Merhaba değerli dostlar,
Bu bölümde Kserkses'in oğlu Artakserkses'i anlatıyorum.
"Uzun El" olarak bilinen Artakserkses Plutarkhos'un kaleminde "gücü paylaşarak büyüyen kral" örneğidir. Uzun eli verir, kısa eli alır.
Onunla ilgili anekdotlara göre, gerçek güç, ayrıcalıkları kendine saklamakta değil, paylaşmakta yatar. Meşruiyet, korkuyla değil, katılımla doğar. Bir kralın büyüklüğü, ilk mızrağı atmasında değil, başkalarının mızrak atmasına izin vermesindedir.
Merhaba değerli dostlar,
Bu bölümde 1. Kserkses'ten ve Ploutarkhos'un onunla ilgili anlattığı anekdotlardan bahsedeceğim.
Kserkses, hem dini dönüşümün hem de Ahameniş İmparatorluğu’nun gerileyişinin simge kralıdır. Büyük fetihler arzulayan ama onları sürdürecek iradeden yoksun, teolojik meşruiyetle siyasi mutlakiyet arasında sıkışmış bir hükümdar portresi çizer. Mısır ve Babil’e karşı sertliği, Yunanistan seferindeki kibri ve yenilgi sonrası içe kapanışı, gücün psikolojik sınırlarını gösteren klasik bir trajediye dönüşmüştür.
Plutarkhos, Kserkses’i ne tam bir despot ne de örnek bir hükümdar olarak çizer. Onunla ilgili anekdotlar, politik iktidarın dört temel boyutunu gözler önüne serer:
1. Meşruiyetin inşası: Şiddet yerine tanıma ve armağan (1. anekdot)
2. Kültürel hegemonya: Halkın kimliğini dönüştürerek egemenlik (2. anekdot)
3. Simgesel iktidar: Arzunun toprağa, mülkiyete yöneltilmesi (3. anekdot)
4. Propaganda: Gücü göstererek korku üretmek (4. anekdot)
Plutarkhos’un amacı, “iyi kral”ın kim olduğunu doğrudan söylemek değil, iktidarın biçimlerini düşünmeye davet etmektir.
Merhaba değerli dostlar,
Bu bölümde efsanevî kraliçe Semiramis'ten ve Herodotos ile Plutarkhos'un onunla ilgili aktardığı bir anekdottan bahsediyorum.
Semiramis, tarihsel olarak Sammu-ramat adıyla bilinen kişidir; Asur kralı V. Shamshi-Adad’ın eşi ve III. Adad-nirari’nin annesidir. MÖ 805 yılında oğlu ile birlikte Kommagene’ye karşı sefere çıkmıştır. Üzerine adını yazdırdığı stel, Asur’daki kralların ve yüksek memurların dikilitaşları arasında yer alır.
Yunan efsanesinde Semiramis, Askalon’daki Suriye tanrıçası Derketo’nun kızı, Onnes’in (muhtemelen ilk Sümer bilgesi Oannes) eşi ve ardından Ninos’un —Nineve’nin adını taşıyan kralın— karısı olarak geçer. Efsaneye göre Baktriya’yı fethetmiş ve Babil’i, dahası kimi anlatılara göre, Babil'in ünlü Asma Bahçeleri'ni kurmuştur.
Mezarıyla ilgili anlatılan anekdot geçmişte olduğu gibi, bugünün iktidar sahiplerine de bir mesaj vermektedir.
Merhaba değerli dostlar,
(İki haftalık zorunlu bir aradan sonra yeni bölümle karşınızdayım!)
Bu bölümde Perslerin kralı 1. Dareios'un "sağduyulu" önderliğiyle ilgili anekdotlardan bahsediyorum.
Kral Dareios’un sözleri ve onunla ilgili anekdotlar, binlerce yıl öncesine aittir ama yankısı hâlâ kulaklarımızdadır: İktidar, bilgelik olmadan kör, adalet olmadan zalim, dostluk olmadan yalnızdır.
İlk anekdotta Dareios, “savaşta ve tehlike anında daha akıllı olurum” der.Bu söz, iktidarın konforla değil, krizle sınandığını anlatır. Gerçek devlet adamı, rahat zamanlarda değil, felaketin ortasında olgunlaşır.Tehlike, korkakla bilgeyi ayıran sınavdır — çünkü bilge, krizin içinden ölçüyü çıkarabilendir.
İkinci anekdotta Dareios, halkına danışır ve vergilerin ağır olup olmadığını sorar.Bu, kudretin kendini sınırladığı andır.Dareios, sadece hükmeden bir kral değil, dinleyen bir insandır.Ve belki de çağdaş siyaset için en temel ders burada gizlidir:Güç, kendi ölçüsünü içinde taşımazsa yozlaşır.Halkın sesiyle sınanmayan her iktidar, sonunda kendi yankısında boğulur.
