AÇIK HER ZAMAN KAZANIR: Tarih Neden Paranın Geleceğinin Kapalı Ağlar Değil, Bitcoin Olduğunu Kanıtlıyor? | Christian Catalini (Lightspark)Lightspark Strateji Yöneticisi Christian Catalini'den, tarihin 2000 yıllık gözlemine dayanan ufuk açıcı bir konuşma: Açık her zaman, eninde sonunda kazanır. Bu, bir görev beyanından öte, ilerlemenin mutlak bir yasasıdır.
Herkese merhaba. Yirmibir Bitcoin'in bu bölümünde, topluluğumuzdan Barış (dhalsim) konuğumuz oluyor ve kendisiyle hem kişisel geliştirici maceralarını hem de son projesi olan Bitcoinsondakika.com'u konuşuyoruz.
Bu sohbette ele alınan ana konular ve teknolojiler şunlardır:
Bitcoinsondakika.com Projesi:
Barış, bu projeyi uzun yıllardır edindiği backend geliştirme deneyiminin ve Nostr protokolüne olan ilgisinin bir ürünü olarak anlatıyor. Bitcoinsondakika.com, aslında yapay zeka, Noster ve Bitcoin teknolojilerini bir araya getiren, özel filtrelenmiş Türkçe içerik sunan bir Noster istemcisi görevi görüyor. Sitede kısa haberler (Nostr'daki kısa postlara denk gelen) ve daha uzun makale formatında içerikler bulunuyor.
Yapay Zeka (AI) Kullanımı ve İçerik Üretimi:
Barış'ın projelerinin merkezinde yapay zeka yer alıyor. Özellikle Google'ın NotebookLM servisini kullanarak içerik hazırladığını ve bu sayede uzun makaleleri (örneğin Bitcoin mimleri sunumu gibi) kolayca podcast formatına dönüştürebildiğini açıklıyor. Bu süreç, içeriğin transkriptinin alınmasından, makalenin podcast formuna dönüştürülürken düzenlenmesine kadar gidiyor. Barış, bu yöntemle "high bandwidth" bilgi transferinin, yani okumaktan daha hızlı bilgi edinmenin mümkün olduğunu vurguluyor.
Nostr Entegrasyonu ve Web Teknolojileri:
Podcast, Nostr protokolünün sitenin işleyişindeki rolünü detaylandırıyor. Sitede haberlerin altında, Nostr üzerinden zap, yorum ve repost gibi özelliklerin nasıl çalıştığı ele alınıyor. Kullanıcıların Alby ve Amber (mobil uygulama) gibi araçları kullanarak, özel anahtarlarını güvenli bir şekilde yönetip (Nostr Wallet Connect ile uzaktan imzalama) siteyle nasıl etkileşim kurabileceği anlatılıyor. Ayrıca WebLN protokolünün Lightning ödemelerinde kullanıcı deneyimini nasıl iyileştirdiği konuşuluyor.
Yirmibir Topluluğu ve İşbirliği:
Barış, Bitcoinsondakika.com projesini Yirmibir topluluğundan tanıdığı diğer gönüllülerle (Taylan, Alican ve Berkay) birlikte geliştirdiğini aktarıyor. Kemal, Yirmibir topluluğunun amacının Bitcoincileri bir araya getirerek bu tür işbirliklerini (teknolojileri buluşturup yararlı siteler üretmeyi) sağlaması olduğunu ve bu durumdan büyük mutluluk duyduğunu belirtiyor. Barış, topluluğun Bitcoin alanında yalnızlık ve anlaşılmama hissini yenmede önemli bir rol oynadığını ekliyor.
Topluluk Buluşmaları:
Geçtiğimiz hafta sonu Foça'da gerçekleşen Yirmibir Yuva buluşması hakkında konuşuluyor. Yaklaşık 35-40 kişinin katıldığı bu buluşmada sunumlar yapıldığı, sosyalleşildiği ve rahatlamak için bir araya gelindiği belirtiliyor.
Bitcoin Gidişatı ve Core/Knots Tartışması:
Bölümün sonu, Bitcoin topluluğundaki güncel ve teknik tartışmalara ayrılıyor. Tartışmanın odağında Bitcoin Core'un yaklaşan v30 sürümündeki değişiklikler ve buna karşı geliştirilen Knots istemcisi yer alıyor. Kemal ve Barış, bu değişikliklerin potansiyel risklerini (örneğin fee estimation ve compact block relay üzerindeki etkileri) ve bunun madencilik merkezileşmesine yol açıp açmayacağını ele alıyor. Ayrıca, Bitcoin Core geliştirme sürecindeki iletişim ve yönetişim (governance) sorunlarına değiniliyor. Barış, bu tür tartışmaların Bitcoin'in direncini ve canlılığını gösterdiğini belirtiyor.
Websitemiz: https://yirmibir.orgTelegram: https://t.me/YirmibirBitcoinIstanbul Bitcoin Meetup: https://www.meetup.com/yirmibirbitcoin/Dostlarimiz- Selam Bitcoin: https://selambitcoin.com- Nakamoto Enstitüsü: https://www.nakamotoenstitusu.com/- Blink: https://www.blink.sv/
Yirmibir Bitcoin Podcast'in "Bitcoin ve İslam" serisinin bu bölümünde, Heaven Bankers kitabının yazarı ve finansal teknoloji firması CCM'in CEO'su Harris Irfan ile derinlemesine bir sohbete dalıyoruz.
Irfan, günümüzün benzeri görülmemiş eşitsizlik ve aşırı tüketim gibi sorunlarının kökeninde faiz (riba) tabanlı fiat para sisteminin yattığını belirtiyor. Bankaların "hiçlikten para yaratma" hakkının sorunların temeli olduğunu söylüyor. İslami finansın risk paylaşımı ve adalet ilkelerine dayandığını vurguluyor. Modern İslami bankacılığı konvansiyonel sistemin "zombileşmiş bir kopyası" olarak eleştiriyor. Ona göre, fiat paraya dayalı İslami bankacılık, "Tanrı'yı aldatma" girişimidir ve "oxymoronic"tir.
Bitcoin'i keşfetmesiyle Irfan, en İslami para biçiminin icat edildiğini fark ediyor. Bitcoin, altın standardına benzer şekilde merkezi olmayan, kıt ve takas edilebilir "sesli bir paradır". Irfan, gerçek sihirli paranın fiat para olduğunu, Bitcoin'in ise "sihirli internet parası" olmadığını çünkü madencilik için iş gerektirdiğini vurguluyor.
Bitcoin, düşük zaman tercihi zihniyetini teşvik eder. Bu, İslami ve Hristiyan inançlarında da bulunan ertelenmiş hazzı, ahiret için yatırım yapmayı ve sabrı teşvik eden bir yaklaşımdır. Günümüzdeki yüksek zaman tercihi ve tüketim kültürü yerine, birikim ve üretime odaklanan bu sistemin gezegenin israfını önleyebileceğini belirtiyor.
Programda, serbest piyasaların önemi ve Allah'ın fiyatları belirlediği ilkesi de ele alınıyor. Bitcoin'in Afganistan ve Gazze'deki insani yardımlarda oynadığı rol gibi örneklerle "direniş parası" olarak işlevi vurgulanıyor.
Bazı yaşlı alimlerin Bitcoin'i "haram" ilan etmesine karşın, genç ve dinamik alimlerin Bitcoin'in İslami ekonomik modele son derece uygun olduğunu kabul etmeye başladığı ifade ediliyor. Irfan, genç nesillerin Bitcoin'in özünü daha kolay kavradığına dikkat çekerek, gelecek için son derece iyimser olduğunu belirtiyor.
