Home
Categories
EXPLORE
True Crime
Comedy
Society & Culture
Business
Sports
TV & Film
Health & Fitness
About Us
Contact Us
Copyright
© 2024 PodJoint
00:00 / 00:00
Sign in

or

Don't have an account?
Sign up
Forgot password
https://is1-ssl.mzstatic.com/image/thumb/Podcasts114/v4/9a/fe/0e/9afe0eb5-961c-34a0-960f-bd6d19beecfb/mza_12583142137063878526.jpg/600x600bb.jpg
Mevlana Takvimi
Mevlana Takvimi
2197 episodes
23 hours ago
Mevlana Takvimi günlük takvim yazıları
Show more...
Islam
Religion & Spirituality
RSS
All content for Mevlana Takvimi is the property of Mevlana Takvimi and is served directly from their servers with no modification, redirects, or rehosting. The podcast is not affiliated with or endorsed by Podjoint in any way.
Mevlana Takvimi günlük takvim yazıları
Show more...
Islam
Religion & Spirituality
Episodes (20/2197)
Mevlana Takvimi
RESULÛLLÂH (S.A.V.)’İN YEMEK YİYİŞ TARZLARI-01 KASIM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Peygamberimiz (s.a.v.) zahidane bir hayat yaşadıklarından bulduğunu yerler ve kalabalıkla yemek yemekten zevk duyarlardı. Yemeği yere diz çöküp iki ayağı üzerine oturarak besmele ile yerlerdi. Sıcak yemek yemezler ve sıcak yemekte bereket olmayacağını söylerlerdi. “Sıcak Yemekte bereket yoktur . Allâhü Teâlâ bize ateş yedirmez öyleyse yemeği soğutun” buyurmuşlardı. (Beyhaki) Yemeği elleriyle ve üç parmakla, nadiren dördüncüyü de yardımcı olarak kullanmak suretiyle ve daima önlerinden yerlerdi. İki parmakla yemekten hoşlanmazlardı. Yemek esnasında bazen bıçak kullandıkları olurdu. Bir gün Hz. Osman (r.a.) Resûlullâh (s.a.v)’e paluze yemeği getirdi. Resûlullâh (s.a.v.) yedikten sonra: “Bu ne yemeğidir ve nasıl yapılır?” diye sordular. Hz. Osman (r.a.): “Anam, babam sana feda olsun Ya Resûlullâh! Yağ ile balı tavaya kor, ateşle eritiriz. Sonra buğday ununun özünü alır, tavaya dökeriz. Sonra katılaşıncaya kadar karıştırırız. Sonra gördüğünüz gibi bir helva olur dedi. Resûllullâh (s.a.v.) “Gerçekten güzel bir yemek” diye tahsin buyurdular. (İbn Mace ve Beyhaki)

Allâh’ın Resûlü (s.a.v.) elenmiş arpa unundan yapılan ekmeği yerler, salatalığı da taze hurma ve tuz ile yerlerdi. Meyvelerden en çok yaş hurma, kavun, karpuz ve üzümü severlerdi. Karpuzu, şeker ve ekmekle yerlerdi. Bazen taze hurma da katarak yedikleri olurdu. Kavun ve karpuzu iki elleriyle yerlerdi. Hurmayı sağ elleriyle yerler, sol ellerine çekirdeklerini toplarlardı. Üzümü bazen salkımı ile ağızlarına götürerek yedikleri de vakidir. Çoğu zaman da yemekleri hurma ve sudan ibaret olurdu. Hurma ile sütü bir arada yedikleri zaman “En iyi yemeklerdir” derdi.

(Ömer Muhammed Öztürk, Peygamberimiz (s.a.v).’in Yüce Ahlakı, s.18)

Show more...
1 week ago
2 minutes 29 seconds

Mevlana Takvimi
HELÂL RIZKIN ONDA DOKUZU TİCARETTEDİR-31 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz “İslâm güzel ahlâktır.” buyurmuşlardır. Bu kaide İslâm’ın tamamını kapsayıcı olduğu için, İslâm’da ticaret ahlâkı da bu kaideye uygun olmak durumundadır. Başka bir hâdis-i şeriflerinde Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz “Helâl rızkın onda dokuzu ticarettedir.” buyurmuşlardır. Fakat ticaret yaparken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Ticarette satılacak mal alıcıya olduğu gibi anlatılmalıdır. Herhangi bir eksiği, kusuru, gizli tarafı var ise bunlar alıcıya nakledilmeli alıcıdan hiçbir şey gizlenmemelidir. Bu kaideye uymayan satıcılar zâlim ve hileci olurlar ki bunlar da haramdır. Resûllâh (s.a.v.) de bu konuda “Bize hile yapan bizden değildir.” (Müslim) buyurmuşlardır.

Ticarette malın, satıldığı günün fiyatına uygun olarak, rayicinde satılması gerekir. Günün rayicinden herhangi bir şeyi gizlememelidir. Bununla ilgili olarak Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz, malını satmak için şehre getirenleri daha şehre girmeden karşılayıp, tüm malı satın alıp, şehirde daha pahalı bir fiyattan satış yapanların bu uygulamalarını yasaklamıştır. Günümüzde simsarlık ve karâborsacılık olarak tanımlanan bu uygulama İslâm’da yasaktır.

