Bu haftanın konusu neye yatırım yaptığımız, iyi şeylerin bir anda oluşu, hayatımızdaki yapay çiçekler ve daha fazlası.
Düştüğünde kalkıp oynamaya devam edenlerle, oynamaya devam eder bu dünya...
Kışın ilk kombisini yakmak için herkesin birbirini beklemesi... Bu bölümün konusu onay arayışı, sürü psikolojisi, başarının tanımları ve daha fazlası.
https://www.instagram.com/danisankoltugundakiterapist_/
Kitap Kulübü & Atölye: https://gatherin.life/place/kitap-kulubu-053516
"Hiç evden çıkmadan hayatımın aşkının beni bulmasını bekliyorum." diyorsanız... Bu bölümün konusu: Birileri Beni Bulsun vs. Görünür Olmak.
Danışan Koltuğundaki Terapist Kitap Kulübü ve Sanat Atölyesi;
https://gatherin.life/place/kitap-kulubu-053516
*reklam değil.
Uzak Mesafe Arkadaşlıkları/Terapi/Arkadaş Boşanması/Anlaşılmış Hissetmek ve daha fazlası🫂
Erika’nın Gülü her bitki gibi susuz kalınca kuruyor fakat ölmüyor. Suyunu tamamen çekince bir top formuna bürünüyor. Sonra rüzgarın da yardımıyla oradan oraya sürükleniyor. Yıllarca süren kuraklığın ardından bile ulaştığı ilk nemli yerde dallarını tekrar yayıyor. Bir de yağmura denk gelirse misler gibi çiçekleniyor. Belki hayata açılmanın sırrı Erika’nın Gülü gibi yalnızca varoluşun hakkını vermektir. Çünkü biliyoruz ki belki kurudum ama yeşillenmem bir yağmura bakar.
Ayrılıklar, ghostladığımız-ghostlandığımız ilişkilerin yası, hayallerin-gerçekleşmemiş ihtimallerin yası ve daha fazlası için bölüme bekleniyorsunuz🌱
Sınırları yumuşak bir varoluş mümkün mü acaba?
Heidegger’e göre hayatta karşılaştığımız olgular ile ilgili ya azim edebiliriz ya da bunları akışına bırakabiliriz. Azim edilecek yerde akışa bırakmak; akışa bırakılacak yerde azim etmek bir yere vardırmıyor…
Bu bölümde, sınırlı kaynaklarla esnemeyi, bedenin diliyle ruhun fısıltılarını dinlemeyi anlattım. Sabah yogasında kaslarımı açarken, içimdeki düğümler de çözülmeye başladı. Elektriklerin kesik olduğu bir günde, elimde kalan son şarjla neler yapabileceğimi düşünürken, yaratıcılığın en çok dar vakitlerde filizlendiğini fark ettim. Kayıp sulu boyanın yerine kuru kalemlere sarılırken, kırılmadan esnemenin sihrine kapıldım. Kısıtlılıkların içinden doğan bu akışa birlikte tanık olalım; belki siz de kendi esnekliğinizi yeniden keşfedersiniz.
Not: İçime sinen bir şarkı bulamadığım için bölüm sonuna şarkı eklemedim. Şarkı bulamadım diye bölümü paylaşmayı ertelemek ya da paylaşmaktan vazgeçmek istemedim. Bu bölüm baştan sona tam da amacına hizmet etti. Esnemekse esnemek!🤍
Bu bölümde, dile getirilemeyen duyguların içimizde nasıl katman katman biriktiğini, zamanın dokunuşuyla nereye evrildiklerini sorguluyoruz. Tozlu bir çekmecede unutulmuş eşyalar gibi, duyguların da uygun koşullarda saklanmadıklarında nasıl çürüyebileceğini, yok olup gitmeden önce bize bir şeyler fısıldayıp fısıldamadığını düşünüyoruz. Üzümler şaraba dönüşmeden önce nasıl bir bekleyiş içindeyse, içimizde biriken duygular da zamanla bir bağ bozumu yaşar mı? Yoksa, işlenmediklerinde çürüyen ve bizi zehirleyen bir yük haline mi gelirler? Duyguların saklanma ve dönüşüm serüvenine, doğanın matematiğiyle harmanlanmış bu düşünsel keşif, içimizdeki fırtınaları anlamaya davet ediyor. Belki de her son, bir başlangıçtır; her çürüyen, toprağı yeniden besler.
Bu bölümde, içimdeki durgunluğu harekete dönüştürmenin incelikli yollarını ararken bir odadan çıkmanın, yataktan kalkmanın ya da basit bir adım atmanın bile yeni bir bakış açısının kapılarını aralayabileceğini keşfediyorum. Zor zamanlarda kendimle ve hayatla yeniden bağ kurmanın iyileştirici gücünü; yürümenin sadece bir yere varmak değil, kendi iç dünyama yapılan bir yolculuk olduğunu fark ediyorum. Yavaşlamanın ve adımların ritmiyle düşüncelerimin derinleştiği bu yolculukta, sizi de adımların bizi nereye götürdüğünden çok, yolda olmanın anlamını aramaya, kendi adımlarınıza ve içsel yolculuğunuza bir adım uzaktan bakmaya davet ediyorum.
Bu bölümde, hepimizin zaman zaman yaşadığı ama pek de dile getirmediği o içsel mücadelelere değiniyorum. Konuşmak istemediğimiz, taşımakta zorlandığımız dertlerimizle nasıl başa çıktığımızı, kimsenin görmediği yaralara hangi merhemleri bulduğumuzu konuşuyorum. Yazmak, susmak, dinlemek, belki de sadece beklemek… Avrupa Yakası’ndan Rilke’ye, Tuğçe Isıyel’den kendi hikayelerime uzanan bu yolculukta, içsel kış mevsimimize dair ipuçları arıyoruz. Her mevsimin ve yaranın bir zamanı olduğunu, sabretmenin ve kendimize karşı nazik olmanın önemini hatırlıyoruz. Bu bölüm, belki de sizin de içsel yolculuğunuza küçük bir ışık tutabilir.
Bana ulaşmak isterseniz, sosyal medya hesaplarım üzerinden ya da mail yoluyla iletişime geçebilirsiniz. Sorularınız, geri bildirimleriniz veya sadece selam vermek için bile olsa mesajlarınızı bekliyorum.
https://www.instagram.com/danisankoltugundakiterapist__/
danisankoltugundakiterapist@gmail.com