Bu bölümde, mevcut para sisteminin temel işleyişini ve faizin (Riba) tüm fiat sisteminin işleyişine nasıl derinlemesine nüfuz ettiğini inceliyoruz. Birçok Müslümanın, hatta İslami finans sektöründekilerin bile gözden kaçırdığı bu kritik yönü anlamak, paranın nasıl işlediğini kavramak için elzemdir.
Ana Temalar:
• Paranın Yaratılışı ve Riba: Fiat paranın yaratılma sürecinin her adımının faiz (Riba) içerdiğini vurguluyoruz.
◦ Kısmi Rezerv Bankacılığı: Bu süreç, ticari bankalar aracılığıyla paranın en yaygın yaratılma şeklidir. Yatırılan paranın sadece küçük bir kısmı rezerv olarak tutulurken, geri kalanı borç olarak verilir ve bu sayede orijinal miktarın kat kat fazlası yaratılır. Aslında, bir mevduat sahibi, bankaya düşük faizli bir borç vermektedir.
◦ Federal Rezerv'in Rolü: ABD Merkez Bankası (Fed), açık piyasa işlemleri (devlet tahvili alım satımı), İskonto Penceresi (ticari bankalara kısa vadeli kredi verme) ve rezerv gerekliliklerini ayarlama gibi araçlarla baz para arzını ve dolayısıyla genel para arzını etkiler. Bu mekanizmaların hepsi faizle iç içedir. Özellikle 2008 ve 2020 krizlerinden sonra Fed, varlık alımlarını konut, öğrenci, oto ve kredi kartı kredileri gibi özel sektör borçlarını da içerecek şekilde genişleterek, borca dayalı para sisteminin işleyişini sürdürmüştür.
• Gölge Bankacılık Sektörü: Geleneksel bankacılığın dışında faaliyet gösteren bu sektör de faizli para yaratma sürecine önemli katkıda bulunur.
◦ Birincil Satıcılar (Primary Dealers): Fed'den yeni yaratılan parayı ilk alan kurumlardır. Bu durum, yeni paraya ilk erişenlerin, "Cantillon Etkisi" sayesinde fiyatlar yükselmeden önce satın alma gücünden faydalandığı, diğerlerinin ise zarara uğradığı bir eşitsizlik yaratır.
◦ Para Piyasası Fonları (MMF'ler), Mortgage GYO'ları (mREIT'ler) ve Hazine Repo Piyasası: Bu finansal araçlar, yatırımcılara yüksek getiri sağlamak için faizli menkul kıymetlere yatırım yapar ve genellikle yüksek kaldıraç kullanır. 2008 krizinde MMF'lerin "doları kırması" ile güvensizlikleri ortaya çıkmıştır.
◦ Eurodolar Piyasası: ABD dışındaki bankalarda tutulan ABD doları mevduatlarıdır ve ABD düzenlemelerine tabi değildir. Bu pazar, Fed'in gözetimi dışında dolar yaratılmasını sağlar ve Fed'in dolar arzını kontrol etme yeteneğini kaybetmesine yol açmıştır.
• Riba Hegemonyası: Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar, ABD'nin Riba hegemonyasını küresel ölçekte dayatır. Bu kurumlar, gelişmekte olan ülkeleri borca batırarak ve faizli kredilerle sömürerek, Batı'nın çıkarlarına hizmet eden yapısal reformlar dayatır. ABD, bu kurumlar üzerinde büyük bir etki gücüne sahiptir.
• Fiat Para, Faizle Desteklenir: Fiat paranın temelinde ABD Hazine tahvilleri gibi faiz getiren borçlar yer alır, bu da tüm küresel finans sistemini doğası gereği İslami olmayan kılar. Sistem, Lyn Alden'in de belirttiği gibi, "Sorumluluklar aşağı doğru" (Liabilities all the way down) bir yapıya sahiptir; yani her şey borç üzerine kuruludur ve sürekli büyüme gerektiren kırılgan bir döngüdür.
• "Riba Kanıtı" Algoritması: Yeni fiat para, "Riba Kanıtı" algoritmasıyla, yani bir kurumun faiz ödemeyi taahhüt ederek borç almasıyla "oluşturulur". Faizin fiat paradan ayrılması sistemi çökertir. Bu durum, Peygamberimiz Muhammed'in (sav) "İnsanların faiz tüketeceği bir zaman gelecek" hadisiyle önceden haber verildiği gibi, günümüzdeki durumu açıkça yansıtmaktadır.
• Bitcoin Majlis Misyonu: Bitcoin Majlis, Müslümanlara Riba tabanlı bankacılık ve fiat para sistemlerinden kaçmak için Bitcoin'i benimseme konusunda eğitim kaynakları sağlamayı hedefler.
Bu bölüm, Riba'nın modern finans sisteminin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve küresel ekonomiyi nasıl şekillendirdiğini derinlemesine anlamanıza yardımcı olacaktır.
Yirmibir Bitcoin Podcast'in "Bitcoin ve İslam" serisinin bu bölümüne hoş geldiniz.
Bugün, Bashar Humeid'in "Kriptik Süreklilik" adlı makalesini inceliyoruz. Bu çalışma, Bitcoin'i tarihin en devrimci gelişmelerinden biri olarak ele alırken, onun İslam düşüncesiyle derin felsefi, teknik ve tarihi bağlantısını aydınlatıyor.
Bitcoin'in neden "sihirli internet parası" olarak adlandırıldığını, sınırsız miktarda enerjiyi nasıl depoladığını ve aktardığını ve 21 milyon birimle sınırlı arzının onu altından bile daha nadir kıldığını keşfedin.
Podcast, Kur'an'ın "Ol" (كن) emri ve esrarengiz harf kombinasyonları ("surelerin anahtarları") gibi kavramlarla Bitcoin teknolojisi arasındaki paralellikleri irdeliyor. İslami bilginlerin kriptoloji bilimine temel katkıları vurgulanıyor; El-Kindi'nin frekans analizini ve İbn al-Durahim'in şifreleme sistemlerini modern kriptografinin kökleri olarak sunuyor.
İslam'ın neden kriptoloji dostu olduğunu, dil (kodlama), özgür irade ve sorumluluğun insanlığın halifelik rolündeki temel nitelikler olarak nasıl ele alındığını ve bunların Bitcoin'in işleyişiyle nasıl iç içe geçtiğini anlayacaksınız.
Tevhid (Allah'ın birliği) ilkesinin evrenin matematiksel düzeniyle bağlantısı ve bunun Bitcoin'in kurumsal olmayan, merkeziyetsiz yapısıyla nasıl örtüştüğü ele alınıyor. Ayrıca, hem Kur'an'ın hem de Bitcoin'in temel basitliğinin karmaşık sistemleri gizleyen ideolojilere tezat oluşturduğu vurgulanıyor.
Bitcoin'in "İş İspatı" (Proof of Work) mekanizması, meritokrasi ve parasal tevhid kavramları üzerinden açıklanıyor. Bu, merkez bankalarının para arzını manipüle etme gücünün aksine, Kur'an'ın eylemlere dayalı ödül ilkesiyle paralellik kuruyor.
Son olarak, İslam medeniyetinin ticaret ve serbest piyasa ruhuyla Avrupa kapitalizmine nasıl zemin hazırladığı ve bu mirasın ilk Bitcoin pazar yeri "Silk Road"a nasıl ilham verdiği anlatılıyor. Cypherpunk hareketinin bireysel özgürlük, mahremiyet ve devlete karşı duruş gibi değerlerinin İslam'ın casusluk yasağı ve adil zekat toplama ilkeleriyle nasıl örtüştüğü inceleniyor. Bitcoin, Ümeyye Halifesi Abd al-Malik'in sağlam para reformlarına benzer şekilde, sağlam para prensiplerine bir dönüş olarak sunuluyor.
Bu bölümle Bitcoin'in sadece teknolojik bir yenilik değil, aynı zamanda derin kültürel ve dini köklere sahip küresel bir hareket olduğunu keşfedin.