Bu kâidelere dikkat ederek ve İslâmî kurallara uygun olarak ticaret yapan dürüst tüccarlar için Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz “Dürüst tüccar kıyâmet gününde sıddîk ve şehidlerle berâber haşrolunur.” (Tirmizi) buyurmuşlardır. Bu müjdeyi iyi düşünmek gerekir. Dürüst bir tüccar olmak kişinin kendi elinde olan bir şeydir. Bu başarıldığı takdirde gelinecek noktayı Resûlullâh (s.a.v.) bu hâdis-i şerifi ile bizlere beyân buyurmuştur.

(Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.81-86)

Show more...
1 week ago
2 minutes 7 seconds

Mevlana Takvimi
HİDAYET ALLÂH (C.C.)’DANDIR-30 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Allâh (c.c.) tevbe edip kendisinden af dilememiz için yasa koymuş ve kıyâmet gününe kadar beşeriyetin devam etmesi için râhmet ve mağfiretini farz kılmıştır. Amellerin karşılığını ahirete ertelemiştir. Ayet-i kerimede şöyle buyrulur: “Allâh insanları işlediklerine karşılık hemen yakalayıverseydi, yeryüzünde bir canlı bırakmaması gerekirdi. Ama onları belirli bir süreye kadar erteler. Süreleri gelince gereğini yapar. Doğrusu Allâh kullarını görmektedir.” (Fatır s. 45) Öyleyse taat ve mâsiyet, Allâh (c.c.)’un iradesi dışında meydana gelmemektedir. Çünkü Allâh (c.c.) ilk önce bizleri kendisine taat ve mâsiyet işlemeye muktedir olarak irade hürriyetiyle yaratmış, sonrada şeytânın bizleri günâhlara sürüklediğini, kendisinin ise hak olan doğru yola götürdüğünü bildirmiş, bunu anlamamız için de deneyime tabi tutmuş, bütün bunlardan sonra da zalimleri, fasıkları ve kâfirleri Kur’an’da bildirdiği gibi hidayete eriştirmeyeceğini kendisine yazmıştır. Başka bir ifadeyle yalnızca kendisine tabi olanları hidayete eriştireceğini bildirmiştir. “Doğru yolu bulanlara gelince, Allâh onların hidayetlerini artırır ve sakınmalarını sağlar.”(Muhammed s. 17)

Hidayet konusunda Allâh (c.c.)’un dilemesi hidayet yolunu seçenler için geçerlidir. Hidayet kavramının iki anlamı vardır. Birincisi rehber (yol gösterici, kılavuz) olma yönünden hidayet, ikincisi ise imânda hidayet. Rehber olma yönünden hidayet, insanlara Allâh (c.c.)’un yolunu göstermesi ve onun yasalarını tebliğ etmesi dolayısıyla bütün insanlar için geçerlidir. Hidayet’in ikinci anlamı olan imânda hidayet ise onların imânlarının artıp, kuvvetlenmesi içindir. İşte bunun için Cenâb-ı Hâkk Kur’an’da Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e hitaben şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz ki sen doğru yolu göstermektesin.” (Şura s. 52)

(Muhammed Mütevelli Şaravî, Kuran’da Kıyâmet Sahneleri, s.43-44)

Show more...
1 week ago
2 minutes 24 seconds

Mevlana Takvimi
ZAFER MÜ’MİNLERE BAHŞEDİLMİŞTİR-29 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Mısırlı alim Şa’ravi (r.âleyh) şöyle der: “Ben San Francisco’da iken bir müsteşrik bana sordu: “Sizin Kur’anınızda bulunan şeylerin tamamı doğru mu?” Cevap verdim: “Kesinlikle evet.” Tekrar sordu: “O halde Allâh niçin kâfirlerin müminlere galip gelmesine imkân veriyor?” Hâlbuki Kur’an diyor ki: “Allâh kâfirlerin mü’minlere galip gelmesine asla imkân vermez.” (Nisa s. 141) Dedim ki: “Çünkü bizler müslümanız, mü’min değiliz, ondan.” “Mü’minlerle Müslümanlar arasındaki fark nedir?” Şeyh Şa’ravi (r.âleyh) şöyle cevap verdi: “Günümüzde müslümanlar namaz, zekât, hac ve Ramazan orucu gibi İslâm’ın ibâdet cinsinden bütün sembollerini yerine getiriyorlar, fakat onlar tam bir sıkıntı ve yokluk içindedirler!”

“İlmi, iktisadi, sosyal ve askeri sıkıntılar vs. bu yokluk ve sıkıntıların sebebi nedir? “Kuran’da geçen bir ayette şöyle denilir: “Göçebe Araplar biz iman ettik, diyorlar. Onlara de ki: Siz iman etmediniz. Fakat Müslüman olduk, deyin. Çünkü iman henüz kalplerinize girmedi.” (Hucurat s. 14) Bana sordu: “O halde onlar niçin sıkıntı ve yokluk içindedirler?” “Bunu Kur’an-ı Kerim açıklıyor. Çünkü müslümanlar mü’minler merhalesine yükselemediler.” “O halde müminler kimlerdir?” “Buna da Kur’an-ı Kerim şöyle cevap veriyor: Onlar: “Günâhlarından uzaklaşan tövbekârlar, ibâdetlerine devam eden âbidler, Allâh’a hamd edenler, lezzetlerden uzaklaşarak oruç tutan zahitler, rükû ve secdeleriyle Râblerine boyun eğenler, iyiliği emredip, kötülüğü engelleyenler ve Allâh’ın belirlediği sınırları aşmayanlardır.” (Tevbe s. 112) Yani Allâh (c.c.) zaferi galibiyeti, hâkimiyeti ve yüksek bir durumda bulunmayı müminlere vaat etmiştir, Müslümanlara değil.”