Üçüncü anekdotta ise Darius, elindeki narın tanelerine bakar ve “bunlar kadar Zopyros isterdim” der.Yani sadakatli, erdemli, dost insanlardan.Çünkü o bilir ki devlet, altınla değil, iyilerle ayakta durur.Gerçek bir hükümdar, dalkavuklarla değil, doğruyu söyleyen dostlarla çevrilidir.Zopyros’lar olmadan hiçbir iktidar uzun sürmez — ne Pers’te, ne de bugünün başkentlerinde.
Merhaba değerli dostlar,
Bu bölümde Perslerin kralı Büyük veya Yaşlı Kyros'un önderliğiyle ilgili anekdotlardan bahsediyorum.
Kyros'la ilgili üç kısa anekdot, bize sadece bir Pers kralının karakterini değil, aynı zamanda antik dünyanın liderlik anlayışını da gösteriyor. Bazen bir burun şekli, halkın gözünde karizmanın ve meşruiyetin sembolü hâline gelir. Bazen hükümdarlık hakkı, halkından daha üstün olma iddiasına değil, ahlaki sorumluluk ve ortak iyilik arayışına bağlanır. Ve bazen de insanla toprak arasında kopmaz bir bağ kurularak, coğrafyanın toplumun kaderini şekillendirdiği düşünülür.
Bu anekdotlar tarihsel gerçeklerden çok, bize öğüt vermek için anlatılmış olabilir. Fakat asıl önemleri burada yatıyor: Antik önderlerin sözleri, çağlar ötesinden bugüne, iktidarın doğası, halkın rolü ve liderliğin sınırları üzerine düşünmeye davet ediyor.
Bugün de aynı soruların etrafında dönüp duruyoruz: Liderin meşruiyeti kişisel üstünlükten mi gelir, yoksa halkın iradesinden mi? Toprak ve kültür bizi mi biçimlendirir, yoksa biz mi onları dönüştürürüz? Coğrafya veya önderlik kader midir?
Merhaba değerli dostlar,
Yeni bir podcast serisinin ilk bölümüyle karşınızdayım.
Antik Önderlerde Dersler başlığını taşıyan bu seride Plutarkhos'un Moralia başlıklı antik denemeleri içinde önemli bir yer tutan "Krallaın ve Komutanların Özlü Sözleri" başlıklı metni temel alarak antik önderlerin sözlerini ve onlarla ilgili anlatılan anekdotları ele alıyorum.
Bu seride temel aldığım Eski Yunanca metnin başlığı ΑΠΟΦΘΕΓΜΑΤΑ ΒΑΣΙΛΕΩΝ ΚΑΙ ΣΤΡΑΤΗΓΩΝ'dur (Latincesi: Regum Et Imperatorum Apophthegmata).
Yunanca ἀπόφθεγμα (apophthegma), “açığa vurulmuş söz, özlü deyiş, hikmetli ifade” anlamına gelir. Antikçağ’da bu tür sözler, yalnızca “atasözü” ya da “vecize” gibi hazır kalıplar değil, özellikle büyük kişilere —krallara, komutanlara, filozoflara— atfedilen kısa, anlam yüklü sözlerdir. Yani bir tür “karakter aynası”dır: Kişinin ruhunu, düşünce tarzını, hatta siyasal yaklaşımını tek bir cümlede yansıtır.
Ancak burada çok önemli bir nokta var: Özlü sözleri kuru bir şekilde ezberlemek, onları antikçağın ruhundan koparmak olur. Bir sözün hikmeti, yalnızca sözcüklerinde değil, söylendiği bağlamda gizlidir. Kralın hangi durumda, hangi koşulda, kime hitaben söylediğini bilmek, o sözün derinliğini açığa çıkarır. Plutarkhos da zaten bu yüzden sadece “aforizmalar” toplamıyor; bu sözlerin söylendiği durumları, yani küçük anekdotları aktarıyor. Çünkü anekdot, sözün etini ve kemiğini verir; onu hayata bağlar.
Plutarkhos’un Apophthegmata Basileōn kai Stratēgōn yani Kralların ve Komutanların Özlü Sözleri adlı eserinde yaptığı şey, tam da budur: Tarihin büyük kişiliklerini, çoğu zaman eylemlerinden çok sözleri üzerinden tanıtmak. Çünkü Plutarkhos'a göre, eylemler rastlantılara bağlıdır, ama sözler —hele ki hazırlıksız söylenen sözler— zihnin çıplak yansımalarıdır.
Her Pazar yeni bir bölümle buradayım!
Dr. C. Cengiz Çevik