Yirmibir Bitcoin Podcast'in "Bitcoin ve İslam" serisinin bu bölümünde, Mu'aawiyah Tucker'ın Bitcoin ağı ve finansal işlemlerle ilgili rehber niteliğindeki sözlerini ele alıyoruz.
Bu bölümde, Bitcoin'i İslami bir perspektiften değerlendirmek için temel prensiplere odaklanıyoruz: 'bir konudaki hüküm, onun kavranışının bir dalıdır', 'dünyevi meselelerde asıl olan mubahlıktır' ve 'faydayı gözetmek ve zararı önlemek'. Bitcoin'e dair yaygın algı yanlışlarını düzeltmek amacıyla Blockchain, Dağıtık Defter, Blok Madenciliği ve İşlemler gibi temel kavramların detaylı açıklamalarını sunuyoruz.
Podcastimizde, sıkça sorulan "Bitcoin helal mi?" sorusuna kapsamlı yanıtlar bulacaksınız. Yazılım kullanımının, blok madenciliğinin ve Bitcoin'i ödeme olarak kabul etmenin hükmü inceleniyor. Ayrıca, Bitcoin varlıkları üzerindeki zekat yükümlülüğü, Bitcoin'i ödünç vermenin caizliği ve değer dalgalanmalarına rağmen borcun nasıl ele alınacağı gibi finansal konulara değiniliyor. Bitcoin'in saklanması (emanet mi yoksa borç mu olduğu) ve emanetçinin sorumlulukları da açıklanıyor.
İşlem ücretlerinin kimin sorumluluğunda olduğu, Bitcoin ile yapılan ödemelerin ne zaman tamamlanmış sayıldığı ve fiyat dalgalanmalarından kar elde etmek amacıyla Bitcoin alım satımının hükmü gibi pratik konular da ele alınıyor. Diğer kripto paralar hakkındaki görüşler ve onlara yatırım yapmamanın tavsiye edilişi de vurgulanıyor.
Bitcoin'in bir site gibi kapatılabileceği, belirsiz veya suçlarda kullanıldığı ya da yaratıcılarının anonim olduğu gibi yaygın iddialar çürütülüyor. Miras hükümleri ve Ribaa al-Fadl (fazlalık faizi) bağlamında Bitcoin'de mülkiyetin ne zaman gerçekleştiği gibi derinlemesine konular da tartışılıyor. Lightning Network, Liquid, Fedi Mint ve Chaumian ECash gibi Bitcoin ile ilgili yeni teknolojilerin İslami hükmü ve fiziksel olarak alınamayan veya sadece fiyata dayalı türev ürünlerin caiz olup olmadığı da bu bölümde açıklık kazanıyor. Son olarak, Bitcoin'in kullanım amacı ve içsel değeri olmadığı iddialarına detaylı yanıtlar verilerek, İslam hukukunda altının ve gümüşün dışındaki paraların kullanımının genel geçerliliği açıklanıyor. Bu bölüm, Bitcoin'i İslami açıdan doğru ve derinlemesine anlamak isteyen herkes için kapsamlı bir rehber niteliğindedir.
Bu, Yirmibir Bitcoin Podcast'inin "Bitcoin ve İslam" serisindeki "Sadece Bitcoin" yayınının 4 bölümlük serisinin dördüncü bölümüdür.
Bu bölümde, çoğu Müslümanın dar görüşlü veya "kültist" olarak nitelediği Bitcoin Maksimalizmi'ni neden gönülden benimsediğimizi açıklıyoruz. Bu duruş, rasyonel düşünceye, dikkatli analize ve kapsamlı çalışmalara dayanmaktadır; gerçek ekonomi, İslami finans, para tarihi ve riba para sorununun derinlemesine incelenmesini içerir. Bitcoin'in teknik, ekonomik ve etik açıdan diğer tüm dijital para birimlerinden ve hatta altın/gümüşten üstün olduğunu ortaya koyuyoruz.
Bitcoin'in, Knut Svanholm'un "Tek Atış Prensibi"nde belirttiği gibi, mutlak dijital kıtlığın eşsiz bir keşfi olduğunu ve asla kopyalanamayacağını açıklıyoruz; tıpkı ateşin keşfi gibi, sadece bir kez gerçekleşmiştir. Bu eşsiz doğası, onu kopyalanmaya karşı dirençli kılar. Çoğu kripto projesi ve DeFi uygulamasının, yüksek zaman tercihi, spekülasyon ve hızlı kazanç peşinde koşma gibi unsurlarla aslında riba tabanlı fiat sisteminin bir uzantısı olduğunu savunuyoruz. Dergigi'nin ifadesiyle, "Kripto, steroidli fiattır". Jimmy Song da altcoinlerin fiat paranın ahlaki sorunlarını, yani parasal genişleme yoluyla hırsızlığı miras aldığını belirtir. Bitcoin ise sabit arzı, apolitik yapısı ve riba karşıtı oluşuyla fiat benzeri davranışları doğal olarak caydırır ve insanlığı yüksek zaman tercihi döngüsünden çıkarmaya yardımcı olur.
Kripto tanıtıcılarının Bitcoin maksimalizmine karşı çıkmasının ardındaki kâr güdüsünü ifşa ediyoruz; altcoinler yatırımcıları Bitcoin'lerinden ayırmak için tasarlanmış birer dikkat dağıtıcıdır. Medyanın kripto ekosistemindeki çöküşler için sıklıkla Bitcoin'i haksız yere suçlaması, bu sorunların altcoin alanındaki aşırı kaldıraç ve yeniden ipotekten kaynaklandığı gerçeğini gizler. Ayrıca, kripto lobisinin Bitcoin'in enerji kullanımına yönelik saldırıları ve İş Kanıtı'nın güvenlikteki temel rolünü göz ardı etmeleri ele alınmaktadır. Bitcoin'in Lightning Network gibi Katman 2 çözümlerinin başarısı, altcoinleri gereksiz kıldığından, bu durum kripto meraklılarını özellikle rahatsız etmektedir.
İslami finans camiasındaki Müslümanlara, diğer kripto tokenleri üzerine "helal" uygulamalar inşa etme veya kendi tokenlarını oluşturma girişimlerinin, İslami bankacılığın geçmişteki fiat tabanlı hatalarını tekrarlayacağı uyarısında bulunuyoruz. Gerçek İslami finansın ancak Bitcoin gibi sağlam, nötr, merkeziyetsiz, sansüre dirençli, izinsiz ve en önemlisi riba karşıtı bir temel üzerine inşa edilebileceğine inanıyoruz. Kripto paralar, para niteliği taşımadıkları için riba para sorununu çözemezler; sadece fiat sisteminin rent-seeking ve yıkıcı mekanizmalarını kopyalarlar. Ümmetin riba tabanlı para sisteminden kurtulması için Bitcoin Maksimalizmi'nin tereddütsüz benimsenmesi gerektiği mesajını veriyoruz.
Yirmibir Bitcoin Podcast'in "Bitcoin ve İslam" serisinin "Bitcoin Only" serisinin 3. bölümüne hoş geldiniz [Başlangıç talimatı].
Bu bölümde, Bitcoin dışındaki kripto para birimlerinin karşı karşıya olduğu etik sorunlara odaklanıyoruz. Genellikle göz ardı edilen bu problemler, yeni bir kripto projenin başlangıcında paraların nasıl dağıtıldığı ve kurucuların para politikası üzerindeki kontrolü etrafında yoğunlaşıyor. Hedef riba sorununu çözmekse, az sayıda kişiyi başkaları aleyhine haksız yere zenginleştiren bir alternatif yaratmak çelişkili olacaktır.