(mevlanatakvimi.com)

Show more...
1 week ago
2 minutes 9 seconds

Mevlana Takvimi
OSMANLI’NIN YÜKSEK DEĞERLERİ-28 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Asr-ı Saadet ve kıyâmete yakın Hz.İsa (a.s.) ve Hz. Mehdi Âl-î Resûl devirleri hariç, gerçek hoşgörü sadece Osmanlı devrinde yaşandı. Batı medeniyeti dışlayıcıdır. İslâm medeniyeti ise kucaklayıcıdır. Selçuklu ve onun mirası üzerine kurulan 636 yıllık Osmanlı hükümranlığının başlıca iki özelliği vardır: “Kurucu ve koruyucu” olmak. Osmanlı’nın İslâm’a hizmeti Ashâb-ı Kiram (r.a.e.)’den sonra, makamları ise Tabiin (r.a.e.)’den sonra gelir. Oysa Batı medeniyet anlayışı iki temel üzerine kuruludur: 1. Asimilasyon, kendi kültür potasında eriterek kendine benzetmek ve yok etmek. 2. Eliminasyon: Asimile çabalarının sonuç vermediği durumlarda açıkça yok etmek.

Bilecik Söğüt kasabasında, Domaniç yaylasında 444 çadırdan üç kıtaya hakim olan, İslâm Dünyası’nı birleştiren, 32 milyon km2’ye yayılan 180 milyon nüfusa sahip olan Osmanlı Devleti’nin başarısı şu sebeplere dayanır: 1. Her yaptığını rıza-i ilâhî için yapardı. 2. Sevgili ve şerefli Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ve sevdiklerini çok sevmesi ve örnek alması. 3. İslâm ahlâkı ile ziynetlenmesi. 4. Büyük düşünmesi ve ideal sahibi olması (Kızıl-elma). 5. İlme değer vermesi. 6. Adaletin önünde Osmanlı Sultanı ile Sirkeci’deki hamal eşitti. 7. Sağlam aile yapısı. 8. Karşılıklı dayanışma, vakıf ve şahıslar yoluyla yardımlaşma ve kanaat duygusu. 9. Sultana, devlet büyüklerine, ordu ve din mensuplarına saygı ve itaat. 10. Kadın ve kızların iffet, ismet, ihlas, sadâkat, sabır, edeb, namus timsâli olması. Cemiyetleri yükselten kadındır. Osmanlı devrinde hanımlar, İslâm’ın emirlerini vecd halinde, âdeta kendinden geçercesine yaşıyordu. Çocuğunu İslâm terbiyesi ile yetiştiriyordu. Erkeğine her konuda destek oluyordu. İlâhî aşka bir nevi meczubeydi. Kadın ve erkeğin en büyük arzusu şehit olmaktı. Ancak bu saydığım güzel hasletler yok olunca, İngiliz hilesiyle Osmanlı aydını din bilgisinden, halk da fen bilgisinden uzaklaştırılınca çöküş süreci başlamış oldu.

(Necati Özfatura, Türkiye Gazetesi, 2018)

Show more...
1 week ago
2 minutes 38 seconds

Mevlana Takvimi
ŞAKA YOLLU YALAN SÖYLEMENİN HÜKMÜ-27 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Yalan söylemenin caiz olduğu bazı yerler bir hadiste şöyle geçer: “Araları iyi olmayan müslümanları birleştirmek, savaşta düşmanı kandırmak ve karısını memnun etmek için yalan söylemek caizdir.” Buna göre doğruyu söylemesi halinde aralarının bozulacağından endişe ediyorsa kocanın, karısına yalan söylemesinde bir sakınca yoktur. Aynı şekilde müslüman kardeşinin malını bir zalimden kurtarmak için yalan söylemek, gizlediği emaneti muhafaza edebilmek için yerini bildiği halde, bilmiyorum demek câizdir. Yine doğru söylenmesi durumunda bir müslümanın namusuna zarar gelecek her yerde yalan söylemek caizdir.

İhyâ-ı Ulûmu’d-dîn adlı eserinde İmam Gazâlî (r.âleyh); yalan söylenmemesi halinde bir müslümanın canının tehlikeye düştüğü durumlarda yalan söylemenin farz olduğunu belirtmektedir. Başkalarını güldürmek veya herhangi bir menfaat elde etmek için yalan söylemek haram olduğu gibi çocukları yanına çağırmak için yalan vaatte bulunmak da kesinlikle haramdır. “Maslahat nedeniyle yalan söylemek caizdir” şeklindeki meşhur söz, mutlak olmayıp bazı şartlara bağlıdır. Yalan ancak başkalarına zarar vermemek kaydıyla birilerini zarardan kurtarmak gibi durumlarda câiz olabilir. Bu durumu İmdâdullah Muhacir-i Mekkî (r.âleyh) şöyle açıklamaktadır: “Dürüst olup olmadığını bilmediğin biri senden borç istediğinde onun vermeyeceğine dair kanaat beslemende bir beis yoktur. Ahlâkını bilemediğin için senden aldığı parayı geri ödemez diye düşünmen ve paran olduğu halde kendini zarardan kurtarmak için “Bende yok” diyerek onu geri çevirebilirsin.”

