
Bu bölümde bir konu yok, bir kurgu yok. Ama bolca iç ses var. Edebiyata dair, kadına dair, hayata ve aşka dair… Mikrofonun karşısında sadece ben varım, ama içim dolu: satırlarla, sessizliklerle, sorularla.
Sabahın kör saatlerinde başlayan bu sohbet, bir romanın ara cümlesi gibi. Tamamlanmıyor belki ama eksik de durmuyor. Kadın karakterleri düşündüm, aşkı sorguladım, hayatı mercimek çorbasına benzettim… ve biraz da kendime güldüm.
“Bir Oda ve Bir Mikrofon”un bu bölümünde bir iç sesin sesini açtım. Belki sen de kendi iç sesine biraz kulak verirsin.