Birçok kripto projesi, Bitcoin'in sınırlamalarını aşma iddiasıyla bir kurucu ekibiyle başlıyor. "Airdrop"lar ve "tokenomik"ler gibi dağıtım stratejileriyle, kuruculara, geliştiricilere ve erken yatırımcılara çok sayıda coin tahsis edilir. Geleneksel finanstan esinlenen İlk Coin Arzları (ICO'lar), şirketlerin dijital token satarak fon toplamasını sağlar. Ancak ICO'lar, yatırımcılara anlamlı güvenceler sunmadan yüksek riskli token'lar satarak düzenleyici boşlukları sömürür. Michael Flaxman'ın belirttiği gibi, ICO'larda likidasyon tercihleri veya uzun vadeli hak ediş programları gibi standart yatırımcı korumaları yoktur. Bu yapı, projenin terk edilmesiyle perakende yatırımcıları değersiz token'larla bırakan ahlaki tehlikeler yaratır ve dolandırıcıları cezbeder.
Son yıllarda "meme coin"ler gibi daha nihilizm içeren trendler ortaya çıktı. Bu coin'ler, kullanım değeri iddiasında bulunmaz; tamamen spekülasyon amaçlıdır ve erken yatırımcılar tarafından "pompalandıktan" sonra şüphelenmeyen perakende yatırımcılara "dump" edilir. Sam Callahan, "premine" adı verilen yöntemle içeriden kişilerin sıfır maliyetle aldıkları coin'leri, projenin popülerleşmesiyle perakende yatırımcılara sattığını açıklar. Bu yapay dağıtım süreçleri, içeriden kişilere başkaları aleyhine fayda sağlayacak şekilde tasarlanmıştır, bu da tartışmasız bir şekilde etik dışıdır.
Bitcoin, bu etik sorunların aksine konumlanmıştır. Genesis'inde ne bir "premine" ne de bir ICO vardı. Satoshi Nakamoto, Bitcoin'i herkes gibi madencilik yaparak elde etti ve başkalarının katılımını bekledi. Bitcoin, kurumsal değil, organik olarak ortaya çıktı.
Diğer kripto paraların aksine, Bitcoin'in bir lideri yoktur. Satoshi, protokolü oluşturduktan sonra projenin gerçekten tarafsız olmasını sağlamak için ayrıldı. Andrew Bailey ve Craig Warmke'nin belirttiği gibi, bu liderliksiz durum, Bitcoin'i daha sağlam ve dayanıklı kılar; merkezi bir bankası veya CEO'su yoktur.
Ayrıca, diğer kripto para birimlerindeki protokoldaki değişiklikler genellikle çoğunluk oyuyla veya merkezi otoritelerin kararlarıyla zorla uygulanırken (örneğin Ethereum DAO hack'i ve ETH arz politikasındaki değişiklikler), Bitcoin etik olarak kullanıcılara muhalefet etme özgürlüğü tanır. SegWit veya Taproot gibi yükseltmeler geriye dönük uyumludur, yani kullanıcılar isterlerse kabul etmeyebilirler ve yine de fikir birliğine katılabilirler. Pete Rizzo'nun vurguladığı gibi, Bitcoin'de kullanıcılar para haklarını pazarın takdirine bırakmak zorunda kalmadan istenmeyen özelliklere itiraz edebilirler.
Bazı İslami finans uygulayıcılarının Bitcoin'in ilk dağıtımının haksız olduğu iddialarına rağmen, Bitcoin'in lansmanı mümkün olduğunca adil ve şeffaftı. İslam, zenginliğin mutlak eşit dağılımını değil, adil dağılımını hedefler.
Sonuç olarak, diğer kripto para projeleri kurucu etkileri, token dağıtım modelleri ve yönetim uygulamaları nedeniyle etik sorunlarla doluyken, Bitcoin adil başlangıcı, liderliksiz gelişimi ve kullanıcı özerkliğine saygısıyla öne çıkıyor. Bitcoin, bu etik tuzaklardan uzaktır ve İslami ilkelere uygun, gerçekten etik para temsil etmektedir.
Yirmibir Bitcoin Podcast'inin "Bitcoin ve İslam" serisi içindeki 4 bölümlük "Sadece Bitcoin" serisinin 2. bölümüyle karşınızdayız! Bu bölümde, kripto alanının genellikle gözden kaçırılan teknik sorunlarına derinlemesine dalıyoruz.
Bitcoin'in binlerce düğümle sürdürülen hafif ve kolay yönetilebilir zaman zincirinin onu nasıl gerçekten merkeziyetsiz ve güvenli kıldığını inceliyoruz. Bitcoin'in yalnızca parasal bir odakla minimal saldırı vektörlerine sahip olması, onu diğer kripto paralarla karşılaştırıldığında eşsiz bir sağlamlık sunuyor.
Çoğu altcoinin ise süslü özelliklerle blok zincirlerini nasıl şişirdiğini ve sıradan kullanıcıların tam düğüm çalıştırmasını nasıl imkansız hale getirdiğini keşfedin. Bu durum, ağların merkeziyetçi olmasına, güvenliğinin azalmasına ve Infura'nın 2020 Ethereum kesintisi örneğinde görüldüğü gibi kesintilere ve saldırılara karşı daha savunmasız hale gelmesine yol açıyor. Ayrıca, Ethereum DAO hack örneğiyle altcoinlerin değişmezlikten nasıl ödün verdiğini gösteriyoruz.
Yaygın bir yanılgıyı da ele alıyoruz: **"Blok zinciri teknolojisi"**nin kendisinin mucizevi olmadığını ve çoğu iş uygulaması için verimsiz olduğunu vurguluyoruz. Bitcoin'in blok zincirini kullanışlı kılanın, iş kanıtı (Proof-of-Work) ve dağıtık ağ konsensüsü ile benzersiz entegrasyonu olduğunu açıklıyoruz.
Bölümde ayrıca iş kanıtı (PoW) ve hisse kanıtı (Proof-of-Stake - PoS) arasındaki temel teşvik farklarına odaklanıyoruz. PoS'un negatif (ceza tabanlı) teşviklerinin ve "zayıf öznelliğinin" onu nasıl uzun menzilli saldırılara ve tarihin yeniden yazılmasına karşı savunmasız hale getirdiğini detaylandırıyoruz. Bitcoin'in içsel güvenlik modelinin aksine, PoS güvenliğinin dışsal faktörlere ve spekülasyona bağımlı olduğunu gösteriyoruz.
Son olarak, uzlaşma güvencesi ("settlement assurance") kavramını ve bunun "defter maliyeti" ("ledger costliness") ile ilişkisini açıklıyoruz. Litecoin gibi PoW altcoinlerin daha hızlı teyit süreleri sunsa da, Bitcoin'in her blok başına biriktirdiği çok daha büyük enerji harcaması ve madenci ödülleri sayesinde çok daha üstün uzlaşma güvencesi sunduğunu öğreniyoruz.
Bu bölüm, alternatif kripto paraların hız veya ek özellikler uğruna merkeziyetsizlik ve güvenlikten nasıl taviz verdiğini ortaya koyarken, Bitcoin'in bu alanlardaki tavizsiz üstünlüğünü ve gerçek dijital kıtlığını neden koruduğunu net bir şekilde gözler önüne seriyor. İyi dinlemeler!
Yirmibir Bitcoin Podcast'in "Bitcoin ve İslam" serisi kapsamında sunulan dört bölümlük "Yalnızca Bitcoin" serisinin ilk bölümüne hoş geldiniz.
Bu bölümde, dijital para birimlerinin geniş dünyasındaki karmaşıklıklar ele alınarak, Bitcoin'in neden tek başına duran, merkeziyetsiz ve son derece güvenli bir para protokolü olduğu inceleniyor. Kaynaklar, bu serinin Bitcoin'i diğer tüm "kripto"lardan (bu terim kaynakta Bitcoin dışındaki tüm dijital varlıkları ifade eder) ayıran temel ekonomik sorunları sistematik bir yaklaşımla ele aldığını belirtiyor.