(Misvâk Neşriyat, Eşref Ali et-Tehanevi, Tehzîbu’l-Ahlâk, s.65-66)

Show more...
1 week ago
1 minute 56 seconds

Mevlana Takvimi
SÜNNETE UYGUN GUSÜL NASIL ALINIR ?-26 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Guslün farziyyeti kitapla sabittir. Cenâb-ı Hâkk şöyle buyuruyor: “Cünüp olursanız iyice temizlenin.” (Maide s. 6) Gusülde bedenin tamamını yıkamak farzdır. Yıkanmasında meşakkat olan yerler istisna edilmiştir. Gusledecek kişi önce elleri ve avret mahallini yıkar, varsa bedendeki necâseti giderir sonra ayakları yıkamayı tehir ederek abdest alır. Daha sonra baştan başlayarak her defasında kuru yer kalmayacak şekilde bütün bedeni üç kez yıkar. Son olarak ayaklarını yıkar. Ayaklarını tehir etmesi gusledilen yerde ayaklara değecek şekilde müstamel suyun birikmesinden ötürüdür. Eğer böyle bir durum söz konusu değilse tehir etmesi gerekli değildir. Efendimiz (s.a.v.)’in hanımı Meymune (r.anhâ) validemiz şöyle demiştir: “Resûlullâh (s.a.v.) ayakları dışında aynen namaz için abdest alır gibi abdest aldı. Ardından avret mahallini ve bedenine isabet eden yıkanacak şeyleri yıkadı. Sonra üzerine su döktü. Daha sonra ayaklarını uzatıp yıkadı. Cenâbetten guslü işte budur.” (Buhârî)

Suyu normal kullanmak yani ne çok israf etmek ne de çok az kullanmak, ilk yıkamada bütün azaları ovalamak, kimsenin görmeyeceği bir yerde gusletmek ve sonunda bir mendil, havlu ile kurulanmak müstehabtır.
SORU: Deniz veya akarsuya girmekle gusledilmiş olur mu?
CEVAP: Akıcı bir suda veya büyük bir havuzda ya da şiddetli yağmur altında abdest ve gusül müddetince beklese abdest ve guslü sahih olduğu gibi sünnetlerini de ikmâl etmiş olur.

(Suâlli Cevaplı İslâm Fıkhı, c.1, s.231-233)

Show more...
1 week ago
1 minute 53 seconds

Mevlana Takvimi
AKRABALIK BAĞLARINI KOPARMAMAK-25 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere vasiyetlerinden biri, kan akrâbalığı olan yakınlarımızla, ilişkimizin kopmamasına dikkat etmek, bu bağ kopmuş olsa da, Allâh (c.c.)’un rızası ve kendi iyiliğimiz için onlarla ilişkimizi yeniden sağlamlaştırmaya çalışmamız hakkındadır. Bunun büyük ecir ve sevâbı olduğu bilinmelidir. Yine, akrâba ve kan yakınlarıyla bağlantısını kesen bir kimse ile oturmamalıdır. Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Hâkk Teâlâ diyor ki: “Ben, yüce Rahman olan Allâh’ım. Rahimi (kan bağı) yarattım, ona kendi adımdan ad verdim. Her kim buna sıkıca bağlanırsa, onu kendime bağlamış olurum. Bunu kesip koparanı da kesip koparmış olurum.” (Ebû Davud)

Başka bir rivayette: “Diline ve irâdesine hâkim olmayan, herkese seninleyim diyen ve insanlar bize iyilik yaparsa biz de iyilik yaparız, onlar kötülük yaparsa, biz de kötülük yaparız, diyen kimseler olmayınız. Kendinize hâkim olunuz. Halkın en iyileri, kötü muamele gördükleri halde, zulüm yapmayıp, ihsanda bulunanlarınızdır.” (Tirmizî) buyurulmuştur. Bir hadîs-i şerifte rivayet edilmiştir: “Allâh (c.c.)’un âhiretteki cezaları mahfuz kalmak şartıyla, dünya hayatında acele olarak sahibini cezalandıracağı günâhlar şunlardır: Zina, rahim bağını koparmak, hıyânet ve yalandır.” (İbn Mâce) Ebu Evfa oğlu Abdullah (r.a.)’den nâklen şu hadîs anlatılır: “Bizler, Efendimiz (s.a.v.)’in yanında oturuyorduk. Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdular: “Rahim bağını koparıp kesenler aramızda oturmasın.” O halkanın içinden bir genç kalkarak dışarı çıkar, bir olaydan dolayı, araları açık olan teyzesine giderek, tevbe edip af diler. Teyzesi de onu affettikten sonra döner. Efendimiz (s.a.v.)’in meclisine gelir. Efendimiz (s.a.v.) durumu bildiği cihetle şöyle buyurur: “Allâh (c.c.)’un rahmeti, rahim bağını koparan bir toplumun üzerine inmez.” (Esbehanî) Allâh (c.c.) en doğrusunu bilir.

(İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.937-939)

Show more...
2 weeks ago
2 minutes 43 seconds

Mevlana Takvimi
HZ. HARİSE BİN SÜREKA (R.A.)’İN ŞEHADETİ-24 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Ensârdan ilk şehîd olan kişi Hârise bin Süreka (r.a.)’dır. Hârise (r.a.)’ın annesi, daha sonra Nebî (s.a.v.) Efendimiz’in huzuruna gelerek: “Yâ Nebîyallâh! Bana Hârise’nin durmundan haber verir misiniz?” “Ona, Bedir günü serseri bir ok dokunarak öldürmüştü.” “Eğer oğlum cennette ise bu acıya sabrederim, cennette değilse gücüm yettiği kadar ağlamaya çalışırım.” demişti. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de: “Ey Hârise’nin anası, Sana şanlı bir haber vereyim. Cennet’te birçok yüksek dereceler vardır. Oğlun muhakkak bunlardan Firdevs-i A’lâ denilen en yüksek dereceye erişti.” buyurmuştu. Bu cevap üzerine annesi: “İyi iyi, Hârise ne mutlu sana!” diyerek dönüp gitmiştir.

Hârise (r.a.)’e bir kere Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in: “Yâ Harise! Bu gece sabaha nasıl çıktın?” diye vâki olan sorusuna ve iltifatına karşılık: “Allâh’ın varlığına ve birliğine gerçekten inanarak sabahladım.” diye ârifâne bir cevap vermişti. Sonra da Hârise (r.a.): “Yâ Resûlullâh! Hakkımda şehâdetle duâ buyurmanızı ve şehîd olmamı dilerim.” diye temennide bulunmuştu. Hârise (r.a.) Bedir Harbi’nde su içmek için havuz başına geldiğinde, Hıbban ibn-i Ârika tarfından atılan bir ok Hârise (r.a.)’in boğazına saplanarak onu şehîd etmişti. Medîneli Ebû Musa’nın bildirdiğine göre Hârise (r.a.), şehâdeti sırasında büluğ çağına gelmemişti. Bedir Harbi”ni seyre gelmiş bir çocuktu. Bunun için oku atan Hıbbân, Hârise (r.a.) öldürmek için atmamıştı. Bunun için ok “serseri” diye tasvir edilmiştir. Hârise (r.a.)’in annesi de şehîd olmak için okun düşman tarafından bilerek hedefe atıp öldürülmesini şehâdetin bir şartı zannediyordu. Bunun için oğlunun durumunu sormuştu.

(Hz. Mahmud Sami Ramazanoğlu, Bedir Gazvesi ve Sure-i Enfâl Tefsiri, s.37)

Show more...
2 weeks ago
2 minutes 33 seconds

Mevlana Takvimi
KÜFRE GÖTÜREN SÖZLER-23 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Kur’ân-ı Azimüşşan’da: “Eğer gökte ve yerde Allâhü Tealâ’dan başka ilâhlar olsaydı, gök ve yer harap (viran) olurdu (bozulurdu)” (Enbiya s. 22) buyuruluyor. Cenâb-ı Allâh’ın ortağı yoktur, O’nun gayrisinde ilâhlar yoktur. Semanın ve yerin de harap olması, bozulması bahis konusu değildir. Kâinat ilâhi nizamlarla devam ederken gerçekleri (İlâhî Kitabın muhteviyatını) kendilerine uydurduklarını sananlar, fâni varlıklara “Tanrı” diyecek kadar ileri gidip egoist ve istismarcı olurlar. İşte bunlar küfre varmışlardır. Halık’ımız hiç bir şeye, hiç bir şey de O (c.c.)’a benzemez. Kur’an-ı Kerim’de: “O’nun (Allâh’ın) hiç bir benzeri yoktur” (Şura s. 11) buyuruluyor.

Bir kişi “Ben Allâh (c.c.)’u rüyada yani uykuda gördüm, işte Allâh (c.c.) öyledir veya böyledir” demiş bulunsa, kâfir olur. Cenâb-ı Allâh’ın va- adini, hayr-u affını, mükâfatini ve vaidini, âsiye ikabını, cezasını inkâr eden kâfir olur. Cenâb-ı Allâh dilerse afv eder, dilerse ikab eder. Bir kimse “Allâh (c.c.) şu şeyi bilmez veya şu şeye gücü yetmez” demiş olsa, kâfir olur. Kur’an-ı Azimüşşan’da: “Şüphesiz Allâh her şeyi bilicidir ve her şeye gücü yetendir” (Nahl s. 70) buyuruluyor. Bir kimse Allâhü Tealâ Hazretlerini lâyık olmayan şeylerle vasıflandırsa, yahut Allâh (c.c.)’un isimlerinden bir ismi yahut emirlerinden bir emri veya O (c.c.)’un vadini veya vaidini istihza etse, kâfir olur. Bir kişi, “Dünyada uyanık olduğum halde, Cenabı Allâh’ı açıktan meydanda gördüm, bana ağzından konuşup söyler” demiş olsa kâfir olur. Cenâb-ı Allâh’ın beden unsurları gibi organları, eli, ayağı var diyen ve böyle bir inançta bulunan kimse kâfir olur . İnsan Cenâb-ı Allâh’ın künhünü bilmekle mükellef ve memur değildir. Biz O (c.c.)’un râhmetinin eserlerini düşünmek, güzel isimlerini ve sıfatlarını bilmek, varlığını tasdik etmekle memuruz.

