Bu bölümde edebiyatın en karmaşık temalarından biri olan aileyi keşfe çıkıyoruz. Oidipus’un kaçınılmaz kaderinden Medea’nın ihanete karşı öfkesine, antik Yunan tragedyalarından modern romanlara uzanan yolculukta aileyi ne kadar anlayabiliriz, ne kadar hesaplaşabiliriz? Bu bölüm, aileyi yüceltmeden sorgulayan bir dille edebiyat aracılığıyla hayatımızdaki yankılarını tartışıyor.
Bir Oda ve Bir Mikrofona hoş geldiniz. Bu bölümde, Virginia Woolf’un “Angel in the House” metaforuyla başlayıp, Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar’ındaki o bitmeyen iç monoloğa uğruyoruz. Konu, hepimizin tanıdığı ama çoğu zaman adını koymadığı bir karakter: içimizdeki eleştirmen.
Woolf’un yaratıcılığı törpüleyen “melek” figürüyle, Yeraltı Adamı’nın felç edici öz eleştirisi arasında dolaşırken, biraz psikolojiye uğrayacağız, biraz da kendi iç sesimizle yüzleşeceğiz. Belki bu bölümden sonra, kırmızı kalemi bir süreliğine bir kenara bırakmaya cesaret edersiniz.
Karşılaştırmalı Edebiyat deyip de sadece akademik çerçevede kalmak olmaz! Bu bölümde hem metinlerarası geçişlerle dolu bir edebi yürüyüşe çıkıyoruz, hem de bu alanın ne kadar kişisel, politik ve eğlenceli olabileceğini tartışıyoruz. Bir metin neden başka bir metne benzer? Kültürler arası yankılar, çevirinin dokunuşu, benzer karakterlerin farklı coğrafyalardaki kaderleri... Hepsi burada, Bir Oda ve Bir Mikrofon’un bu yeni bölümünde.
Bu bölümde Virginia Woolf’un Orlando adlı romanını odağımıza alıyoruz. Romanın zaman ve cinsiyet kavramlarını sorgulayan katmanlı yapısı üzerinden kimlik, dönüşüm ve toplumsal roller üzerine bir sohbet gerçekleştiriyoruz. Edebiyat ve felsefenin kesiştiği bu zeminde, Woolf’un yenilikçi perspektifini anlamaya çalışırken, dinleyicilerimizi de kendi kimlikleri üzerine düşünmeye davet ediyoruz.
Bu bölümde aşkı konuşuyoruz. Ama öyle kuru kuru değil; edebiyatla, sanatla, biraz Jane Austen’la, biraz Orhan Pamuk’la…
Bay Darcy'nin zarif dönüşümünden Kemal’in vitrinde sakladığı yalnızlığa kadar aşkın farklı yüzlerine bakıyoruz.
Aşk mı, takıntı mı?
Romantik mi, toksik mi?
Ve en önemlisi: gerçek hayattaki aşk edebiyattaki kadar tutkulu olabilir mi?
Dinlemeye hazır mısın?
☕ Kahveni al, Bir Oda ve Bir Mikrofon'un büyüsünde aşkı konuşmaya başlayalım.
Bu bölümde bir konu yok, bir kurgu yok. Ama bolca iç ses var. Edebiyata dair, kadına dair, hayata ve aşka dair… Mikrofonun karşısında sadece ben varım, ama içim dolu: satırlarla, sessizliklerle, sorularla.
Sabahın kör saatlerinde başlayan bu sohbet, bir romanın ara cümlesi gibi. Tamamlanmıyor belki ama eksik de durmuyor. Kadın karakterleri düşündüm, aşkı sorguladım, hayatı mercimek çorbasına benzettim… ve biraz da kendime güldüm.
“Bir Oda ve Bir Mikrofon”un bu bölümünde bir iç sesin sesini açtım. Belki sen de kendi iç sesine biraz kulak verirsin.
Bu bölümde, edebiyat tarihine damga vurmuş tartışmalı olayları, sansür vakalarını ve yazarlar arasındaki çarpıcı polemikleri mercek altına alıyoruz. Hangi kitaplar yayımlandığında büyük tepki çekti? Hangi yazarlar birbirini açıkça hedef aldı? Toplumun, siyasetin ve ideolojilerin edebi üretimi nasıl şekillendirdiğine dair hem tarihsel hem de eleştirel bir yolculuğa çıkıyoruz. Satır aralarında kalan gerilimleri birlikte keşfetmek için bize katılın.