Bitcoin'in aksine, çoğu kripto para biriminin para politikaları sıklıkla değişir; bu değişiklikler genellikle "topluluk" oyları, etkili içeriden kişiler veya çekirdek geliştirme ekipleri tarafından yönlendirilir. Bu esneklik, fiat sistemlerinin istikrarsızlığını yansıtır ve merkeziyetsizlikten yoksun oldukları için istikrarlı bir para politikası uygulayamazlar. Bitcoin'in ise sabit 21 milyonluk arzı güvenilir bir şekilde uygulanır; bu durum, yazılımın kendisinden ziyade, merkeziyetsiz ve sürekli büyüyen ağ katılımcıları tarafından sağlanır. Bu güvenilirlik, Bitcoin'in parasal politikasının onlarca, hatta yüzyıllarca değişmeden kalmasını beklememizi sağlar ve öngörülemeyen piyasa dalgalanmalarına yol açan fiat sistemlerinden ayrışır.
Kripto projeleri genellikle Bitcoin'in sağlam dijital para birimi niteliğiyle doğrudan rekabet etmek yerine, daha hızlı onaylar, akıllı sözleşmeler, NFT'ler veya DeFi uygulamaları gibi parasal olmayan faydalar sunmaya çalışır. Kaynaklar, bu yaklaşımın, bu projelerin para olarak Bitcoin ile rekabet edemediğinin zımni bir kabulü olduğunu öne sürer; tıpkı alüminyumun faydalı olmasına rağmen altınla para olarak rekabet edememesi gibi. Ayrıca, bu altcoinleri sırf faydaları için uzun süre elde tutmak için ekonomik bir neden yoktur; bu onları parasal değerden çok bir işlem aracına dönüştürür ve asla gerçek anlamda paraya dönüşemezler.
Bölüm ayrıca, birçok kripto para biriminin temel kullanım durumu haline gelen "getiri" elde etme vaadini de eleştirel bir şekilde inceliyor. Proof-of-Stake gibi mekanizmalarla tokenlerin "kilitlenerek" getiri elde edilmesi, bu tokenleri bir para biriminden çok, finansal bir menkul kıymete benzetiyor. Kaynaklar, bu kripto getirilerinin gerçek ekonomik faaliyetten gelmediğini, döngüsel ve spekülatif olduğunu savunuyor. Lyn Alden'ın Ethereum analizi, bu "spekülasyon temelli bankacılık sistemini" detaylarıyla ortaya koyuyor ve mevcut finansal sistemdeki Riba ve kısmi rezerv bankacılığı uygulamalarına benzetiyor. Bu getirilerin sürdürülebilmesi için genellikle token arzının sürekli genişlemesi gerektiği belirtilir, bu da güvenilir kıtlık iddialarını geçersiz kılar.
Sonuç olarak, bu bölüm, Bitcoin'in sadece para olarak tasarlandığını ve bu amaç için son derece optimize edildiğini ortaya koyuyor. Gerçek ekonomik faydalar ve finansal hizmetler, ancak Bitcoin'in en güvenli, merkeziyetsiz ve gerçekten sabit arzlı dijital para katmanı üzerine inşa edilebilir. Bu görüş, "Riba" tabanlı para sisteminden uzaklaşmak için gerekli ve haklı görülen Bitcoin Maksimalizmi felsefesini destekler.
Yirmibir Bitcoin Podcast'inin "Bitcoin ve İslam" serisinin bu bölümünde, küresel Riba sorununa karşı Müslümanların altın standardını yeniden canlandırma girişimlerini ve neden başarısız olduklarını ele alıyoruz.
Bu bölümde, önde gelen İskoç Müslüman alim Şeyh Abdulkadir es-Sufi tarafından kurulan Murabitun hareketi inceleniyor. Es-Sufi, modern finans sisteminin temelinde Riba'nın yattığını ve Osmanlı İmparatorluğu'nun bile faizli borçlar nedeniyle çöktüğünü savundu. Hareket, halifeliği yeniden kurmak ve altın dinar ile gümüş dirhemi kullanarak faizsiz bir sistem oluşturmak için Zekat'ın altın ve gümüşle ödenmesini temel aldı. Malezya'nın Kelantan eyaletinde ve E-Dinar elektronik sisteminde kısmi başarılar elde edilse de, Şeyh Abdulkadir es-Sufi'nin 2014'te bu hareketten kamuoyu önünde feragat etmesi bir dönüm noktası oldu. Es-Sufi, altın standardının modern dünyada mevcut itibari para sistemiyle etkileşime girmeden çalışamayacağını ve altın değerinin Batı standartlarınca belirlendiği sürece bağımsızlığın mümkün olmadığını anladı.
Ayrıca, Muammer Kaddafi'nin Afrika'yı tek bir altın destekli para birimi altında birleştirme planlarını ve Libya'nın yüklü altın rezervlerini ele alıyoruz. Bu iddialı proje, 2011 NATO müdahalesiyle akamete uğradı ve merkeziyetçi ulus-devlet yapılarının dış müdahalelere ne kadar açık olduğunu gösterdi. Son olarak, terör örgütü DEAŞ'ın (ISIS) altın dinarı yeniden çıkarma çabaları inceleniyor. DEAŞ, altın parayı zorunlu kılsa da, kendisi bile finansal olarak hala dolara bağımlıydı ve halk da itibari parayı tercih etti.
Kaynaklar, bu Müslüman temelli altın standardı girişimlerinin, altının bölünemezliği, taşınabilirliği gibi doğal sınırlamaları ve anında takas edilememesi nedeniyle başarısız olduğunu belirtiyor. Bu fiziksel sınırlamalar, işlemleri yönetmek için merkezi kurumların gerekliliğini doğurur, bu da onları hükümet müdahalesine karşı savunmasız kılar. Tüm bu girişimler, küresel Riba temelli finans sisteminin egemenliğini kırmada başarılı olamamıştır. Bu durum, Riba sorunuyla mücadele için eski teknolojilere bağlı kalmak yerine, yeni ve yaratıcı yaklaşımlar geliştirmenin önemini vurgulamaktadır.
Bu podcast bölümünde, dünya ekonomisinin perde arkasındaki gizli bağlantıları mercek altına alıyoruz. Siyonizm ile günümüzdeki itibarî para (fiat para) sistemi arasındaki şaşırtıcı ilişkiyi derinlemesine inceliyoruz.
Amerika Birleşik Devletleri Federal Rezervi ("Fed") ve küresel borca dayalı para sisteminin nasıl Siyonist bir araç olarak görüldüğünü keşfedin. Fed'in SWIFT ödeme ağını tek taraflı yönetimi ve diğer merkez bankalarının işlemlerini iptal etme yetkisi gibi konulara değiniyoruz. Rothschild bankacılık ailesinin Fed'in kuruluşu ve İsrail'in oluşumundaki kilit rolü vurgulanıyor. İngiliz hükümetinin Filistin'de bir "Yahudi ulusal yurdu"nu destekleyen Balfour Deklarasyonu'nun, Rothschild ailesinin önemli bir üyesine gönderilmesi bu ilişkinin bir kanıtı olarak sunuluyor.
Ayrıca, itibarî paranın uzun süreli ve yıkıcı savaşların devamında nasıl bir rol oynadığını analiz ediyoruz. Altın standardı dönemindeki savaşların daha kısa ve insancıl olduğu karşılaştırması yapılıyor. Küresel merkez bankacılığı sisteminin Siyonist hareketin finansmanında temel bir rol oynadığını öğrenin. Filistinlilerin İsrail Şekeli'ni kullanmaya zorlanmasının ve bu paranın işgali finanse etmek için değer kaybetmesinin, Filistinlilere yönelik bir hırsızlık olarak nasıl yorumlandığını ele alıyoruz.