(Hüseyin Aşık, Elfaz-ı Küfür, s.49-50)

Show more...
2 weeks ago
2 minutes 17 seconds

Mevlana Takvimi
PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN SEVR MAĞARASINDAKİ HALLERİ-22 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Peygamberimiz (s.a.v.) ve Hz. Ebubekir (r.a.) Sevr dağındaki mağaranın içine girer girmez Hâkk Teâlâ Hazretlerinin emriyle bir çift güvercin gelip kapısının içine yumurta bıraktı. Örümcek de kapının ağzına ev yaptı. Kureyş’in eşkiya ve bedbahtları silâh ve ışıklar ile dağın her tarafını dolaşıp mağaranın kapısına geldiler. Baktılar, yumurtalarla güvercinleri ve örümceği gördüler: “Buraya adam girmişe benzemez” dediler. İçlerinden birisi: “Hele bir içeri girip bakın. Belki buradadırlar” dedi. Umeyye bin Halef denilen melun dedi ki: “Görmüyor musunuz, burada Muhammed doğmadan önce örümcekler yuva yapmış ve güvercinler yumurtlamış.” Velhâsıl mağaranın kapısında bu haller varken içeri girip yoklamayı ahmaklık sayıp hiç kimse girmeye kalkışmadı. Dönüp gittiler. Enes bin Mâlik (r.a.)’den rivayet edilmiştir ki, Ebû Bekir Sıddık (r.a.): “Eğer kâfirlerden birisi ayaklarına baksaydı bizi görürdü” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz buyurdu ki: “Ya Ebâ Bekir, sen ne zannediyorsun o iki kişi hususunda ki, onların üçüncüsü Hâkk Teâlâ Hazretleri olsun” buyurdu. Yâni Hâkk Teâlâ Hazretleri yoldaş olunca kâfirlerden zarar mı gelecektir, demektir.

Rivayet ederler ki, Ebû Bekir Sıddık (r.a.) kendilerinin ardınca gelen kâfirleri görünce hüznü şiddetlendi. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz için çok mahzun olup büyük bir ıstırâba düştü. Hz. Ebû Bekir (r.a.): “Eğer beni öldürürlerse ben yalnız bir kimseyim, ama sana bir zarar eriştirirlerse bütün ümmetin helâk olması lâzım gelir” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz de: “Ya Ebâ Bekir! Lâ tahzen, innallâhe meanâ” dedi. Yâni: “Yâ Ebâ Bekir, mahzun olma.Muhakkak ki, Allâh bizimle berâberdir” buyurdu.

(İmâm Kastalâni, Mevahib-ü Ledünniye, s.97-98)

Show more...
2 weeks ago
2 minutes 14 seconds

Mevlana Takvimi
MİSVÂKTA BULUNAN GÜZELLİK-21 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

İbn Mes’ud (r.a.) yolu ile gelen rivayette,Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Misvâk kullanmanız gerekir. Zira misvâkta on güzel şey vardır. Şunlardır: Ağzı temizler Râbbi razı eder. Melekleri sevindirir. Gözü parlatır. Dişleri beyazlatır. Diş etlerini pekleştirir. Diş kirini giderir. Yemeği hazmettirir. Balgamı keser. Namaza kat kat sevap getirir. Ayrıca ağız kokusunu gûzelleştirir, ağzın çirkin kokularını önler. O ağız ki, Kur’ân yoludur.” Hassen b. Atiyye (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)’den bir hadîs-i şerifi şöyle anlattı: “Abdest imânın yarısıdır. Misvâk ise abdestîn bir parçasıdır. Eğer ümmetime zor gelmeyeceğini bilseydim, her namaz için abdest aldıklarında misvâk kullanmalarını emrederdim. Misvakla kılınan iki rekât namaz, misvâksız kılınan yetmiş rekât namazdan daha faziletlidir.”

Ebû Hureyre (r.a.)’den naklen Ebû Seleme (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlattı: “Beş şey var ki, fıtrat icabı yapmak gerek. Şunlardır: Bıyıkları kısaltmak, tırnakları kesmek, etek (kasık) tıraşı olmak, koltuk altlarını tıraş etmek, misvak kullanmak.”

Mücâhid (r.âleyh) anlatır: Bir süre, Cebrail (a.s.)’ın Resûlullâh (s.a.v.)’e gelmesi gecikti. Sonra geldi. Gelince Resûlullâh (s.a.v.) sordu: “Ey Cebrail! Seni tutan (gelmemeye zorlayan) ne oldu?” Cebrail (a.s.) şöyle anlattı: “Size nasıl gelebilirdim ki? Aranızda tırnaklarını kesmeyen, bıyıklarını kısaltmayan, parmak aralarına su ulaştırmayan, misvâk kullanmayanlar (Ağız temizliğine riayet etmeyenler) var.

