Ümit Yaşar oğuzcan bir gece ansızın gelebilirim
Bugün sizlerle Mevlana Celaleddin Rumi'nin derin bir uyarısını, bir hatırlatmasını paylaşmak istiyorum. Bazen insan kendini kaybettiğinde, yönünü unuttuğunda, içindeki o güçlü sesi duyamaz. Bu şiir, o sesin ta kendisi… Sevgiyle, bilgelikle bize hatırlatıyor…"
"Bu beden bir misafirhanedir,
Her sabah yeni bir misafir gelir.
Bir neşe, bir hüzün, bir kibir,
Bir farkındalık, geçici bir his gelir.
Hoş geldin de hepsine!
Hepsi de senin için bir sınavdır,
Karanlık düşünceler, utanç ve kötülük,
Kapıyı çalarsa, gülümse ve hatırla:
Hepsi geçicidir, hepsi misafirdir.
Kim gelirse gelsin, saygıyla karşıla,
Hepsi bir nedenle gelir,
Bazıları seni temizler,
Bazıları ise seni yıkar."
Mevlânâ celalettin Rumi
Cahit Sıtkı Tarancı
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
• Pervam yok verdiğin elemden;
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!
Bu şiir, yaşamın değerini ve her anın kıymetini vurgulayan kısa ama derin bir eserdir.
Bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
Sen say ki
ben hiç ağlamadım
hiç ateşe tutmadım yüreğimi
geceleri, koynuma almadım ihaneti
ve say ki
bütün şiirler gözlerini
bütün şarkılar saçlarını söylemedi
hele nihavent
hele buselik hiç geçmedi fikrimden
ve hiç gitmedi
bir topak kan gibi adın
içimin nehirlerinden
evet yangın
evet salaş yalvarmanın korkusunda talan
evet kaybetmenin o zehirli buğusu
evet nisyan
evet kahrolmuş sayfaların arasında adın
sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı
bu sevda biraz nadan
biraz da hıçkırık tadı
pencere önü menekşelerinde her akşam
Dağlar sonra oynadı yerinden
ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca
sen say ki
yerin dibine geçti
geçmeyesi sevdam
ve ben seni sevdiğim zaman
bu şehre yağmurlar yağdı
yani ben seni sevdiğim zaman
ayrılık kurşun kadar ağır
gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın
yine de bir adın kalmalı geriye
bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
aynaların ardında sır
yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet
beni affet
Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç
"İbrahim Sadri"
Çiçekler Açsın – Ferdi Tayfur 🌹
Ah, ah…
Kaç mevsim bekledim dönersin diye,
Şu garibi arayıp sorarsın diye.
Gözlerim yollarda, ismin dilimde,
Belki feryadımı duyarsın diye.
Çiçekler açsın, böcekler ötsün,
Kırlarda sevgililer el ele olsun.
Ben razıyım, yeter ki sen gel,
İsterse her gün yağmur yağsın.
Ah, ah…
Korkuyorum sensiz ölüp gitmekten,
Kara talihime boyun bükmekten.
Kalmadı mecalim, kalmadı, bitti,
Her gün sana, “gel, gel” demekten.
Çiçekler açsın, böcekler ötsün,
Kırlarda sevgililer el ele olsun.
Ben razıyım, yeter ki sen gel,
İsterse her gün yağmur yağsın.