Peki, bu sisteme karşı bir çözüm var mı? Bitcoin'in, Siyonist bankacılık sistemini ve itibarî paraları zayıflatma potansiyeli üzerine konuşuyoruz. Bitcoin, Filistinliler için ekonomik kısıtlamalardan kaçış ve merkezi banka kontrolünden bağımsız bir para sistemi umudu sunuyor.
Yirmibir Bitcoin Podcast'in "Bitcoin ve İslam" serisindeki 4 bölümlük tarih serisinin dördüncü ve son bölümüne hoş geldiniz! Bu bölümde, altın destekli paradan günümüzdeki borç tabanlı fiat sisteme geçişin perde arkasını aralıyoruz. Telekomünikasyonun, özellikle 1830'lardaki telgrafın, hızlı işlemleri mümkün kılarak altının para olarak soyutlanmasına yol açtığını keşfedin. Bu durum, tam rezerv bankalarının kaçınılmaz olarak doğal yollarla istikrarsız kısmi rezerv bankalarına dönüşmesine katkıda bulundu.
1910'da Jekyll Adası'nda, gelecekteki bir merkez bankasının kurulmasına yönelik gizli bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıda, Rockefellerlar, Morganlar ve Rothschildler gibi dönemin en güçlü finansal çıkarlarını temsil eden altı etkili adam vardı. Asıl amaç, bankacılığı merkezileştirmek, rekabeti ortadan kaldırmak ve Kongre onayını güvence altına almaktı. Bu çabalar sonucunda ortaya çıkan Aldrich Planı, daha sonra Federal Rezerv Yasası'na dönüştü; her iki plan, isimleri dışında hükümler açısından neredeyse aynıydı.
Paul Warburg ve Albay Edward Mandell House gibi kilit figürlerin, bu yasanın geçmesinde oynadıkları rolleri derinlemesine inceliyoruz. Warburg, yayımlanan muhafazakar görünümün ötesinde, kontrolü finansal elitlere geçirmeyi hedefliyordu. House ise, Başkan Wilson'ın danışmanı olarak, sosyalist vizyonuyla (örneğin "Phillip Dru, Yönetici" adlı eseri) merkez bankacılığını destekledi.
Federal Rezerv Yasası 22 Aralık 1913'te hızla kabul edildi. Birinci Dünya Savaşı sırasında, birçok ulus altın standardını terk etti; ABD ise altın rezervlerini faiz getiren hazinelerle değiştirerek para arzını genişletti. Bu durum, 1920'lerdeki yapay olarak düşük faiz oranları ve genişleyen para arzıyla körüklenen spekülatif patlamayı tetikledi. Faiz getiren vadeli mevduatların yaygınlaşması, bankaların daha az rezervle daha fazla kredi genişletmesine izin verdi. Bu da kaçınılmaz olarak 1929 borsa çöküşüne ve Büyük Buhran'ın başlamasına yol açtı.
1933'te Başkan Roosevelt, Amerikalıların altın sahibi olmasını yasaklayan ve altının devlete teslim edilmesini zorunlu kılan bir emir imzaladı. 1934'te dolar altına karşı devalüe edildi, bu da halkın dolar birikimlerinin değerini düşürdü. İkinci Dünya Savaşı sonrası Bretton Woods Konferansı'nda (1944), ABD doları altına sabitlenmiş ($35/ons) dünya rezerv para birimi ilan edildi. Ancak ekonomist Robert Triffin'in uyardığı gibi, bu sistem ABD altın rezervlerini tüketecekti. Nihayetinde, 1971'de Başkan Richard Nixon, doların altınla olan bağlantısını kalıcı olarak kopardı ve dolar tamamen fiat bir para birimi haline geldi.
Bu bölüm, paranın organik gelişiminden, faizin sisteme sızmasına, kısmi rezerv bankacılığının yükselişine ve merkez bankasının oluşumuyla altının dolardan ayrılmasına uzanan dönüşümü aydınlatıyor. Bu dönüşüm, insanlığı borca dayalı, yüksek zaman tercihli bir "Riba çağına" sokan, günümüz parasal sisteminin temelini oluşturdu. Bugün hayatımızı derinden etkileyen bu finansal yapının kökenlerini anlamak için bu son bölümü kaçırmayın!
Bu, Bitcoin Majlis'in 4 bölümlük Tarih Serisi'nin üçüncü bölümüdür. Bu seride, para ve bankacılık tarihini inceliyoruz.
Modern bankacılığın ve fiat paranın kökenlerini mercek altına aldığımız bu bölümde, altın ve gümüş gibi değerli metallerin günlük işlemlerdeki pratik olmayan doğası nedeniyle ortaya çıkan ilk bankacılık sistemlerini inceliyoruz. Hikaye, altınlarını güvenli bir şekilde depolamak isteyen kişilerin, yerel kuyumculara dönmesiyle başlıyor. Kuyumcuların, depolanan altına karşılık olarak promissory notlar (senetler) yayınlaması, zamanla bu notların doğrudan ticaret aracı olarak kullanılmasını sağladı. Kuyumcular, kasalarında atıl duran altınları fark ettiklerinde, "kesirli rezerv bankacılığının" (FRB) tohumlarını attılar: fiziksel altın yerine kolayca üretilebilen kâğıt notlar basarak para arzını genişletmeye başladılar.
Bu sistemin işleyişinde faiz (riba) kritik bir rol oynamıştır. El-Diwany'nin açıkladığı gibi, bankacıların bastıkları notları doğrudan harcamak yerine faizle ödünç vermeyi tercih etmelerinin nedeni, böylece notların nihayetinde altın karşılığı talep edilmesi durumunda yaşanacak bir iflası önlemekti. Faiz, erken bankacıların kâğıt notlarını dolaşımda tutarak kâr etmelerini sağlamakla kalmadı, aynı zamanda bu sistemi sürdürülebilir ve kendi kendini devam ettirir hale getirdi. Faiz yasağının gevşetilmesi veya aşılması, modern bankacılığın gelişiminin temel taşı haline geldi.
Avrupa'daki bankacılık tarihi, Venedik, Floransa ve Amsterdam gibi önemli ticaret merkezlerindeki erken kesirli rezerv bankacılığı denemelerinin neden olduğu finansal krizlerle doludur. Örneğin, Medici Bankası gibi Floransa'nın önde gelen bankaları, rezerv oranlarının düşmesiyle kaçınılmaz resesyon ve kredi sıkışıklığı yaşamış ve nihayetinde çökmüştür. İngiltere Bankası'nın 1694'te kuruluşu, modern merkez bankacılığının şablonunu oluşturmuş, banknot basma tekeli sayesinde "çift piramit şeması" ile para arzını katlayarak genişletmiştir. Bu durum, bankanın faiz yoluyla iki kez kar elde etmesini sağlamış ve sistemdeki doğal risklere rağmen işleyişini sürdürmüştür.
Merkez bankacılığı ve faizin yayılması, savaşların finansmanında da kilit rol oynamıştır. Hükümetler, doğrudan vergilendirme yerine merkez bankasından borçlanmayı tercih ederek, bankacıların büyük faiz gelirleri elde etmelerine olanak tanımıştır. Rothschild ailesi gibi finansörlerin "çift taraflı finansman" stratejisi (hem savaşan taraflara borç vererek) savaşlardan bağımsız olarak kar elde etmelerini ve ülkeler üzerinde etki kurmalarını sağlamıştır. Bu sistem, uzun vadeli yatırım ve toplumsal refah pahasına kısa vadeli sömürüyü teşvik etmiştir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde merkez bankacılığının gelişimi de benzer bir tablo çizmektedir. İlk ve İkinci ABD Bankası'nın kuruluş ve kapanışları, para arzı genişlemesi, enflasyon ve finansal istikrarsızlıkla karakterize olmuştur. İç Savaş dönemi Ulusal Bankacılık Yasaları, banknot ihracını hükümet tahvillerine bağlayarak ve Rothschild ailesinin savaşı finanse etmedeki rolüyle, Federal Rezerv Sistemi'nin temellerini atmıştır. Bu bölüm, faizin yasaklanmasının neden bu kadar haklı bir temele sahip olduğunu ve günümüzdeki riba tabanlı finansal sistemin nasıl ortaya çıktığını kapsamlı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Bu, Bitcoin ve İslam serimizdeki dört bölümlük tarih serisinin ikinci bölümüdür.