(Ebu’l-Leys es-Semerkandi, Tenbihü’l-Gafilin, s.338-340)

Show more...
2 weeks ago
2 minutes 26 seconds

Mevlana Takvimi
HIFZ DUÂLARI-20 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Muhafaza altında olmak için her gün okunacak duâlar: E‘ûzu bi’llâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm. Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm. Tehassantü bi-zî’l-mülki ve’l-melekûti, va‘tesamtü bi’l-‘izzeti ve’l-ceberûti ve tevekkeltü ‘alâ’l-meliki’l- hayyi’l- kayyûmi’lhalîmi’llezî lâ-yenâmu ve lâ-yemûtu. Dahaltü fî hirzi’llâhi. Dehaltü fî hifzi’llâhi. Dehaltü fî emâni’llâhi bi-hakki kâf hâ yâ ‘ayn sâd. Küfîtü ve bi-hâ mim ‘ayn sîn kâf. Humîtü ve bi-lâhavle ve lâ-kuvvete illâ bi’llâhi’l-‘aliyyi’l-‘azîm. Allâhümma’hruznî bi-hirzi kudretike min keydi’l-a‘dâi ve hallisnî bi mennike ‘an sûikasd-i’l-eşkiyâi ve e‘ûzü bi-ke min kahri’lkâhirîne ve zulmi’z-zâlimîne ve keydi’l ümerâi’l- hâsidîne ve ta‘ni’l- eşkiyâi’l-müfsidîne ve şemâteti’l-eşirrâi’l mudirrîne ve’l-hamdü li’llâhi rabbi’l-‘âlemîn. Allâhümme yâ hâfiza Nûhin fî’l-mâ’i ve Yûsufe fî’l-bi’ri ve Yûnuse min batni’l-hûti ve Eyyûbe fî’d-durri ve Mûsâ fî’l-yemmi ve İbrâhîme fî’n-nâri ve Muhammedin sallâ’llâhu te‘âlâ âleyhi ve selleme fî’l-ğâri. İhfaznî ve lâ tefzahnî ‘alâ rü’ûsi’l-eşhâdi. Allâhümme innî esbahtü (emseytü) lâ-emlikü li-nefsî darran ve lâ-nef‘an ve lâ-mevten ve lâhayâten ve lâ-nüşûrâ ve lâ-estedî‘u en âhuze illâ mâ-a‘taytenî ve lâ-ettekiye illâ mâ vekîtenî allâhümme ve’ffiknî li-mâ tühibbuhu ve terdâhu mine’l-kavli ve’l-‘ameli fî tâ‘atike inneke zû’l-fadli’l-‘azîm.

Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Fa’llâhu hayrun hâfizan ve hüve erhamu’r-râhimîn. Bi’smi’llâhi mâ-şâ’a’llâhu lâ-yesûku’l-hayra illâ’llâh. Bi’smi’llâhi mâ-şâ‘a’llâhu lâ-yesrifü’s-sûe illâ’llâh. Bi’smi’llâhi mâ-şâ’a’llâhu mâ-kâne min ni‘metin fe-mina’llâh. Bi’smi’llâhi mâ-şâ’a’llâhu lâ-havle ve lâkuvvete illâ bi’llâh. Mâ-şâ’a’llâhu te‘âlâ bi’smi’llâhi tevekkeltü ‘alâ’llâhi lâ-havle ve lâ-kuvvete illâ bi’llâhi’l-‘aliyyi’l-‘azîm. Yâ Şâfî, yâ Kâfî, yâ Mu‘âfî.

Sabah esbahtü şeklinde Akşam emseytü şeklinde okunacak.

(www.İbâdetTakvimi.com)

Show more...
2 weeks ago
19 seconds

Mevlana Takvimi
ON ŞEY, ON ŞEYİ ENGELLER-19 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor ki: “On şey, on şeyi engeller:
1. Fatiha, Allâh’ın gazabını,
2. Yâsîn suresi, kıyamet günündeki susuzluğu,
3. Duhân sûresi, kıyamet korku ve dehşetini,
4. Vâkıa sûresi, fakirliği, miskinliği,
5. Mülk sûresi, kabir azabını,
6. Kevser sûresi, hasımların kinini,
7. Kâfirun sûresi,ölüm anında küfrü,
8. İhlâs sûresi, ikiyüzlülüğü, samimiyetsizliği,
9. Felak sûresi, hased edenlerin hasedini,
10. Nâs sûresi, vesveseyi engeller.”

(Muhittin ibn-i Arabi, Ravzatü’l Müttekîn, Sırlar Hazinesi, s.401)

*DÜNYANIN EN KALİTELİ ÜNİVERSİTESİ

Yeryüzünün en kaliteli üniversite veya medresesi Suffa’dır. “Ben, Muallim/Müderris/Öğretmen olarak gönderildim” (Müslim) Talebelerin bazıları: Ebû Hüreyre (r.a.) muhaddis, Selman el-Farisi (r.a.) mühendis , Hz. Ali (k.v.) edebiyatçı ve müftü, İbn Abbas (r.a.) müfessir ve muhaddis, Hz. Muaz (r.a.) müftü, İbn Mes’ud (r.a.) müftü, İbn Ömer (r.a.) fakih ve muhaddis, Hz.Ömer (r.a.) lider, Hz. Osman (r.a.) Faraiz ilminin mütehassısı.