Çiçekler açsın, böcekler ötsün… (Ah) 🌺
Cemal Safi’nin yeni yılda serzeniş ve yeni yılda dostlara şiirleri seslendirildi
Bu şiir bir doğum gününün ne kadar kıymetli olduğunu ve bu özel günün sevgiyle umutla ve mutlulukla taçlanması gerektiğini anlatıyor her dize kalpten gelen samimi dilekleri yansıtırken sevginin ve dostluğun gücünü hissettiriyor herkes biriciktir ve doğduğu gün değerlidir yeni yaşımız mutluluk sağlık ve sevgi dolu anılarla geçsin
Kaldırımlar
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her köşe başını sarmış devler…
Üstüme camlarını hep simsiyah dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşanmış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği bir çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim yol gitsin;
İki yanımda aksın bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne de sabah görüneyim;
Gündüzler sana kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların karasevdalı eşi…
Necip Fazıl Kısakürek
Giriş:
Hoş geldiniz! Bugün sizlere, Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden biri olan Necip Fazıl Kısakürek’in unutulmaz şiiri Kaldırımları seslendireceğim. Necip Fazıl, derin melankolisi ve insan ruhunun karanlık dehlizlerine inen keskin anlatımıyla tanınan bir şairdir. Kaldırımlar, yalnızlık, hüzün ve içsel çatışmalarla örülü, kendine özgü ritmiyle edebiyatımızda bir dönüm noktasıdır. Bu şiir, modern bir insanın duygu dünyasına dokunur, onu şehir sokaklarının derin yalnızlığıyla bütünleştirir.
Şiir Yorumu:
Kaldırımlar, yalnızlığın ve varoluşsal sancının en saf haliyle ifade edildiği, Türk edebiyatında eşsiz bir yere sahip bir şiirdir. Necip Fazıl, kaldırımları adeta yaşayan bir varlık gibi resmeder; kaldırımlar, şairin dert ortağı, annesi ve sırdaşıdır. Şehir yaşamının karmaşası içinde kaybolan bireyin hislerini, ürkütücü ama bir o kadar da tanıdık imgelerle anlatır. Şair, kendisini bu sokakların bir çocuğu olarak tanımlar ve karanlık sokaklar onun için adeta bir huzur mekânıdır.
Yalnızlık burada bir yıkım değil, bir başkaldırıdır. Gündüzlerin aydınlığını reddedip karanlığı benimsemesi, Necip Fazıl’ın karanlıkla dost olan ruhunu yansıtır. Aynı zamanda taşlaşmış toplum düzenine bir eleştiri, bir isyandır bu şiir.
Kapanış:
Bu melankolik ama bir o kadar derinlikli şiiri dinlediğiniz için teşekkür ederim. Necip Fazıl’ın Kaldırımları, her okunduğunda veya dinlendiğinde farklı anlam katmanları sunar. Şimdi bu şiiri zihnimizde yaşatalım, karanlık sokakların ve yalnız kaldırımların fısıltısında kaybolalım. Bir sonraki seslendirmemde buluşmak üzere, hoşça kalın!
Yunus Emre, 13. yüzyılda Anadolu’da yaşamış, tasavvuf edebiyatının önde gelen isimlerinden biridir. Şiirlerinde sade bir Türkçe kullanarak derin tasavvufi ve insani temaları işlemiştir.
“Taştın Yine Deli Gönül” şiirinde, şairin gönlü, ilahi aşkla coşmuş ve sular gibi çağlamaktadır. Gözyaşları sel olup yollarını bağlamakta, sevgiliye ulaşmasını engellemektedir. Şair, derdine çare bulamamakta ve bu yüzden diyar diyar dolaşmaktadır. Yoldaşını kaybetmiş, bağrındaki yara iyileşmez hale gelmiştir. Karlı dağlar ve bulutlar gibi doğa unsurlarıyla duygularını ifade eden şair, sevgiliden ayrı düşmenin acısını derinlemesine hissetmektedir.
Şiirde geçen bazı anlaşılması zor kelimeler ve anlamları:
• Yâr: Sevgili, dost.
• Avâre: Başıboş, işsiz güçsüz.
• Yavı kılmak: Kaybetmek.
• Onulmaz: İyileşmez, çaresiz.
• Harami: Yol kesen, haydut.
• Esrimek: Coşup kendinden geçmek, mest olmak.
• Sayru: Hasta.
Bu şiir, Yunus Emre’nin ilahi aşkı ve insanın içsel yolculuğunu derin bir şekilde yansıtan önemli eserlerinden biridir.
“Gök Yankısı” Aziz Kağan GÜNEŞ
Ataol Behramoğlu yarım yüzyıldan şiirler kitabından yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey vari sizin için hem seslendirdim hem de yorumladım