bir ses hayatta tutar.
Hayat ağırlaştığında, içimizde taşıdığımız yük görünmez olur.
Ama bir kelime, bir cümle, bir nefes…
İnsanı yeniden ayağa kaldırabilir.
Uzakta olsak da, duygular tanıdık.
Sesler mesafeleri aşar, kelimeler yaraları sarar.
Ve bazen, en karanlık gecede bile, bir ışık belirir.
O ışık… bir telefonun ucundaki sesten gelir.
“Ayrılık bazen bir çığlıkla değil, bir sessizlikle gelir…”
Bu podcast, bir sabahın gri ışığında yaşanan, törensiz ve sessiz bir vedayı anlatıyor. Ne yüksek sesli tartışmalar ne de dramatik ayrılıklar… Sadece bir valiz sesi, boş kalan bir fincan ve eksilen bir sabah sesi…
Kimse gitme demedi. Kimse kalayım demedi. Ama biri gitti.
Sessiz ayrılıklar en çok iz bırakanlardır. Çünkü geriye sadece sorular, eksiklikler ve dokunulmamış hatıralar kalır. Belki sen de böyle bir vedayı yaşadın. Belki de hâlâ aynı odada bekliyorsun, bir ses, bir dönüş ya da sadece bir “yanlış yaptım” cümlesi için…
“Sessizlik bazen her şeyden daha çok konuşur.”
Ahlak, tarih boyunca evrensel değerlerle mi belirlendi yoksa toplumsal normlara göre mi şekillendi? İyilik ve kötülük arasındaki çizgi, kimi zaman bir canlının yaşamı ile bir diğerinin ölümü arasında kalın bir sınır gibi görünürken, bazen yalnızca duygusal tepkilerle çizilir. Bir kuşun çığlığı karşısında harekete geçmek, bir yılanın sessizliğini görmezden gelmekle sonuçlanabilir. Bu fark, insanın empati kurma biçimini, doğaya yaklaşımını ve kendini “iyi” olarak tanımlama çabasını ortaya koyar. Ahlaki yargıların, çoğu zaman bireysel huzurla mı, yoksa gerçek adaletle mi şekillendiği sorusu; hem felsefi hem de insani bir sorgulamanın kapısını aralar.
Bugün
Ümit Özdağ'ın davası adaletli mi?
90'larlarda bakkal kültürü nasıldı?
Nosferatu filmi ve
Takvim yaprağı
Konularını içeren bir bölüm hazırladım. Her zaman olduğu gibi yine sohbet havasında geçen bir bölüm oldu. Çaylar ve kahveler hazırsa başlayalım.
- Sizin için Carpe Diem ne demek?
- Ölümü hatırlamak sizi korkutur mu, yoksa cesaret mi verir?
- Hayatta neyin gerçekten kalıcı olduğunu düşünüyorsunuz?
Hayatın anlamını sorgulayanlar için bu video, üç kadim felsefi kavrama odaklanıyor: Carpe Diem, Memento Mori ve Vanitas. Anı yaşamak, ölümü hatırlamak ve geçiciliği fark etmek üzerine kurulu bu kavramlar, hem bireysel farkındalık hem de derin düşünsel yolculuklar için güçlü araçlardır. Eğer “Zaman nedir?”, “Neden yaşıyoruz?”, “Ölümle nasıl barışırız?” gibi sorular aklınızı kurcalıyorsa, bu video tam size göre. Stoacılık, egzistansiyalizm, minimalizm gibi modern akımların temellerine de ışık tutan bu üçlü; hem felsefi hem ruhsal bir pusula sunuyor. Anlam arayışındaki herkese hitap eden bu içerik, sizi sadece izlemeye değil, düşünmeye de davet ediyor.
Beş çayı podcast serisinin ilk bölümünde
İzmir'deki grev doğru mu?
90'larda ilkokulu olmak nasıldı?
Rocky Balboa film serisi
konularında sohbet ettiğimiz bir bölüm oldu. En sonunda da 8 Haziran 2025 Pazar gününün takvim yaprağını sizler için okuyup nostaljiyi tamamlıyorum.
Bir tarafta bipolar akımı diğer tarafta hayatı dörtdörtlük olan influencerlar… YouTube tamamen ikiye bölünmüş durumda. Gri olmadan hayatı siyah olanlar ve beyaz olanlar. Sadece kamera önünde yaşanan mutlu,tek kişilik aile tablosu. İnsanlara mutluluk satan sahte yayıncılar. Bugün sizlere bunlardan bahsedeceğim. Ben griyim ya siz?
Bu bölümde, Gassal dizisini sosyolojik ve siyasi açıdan ele alıyoruz. Ölümün gündelik hayatla kesiştiği bu sıra dışı yapım, sessizlik üzerinden güçlü bir toplumsal eleştiri sunuyor.
Devlet, din, sınıf ayrımları, ritüellerin şekilciliği, bastırılmış duygular ve itaat kültürü gibi temalar, Gassal karakteri üzerinden görünür hâle geliyor.
Bu analiz, sadece bir diziyi değil; Türkiye toplumunun derin yapısını, bastırılmış gerçeklerini ve sessiz çığlıklarını da okuma çabasıdır.
🎙️ Bölüm sonunda, Atatürk’ün katıldığı son 19 Mayıs töreninden tarihi konuşmasını da dinleyebilirsiniz.
🎧 Bu özel bölümde, 19 Mayıs 1919’un tarihi arka planını, Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışını, milli mücadelenin başlangıcını ve Gençlik ve Spor Bayramı’nın anlamını derinlemesine anlatıyoruz.
📖 Bir milletin uyanışına tanıklık etmek isteyenler için duygusal ve bilgilendirici bir anlatı…