Bir bilim adamı, dünyanın sonunun yaklaştığını ve felaketin çok ani bir şekilde geleceğini söylüyor. Yüzmilyonlarca insanın ölümü kaçınılmaz olacak. Şimdi bu durumda siz hayatta olduğunuz son dakikalarda ne yapardınız? Bir gazetedeki bu soruya cevap vermiş isimlerden birini Marcel Proust'u ve onun karakterlerini konuştuğum bir bölüm.
Geçen haftaki bölümde statü endişesini konuşmuştum ve bölüm aslında daha çok neden bu endişeyi taşıdığımızla ilgiliydi, bu bölümde ise modern insanın başlıca endişesi olan statü endişesi sanat ve felsefe’de nasıl bir yer bulmuştur ve sanat ve felsefeyi toplumun statüye bakış açısına bir eleştiri olarak kullanabilir miyiz ve kullanabilirsek nasıl gibi konuları konuşacağım.
Statü dediğimiz şeye yüklenilen anlamlar aslında tarih içinde değişiklik gösteriyor. Mesela, M.Ö. 400 yılında Sparta'daysanız asker olarak, 1500 yılında Roma'daysanız rahip olarak, 1815 yılında Weimar'daysanız şair olarak, 1967 yılında Çin'deyseniz çiftçi olarak ya da anaerkil bir toplumda doğurgan bir kadın olarak yüksek statüye sahip olabilirdiniz. Ancak 2024 yılındayız ve bunların birçoğu o zamanki taşıdıkları anlamı artık taşımıyor. Bu bölümdeki bugünkü anlamıyla statüyü ve onu nasıl anlamdırdığımızı konuştum
Don Miguel Ruiz'in Dört Anlaşma kitabından esinlenerek başladığım "İnsanın evcilleştirilmesi" adlı bölüm ve daha sonra ilk anlaşmayı konuştuğum "Kara Büyü: Kelimeler" bölümünden sonra bu bölümle de kalan 3 anlaşmayı konuşarak kitap üzerine yaptığım son bölümü yayınlıyorum. Keyifli dinlemeler
Bir kelime, bir cümle hayatımız boyunca taşıyabildiğimiz bir kara büyü haline nasıl gelir? Keyifli dinlemeler
"Atlamaktan korktuğun an tam da atlaman gereken andır aksi taktirde tüm hayatın boyunca aynı yerde olacaksın. "
Billy Bob'un koyunları ile başlayıp ardından yatırımcı olmak üzerine ilgimi çekenleri derlediğim bir bölüm oldu. 7 adet fark bulur musunuz emin değilim ama en az 3 tane bulacağınız garanti. Keyifli dinlemeler
Duyduğumuz bir öfkenin bizi fazla sevecen bir insan, tedirgin bir insan, korkan bir insan, fazla iyi bir insan ya da düşmanca duygulara sahip bir insan haline nasıl getirdiğini konuştum bu bölümde. Keyifli dinlemeler
Bir aile düşünün, doğayla içice yaşıyorlar, akşamları ateş yakıp şarkılar söylüyorlar, avlanarak hayatlarını geçiriyorlar. Muhtemelen insanlık tarihinin bir yerlerinde böyle bir aile yaşamıştır yani çok şaşırtıcı bir durum değil ama bunu şaşırtıcı kılan bunun günümüzde yaşanması ihtimali
Kahramanlar halka rağmen çıkıp halkı kurtaranlar mıdır yoksa halk mıdır bu kahramanlığa onları hazırlayan? Ya da her ikisi midir? Bölüm boyunca Beyaz Zambaklar Ülkesi kitabından da alıntılarla birlikte kahramanlığı, eğitimi, gelişmeyi, atılması gereken adımları ve bazen de atılamayanları konuştuğum bir bölüm oldu. Keyifli dinlemeler.
"Neden Çalıyoruz?" diyerek başladığım sürecin sonunda "Neden Çalmıyoruz?" adlı bir bölüm çıktı. Keyifli dinlemeler
"Tabii ki olmasını istediğim bazı şeyler var ama hayatımdaki tüm dönüm noktalarımdan öğrendiğim gibi hayat her zaman istediğimiz şeyleri vermeyebiliyor. Olur da umut ettiğim gibi olmazsa başka yollar aranır başka hayaller kurulur." Bu sözlerle sonlandırmıştım Avrupa macerama başlamadan önce Türkiye’den yayınladığım son bölümü. 2 sene sonra bugün Avrupa'da ne bulduğumu, ne gördüğümü anlatıyorum
İnsanlık tüm sorularına yanıt bulma ihtiyacıyla oluşturdu bazen hikayeleri ve mitleri. Hikayeler belki başta hayatta kalmak için belki bazen cevap bulmak içindi. Hayal gücünü, avıcılık dönemi arketiplerini, bebekliği, yatak altı canavarlarını hepsini ekleye ekleye, birbirine kata kata yürüdü insanlık. Bu bölümde hayal gücünün sınırlarını zorlayabilen bir canlı olan insanın mitoloji ile ilişkisini anlatıyorum
Okuduğumuz kitapları unutuyorsak boşuna mı okuyoruz? Kitapta nicelik midir mesele yoksa nitelik mi? Bir kitap neden yasaklanır? Yani nasıl desem?
Ergenlik dönemleri neden sancılı geçiyor? Beynimizde neler oluyor? Ergenlikten çıktığımız 25 yaştan sonra 30'a kadar olan süreçte yaşadıklarımız neler? 30'a 1 kala geriye dönüp baktığımda yani nasıl desem?
Dil mi düşünceyi değiştirir yoksa düşüncemi dili? Politik doğruculuk fazla duyar kasmak mıdır? Tüm farklı grupları kapsayıcı bir dil kullanmak mümkün mü? Politik doğruculuk düşünce özgürlüğüne balta vurur mu? Yani nasıl desem?