Bu bölümde, tefeciliğin sinsi tarihine ve zamanla kabul edilebilir bir finansal uygulama haline nasıl geldiğine odaklanıyoruz. Antik Mezopotamya (MÖ 2000'ler) ve Roma'da (MÖ 450) faiz oranları yasalarla sınırlandırılırken, Yunanistan'da düzenleme eksikliği yüksek ve yıkıcı faiz oranlarına yol açtı. Aristoteles, paranın para üretmemesi gerektiğini savunarak bu uygulamayı eleştirdi.
İbrahimi dinlerin tefeciliğe bakış açısı farklıydı. Yahudilik, Yahudiler arası borçta faizi yasaklarken, Yahudi olmayanlara faizi serbest bıraktı ve teşvik etti. Bu durum, Orta Çağ'da birçok Yahudi'nin para ödünç vermeyi ana meslek edinmesine yol açtı. Hristiyanlık ise başlangıçta tefeciliği şiddetle kınadı, Kilise Babaları bunu günah ve ahlaksızlık olarak gördüler, tefecileri sert ifadelerle tasvir ettiler.
Orta Çağ'da ticari büyüme ile birlikte, Skolastikler tefecilik yasağını felsefi açıdan gerekçelendirmeye çalıştı. Thomas Aquinas, faizi "hiçbir şey için bir şey kazanmak" olarak görerek değiş tokuş adaletini ihlal ettiğini savundu. Duns Scotus mülkiyetin devri, William of Auxerre ise zamanın fiyatlandırılması üzerine eleştiriler getirdi. Bu tartışmalar, "harici unvanlar" ve "üçlü sözleşme" (contractum trinius) gibi boşlukların doğmasına neden oldu. Bu boşluklar, ayrı ayrı yasal olan ancak birleştiğinde faizli kredi oluşturan işlemlerle faiz uygulamasını gizledi.
Reformasyon, tefecilik görüşünde köklü bir değişim yarattı. Martin Luther, belirli durumlarda makul faize izin verdi. John Calvin ise, faizin adil ve sömürücü olmadığı sürece meşru bir kar kaynağı olabileceğini savunarak geleneksel görüşten koptu. Calvin'in bu yorumu, faizin günah olmadığı fikrini yaygınlaştırdı ve faiz ile aşırı faiz (usury) arasında bir ayrım yapılmasının önünü açtı. Bu teolojik değişimler, 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupa'da faiz oranlarının yasal olarak düzenlenmesine ve nihayetinde tam kabulüne yol açtı.
Özetle, bir zamanlar büyük bir günah sayılan tefecilik, zamanla ekonomik yaşamın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Bu dönüşüm, küresel bankacılık sisteminin gelişimi için temel bir ön koşuldu. Bir sonraki bölümde, bankacılığın kısa tarihini inceleyeceğiz.
Bitcoin ve İslam serimizin dört bölümlük tarih serisinin ilk bölümü olan Para Tarihi Serisi Bölüm 1: Paranın Maksimalist Tarihi | Bitcoin Majlis ile paranın kökenlerini araştırıyoruz.
Paranın devletin dayatmasıyla değil, takasın sınırlamalarından (çifte istek çakışması, bölünebilirlik) kaçınmak için piyasada kendiliğinden ve aşağıdan yukarıya doğru bir süreçle ortaya çıktığını savunuyoruz.
Bu evrimde, Carl Menger'in "satılabilirlik" kavramının (bir malın kolayca ve adil fiyatla satılabilirliği) temel rolünü açıklıyoruz. En yüksek satılabilirliğe sahip malların, yinelemeli bir süreçle evrensel değişim aracı olarak kabul edildiğini gösteriyoruz. Tarihsel örneklerle, deniz kabukları ve aggry boncukları gibi ilkel paraların, daha satılabilir olanlar (özellikle altın ve gümüş) tarafından nasıl yer değiştirdiğini inceliyoruz. Özellikle, Avrupalıların aggry boncuklarını taklit etmesinin Afrika ekonomileri üzerindeki yıkıcı etkilerini ve köle ticaretine katkısını tartışıyoruz. Altın ve gümüşün üstün parasal özellikleri ("taklit edilemez maliyet") sayesinde dünya çapında neden en kabul gören para birimi haline geldiğini vurguluyoruz. Paranın evriminde tek bir standarda ("kazanan hepsini alır" dinamiği) yönelme eğilimini ve rekabetçi paraların mantıksızlığını açıklıyoruz.
Paranın borçtan veya devletin müdahalesinden kaynaklandığını iddia eden kredi/devlet teorisini reddediyoruz. Bu teorinin, piyasa fiyatları olmadan merkezi bir otoritenin borç birimlerini belirlemesinin imkansızlığı ve ekonomik değişimi açıklayamaması nedeniyle hatalı olduğunu belirtiyoruz. Mises'in görüşüyle, bu teorinin gerçek bir para teorisi bile olmadığını savunuyoruz. Modern Para Teorisi (MMT) gibi bu yanlış teorilerden kaynaklanan ideolojik yanılgıların ve absürt iddiaların (örn. "devlet vergi mükelleflerini finanse eder") ekonomik okuryazarlığı nasıl etkilediğini gösteriyoruz.
Paranın doğru tarihini anlamanın, ekonomi hakkında derinlemesine bir kavrayış için temel olduğunu vurguluyoruz. Bu serideki amacımız, Riba tabanlı finansal sistemlerden kurtulmak ve Ümmet'i Bitcoin standardıyla güçlendirmektir.
Erken İslam ve kapitalizmin doğuşu arasındaki şaşırtıcı bağlantıyı hiç düşündünüz mü? Bu bölümde, Peygamber Muhammed'in "Fiyatlar Allah'ın elindedir" şeklindeki radikal kararıyla modern piyasa ekonomisinin temellerini nasıl attığını keşfedeceğiz.
Tarih boyunca hükümetlerin ve din adamlarının fiyatları sıkı bir şekilde belirlediği bir dönemde, Hz. Muhammed'in bu ilkesi, fiyatları devlet kontrolünden çıkararak 'görünmez el'e bırakarak sonsuz yankılar uyandırdı. Ekonomist Friedrich Hayek'in de belirttiği gibi, eğer piyasa mekanizması "insan zihninin bilinçli bir tasarımı olsaydı, insan aklının en büyük zaferlerinden biri olarak alkışlanırdı".
Bu devrimci yaklaşım, erken İslam toplumlarını çağının en yenilikçi ekonomilerinden biri haline getirdi. Ticaret ve girişime dayalı bir kültürün yeşerdiği Mekke'de doğan İslam, küresel ticareti ve modern kapitalizmin temelini atan bir ekonomik sistemin öncüsü oldu. Peygamber Muhammed'in kendisi de hayatının zirvesinde döneminin en zengin Arabı olmuş, eşi Hz. Hatice ise Mekke'nin önde gelen bir girişim sermayedarıydı.
Bitcoin'in "içsel değeri olmadığı" iddiası, özellikle İslam dünyasında sıklıkla dile getirilen bir eleştiri. Peki gerçekten de bir şeyin "içsel değeri" diye bir kavram var mıdır? Yoksa bu, yaygın bir yanılgı mı? Bu bölümde, Avusturya Ekonomi Okulu'nun kurucusu Carl Menger'in ve iktisatçıların sunduğu derinlemesine bilgilerle, değerin doğasına dair temel yanılgıları aydınlatıyoruz.
Bu sohbet, değerin öznel doğasını keşfe çıkarıyor. Bir ürünün herkes için aynı değeri taşımadığını, hatta aynı kişi için farklı durumlarda farklı değerlere sahip olabileceğini gösteren çarpıcı örnekler inceliyoruz: Ekmeğin glüten intoleransı olan biri için değerinin olmaması veya petrolün yüzyıllar içinde negatif değerden muazzam bir değere dönüşmesi gibi. Ayrıca, bir ürünün değerinin, o ürünün son biriminden elde edilen tatmine göre belirlendiği "marjinal fayda" kavramını da açıklıyoruz.
"İçsel değer" yanılgısının sadece akademik bir tartışma olmadığını, aynı zamanda ekonomik hesaplamalar (TÜFE/GSYİH gibi), devlet politikaları ve hatta paranın değerine ilişkin inançlar gibi birçok yanlış anlamaya yol açtığını ortaya koyuyoruz. Bir şeyin değerinin üretim maliyetinden veya harcanan emekten gelmediğini, ölçülemeyen ve öznel bir nitelik taşıdığını vurguluyoruz.
Bu bölüm, Bitcoin'in değerine yönelik eleştirileri ele alırken, aynı zamanda altının bile "içsel değer" iddialarının nasıl çürüdüğünü gösteriyor. İslam iktisadında da sıklıkla karşılaşılan, devletin paranın değerini sabitleyebileceği veya 'fiat' paranın kendi başına bir değeri olduğu yanılgılarını ele alarak, gerçek değer anlayışının önemini vurguluyoruz.
Bu bölüm, ekonomik düşünceye yeni bir pencere açarak, değerin ne olduğunu ve neden insan algısına bağlı olduğunu derinlemesine anlamamızı sağlayacak. Bitcoin'in Riba temelli finans sistemlerinden kaçış için en iyi parasal teknoloji olduğuna inanan Bitcoin Majlis'in bakış açısıyla, bu konuyu genişleterek finansal okuryazarlığınızı artırın.
Bu bölümde, Bitcoin Majlis'in Uganda'daki bir Müslüman yetimhanesi için düzenlediği olağanüstü yardım kampanyasının hikayesini keşfedin. Ramazan ayında başlatılan bu kampanya sayesinde, yaklaşık 6.000 dolar değerinde Bitcoin toplandı. Bu sayede, Bugiri Bölgesi'ndeki yetimhanedeki 78 yetim, gıda, ilaç, ayakkabı ve diğer temel ihtiyaçlara kavuştu. Yetimhane, dış bağışlara bağımlı ve operasyonlarında şeffaf bir kurumdur.
Peki, küresel çapta bu kadar etkili bir bağış toplama nasıl mümkün oldu? Cevap: Bitcoin Lightning Network. Bu ikinci katman protokol, Bitcoin blockchain'i üzerinde çalışır ve saniyeler içinde, neredeyse sıfır maliyetle ödeme yapılmasını sağlar. Bağışlar, banka veya herhangi bir üçüncü taraf aracılığı olmadan doğrudan yetimhanenin cüzdanına ulaştı; Bitcoin Majlis herhangi bir fon tutmadı. Dahası, işlem yapmak için kimlik veya banka kaydına gerek yoktu, bu da dünyanın her yerinden herkesin katılımını sağladı – tamamen izin gerektirmeyen ve sınırsız bir süreç!
Bu kampanya, Bitcoin'in Müslümanlar için tartışmasız bir kullanım alanı olduğunu net bir şekilde gösterdi. Geleneksel yöntemlerdeki yüksek ücretleri ve gecikmeleri ortadan kaldırarak, Zekat ve Sadaka gibi ibadetlerin küresel ölçekte çok daha hızlı ve verimli bir şekilde yerine getirilmesine olanak tanıyor. Bitcoin Majlis olarak, bu başarının, uluslararası yardım kuruluşlarının (Launchgood, Islamic Relief gibi) bu devrimci teknolojinin gücünü keşfetmesi gerektiği yönünde güçlü bir mesaj verdiğine inanıyoruz.
Misyonumuz, Müslüman topluluğunu riba temelli finans sistemlerinden kurtulmak için Bitcoin standardını benimsemeye teşvik etmektir. Bu bölüm, Bitcoin'in sadece finansal bir araç olmanın ötesinde, İslami hayırseverliği dönüştürme ve dünya çapında milyonlarca insanı yoksulluktan kurtarma potansiyeli taşıdığını gösteren ilham verici bir kanıt niteliğindedir. Lightning Network'ün Zekatı nasıl serbest bıraktığını ve geleceğin hayırseverliğini nasıl şekillendirebileceğini öğrenmek için dinlemeye davetlisiniz!
Merhaba değerli dinleyiciler! Günümüzün en çok konuşulan konularından biri olan Bitcoin ve diğer dijital para birimlerinin fıkhi hükümlerini merak ediyor musunuz? Bu bölümde, İslam hukuku uzmanlarının bu çağdaş finansal enstrümanlara bakışını derinlemesine inceleyeceğiz.
Bitcoin, internet üzerinde geniş çapta yayılan, eşsiz özelliklere ve risklere sahip yeni bir elektronik para birimidir. Uzmanlar, Bitcoin'in fiziksel varlığı olmaması, sanal olması ve merkezi bir otorite tarafından kontrol edilmemesi gibi özellikleriyle geleneksel paralardan ayrıştığını belirtir. Üretimi "madencilik" adı verilen programatik bir süreçle gerçekleşir ve bu işlemler, işlem doğrulama ve yeni para birimlerinin oluşturulmasını sağlar.
Peki, Bitcoin caiz midir? Başlangıçta bazı fıkıh alimleri "garar" (belirsizlik) ve "cehalet" (bilinmezlik) gibi sakıncalar nedeniyle şüphe duysa da, Şeyh Abdurrahman bin Nasır el-Berrak gibi bazıları artık işlemlerin helal olduğunu belirtmektedir. El-Berrak'a göre, bu sakıncalar tüm işlemlerde mevcut değildir ve bir para birimi olarak güvenilir bir "örtüye" sahipse, çeklere veya diğer geleneksel paralara benzer şekilde kabul edilebilir.
Bu dijital paralar, geleneksel paralar gibi kabul edildiğinden, faiz (riba) haramdır. Ayrıca, mal sahibini zengin kıldığından ve miras bırakılabildiğinden, belirli bir nisap miktarına ulaştığında ve üzerinden bir yıl geçtiğinde zekat vaciptir. Zekat nisabı, altın veya gümüşten hangisinin değeri daha düşükse ona göre belirlenir. Bitcoin cüzdanları, paranın saklandığı "hirz" (korunan yer) olarak kabul edilir. Bu cüzdanların hacklenmesi veya giriş bilgilerinin çalınması, İslam hukukuna göre hırsızlık hükmüne girer.
Bitcoin'in getirdiği avantajlar arasında gizlilik, doğrudan işlem yapma imkanı, düşük transfer ücretleri, şeffaflık ve hızlı doğrulama yer alır. Ancak, kara para aklama ve yasa dışı ticarette kullanılması, siber saldırı riski ve düzenleyici belirsizlikler de önemli tehlikelerdendir.
Bu bölümde, Bitcoin'in doğasını, kullanım alanlarını ve İslam hukukundaki yerini ele alarak, bu yeni finansal devrimin karmaşık yönlerini aydınlatacağız. Bizi dinlediğiniz için teşekkür ederiz!