YAPAY ZEKA ÜZERİNE FARKLI BİR BAKIŞ AÇISI

Noam Chomsky yapay zeka hakkında şöyle diyor: “İnsan zihni, ChatGPT ve benzeri gibi, bir konuşmaya veya bilimsel bir soruya en makul cevabı elde etmek için yüzlerce terabayt verinin açgözlü bir istatistik makinesi değildir. Aksine insan zihni sınırlı miktarda bilgi ile çalışan şaşırtıcı derecede verimli ve zarif bir sistemdir. Verilerden kaynaklanan bağlantılara zarar vermeye değil, açıklamalar üretmeye çalışıyor. O zaman “Yapay Zeka” demeyi bırakıp, ne olduğunu söyleyelim ve “Plagiat yazılımı” yapalım çünkü hiçbir şey yaratmıyor, var olan sanatçıların eserlerini kopyalayıp telif hakkı kanunlarından kaçacak kadar modifiye ediyor. Bu, Avrupalı sömürgecilerin Amerikan Yerlilerinin topraklarına geldiklerinden beri kaydedilen en büyük fikri mülkiyet hırsızlığıdır.”

(Noam Chomsky, New York Times, 8 Mart 2023)

Show more...
2 weeks ago
2 minutes 29 seconds

Mevlana Takvimi
ALLÂH (C.C.) YOLUNDA CİHAT-18 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

“Sizinle savaşanlarla, Allâh yolunda savaşın” (Bakara s. 190) Allâh (c.c.)’un yolundan maksat, O (c.c.)’un dinidir. Allâh (c.c.)’un dinini güçlendirmek ve zafer elde etmek için sizinle savaşan müşriklere karşı cihad edin. Çünkü Allâh (c.c.)’a giden yol ve Allâh (c.c.)’un rızâsını kazanmak, dini uğrunda cihad etmekle mümkündür. Bu hüküm, henüz topyekün müşriklerle savaş emri gelmeden önceydi. Çünkü Medine’de savaşla ilgili olarak inen ilk âyet budur. Bu âyetin inmesinden sonra Resûlullâh (s.a.v.), kendisiyle savaşanlarla savaşır ve savaşmayanlara da herhangi bir şey yapmazdı. Nitekim İbn Abbas (r.a.)’den gelen şu rivayet de bunu desteklemektedir:

“Bu âyet, Hudeybiye antlaşması sırasında nazil oldu. Resûlullâh (s.a.v.) ashabıyla birlikte hicretin altıncı yılında umre ziyareti yapmak için yola çıkmıştı. Sayıları 1400 kişiydi. Hepsi Hudeybiye denilen yerde konakladılar. Müşrikler onların Beytullah’a girmesini engellediler. Resûlullâh (s.a.v.) ve ashabı Hudeybiye’de bir ay kadar bekleyip sonra ertesi yıl umre yapmak üzere müşriklerle barış sözleşmesi yaptılar. Buna göre, bu yıl umre yapamadan dönecekler, gelecek yıl gelip umrelerini yapacaklardı. Sözleşme bu şekliyle imzalandı. Müşriklerin dediklerine Hz. Peygamber (s.a.v.) rızâ gösterdi. Sahabe (r.a.e.) de haram ayda ve Harem sınırları içinde savaşmayı uygun bulmadılar. İşte bunun üzerine Allâh (c.c.) bu âyeti indirdi. Fakat haddi aşmayın. Harem sınırları içinde, hem de ihramlıyken savaşı ilk başlatan siz olmayın. Çünkü Allâh (c.c.), haddi aşanları sevmez. Allâh (c.c.) haddi aşanlar için iyilik dilemez ve onları dostları kâbul etmez.”

(İsmail Hakkı Bursevi, Ruh’ul Beyân Tefsiri, Bakara s. 190)

Show more...
2 weeks ago
2 minutes 3 seconds

Mevlana Takvimi
İSRAİLOĞULLARININ MUSA (A.S)’A İTAATSİZLİKLERİ-17 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Musa (a.s.); İsrailoğullarına, Erîhâ’ya, yâni Beytülmakdis toprağına girmelerini emretti ve: “Ey kavmim! Allâh’ın, size takdir ettiği mukaddes toprağa giriniz! Arkanıza dönmeyiniz! Sonra nice zararlara uğrayanların haline dönmüş olursunuz!” dedi. Onlar ise: “Ey Musa! Doğrusu orada zorbalar gürûhu (Âd kavmi kalıntısı) var! Doğrusu, onlar, oradan, çıkıncaya kadar, biz, oraya katiyen giremeyiz! Eğer onlar, oradan çıkarlarsa, biz de muhakkak oraya giricileriz.” dediler.

Peygamberine aykırı davranmaktan korkmakta olan kimselerden, Allâh’ın, kendilerine nimet ihsan ettiği iki er: “Onların üzerine şehrin kapısından giriniz! Bir kere, ona girdiniz mi, hiç şüphesiz ki, siz galipsinizdir. Artık, Allâh’a güvenip dayanınız, gerçekten imân etmiş kimselerseniz!’’ dedi. Onlar ise: “Ey Musa! Onlar (Zorbalar), orada bulundukça, biz, oraya ebediyen giremeyiz! Artık, sen, Râbb’inle berâber git! Bu suretle ikiniz onlarla harp ediniz! Biz, mutlaka burada oturucularız!” dediler.

Musa (a.s.): “Yâ Râb! Ben, kendimle kardeşimden başkasına mâlik olamıyorum, sözümü geçiremiyorum. Artık sen, o fâsıklar güruhunun arasını ayır!” dedi. Allâh (c.c.): “Muhakkak, orası, kendilerine, kırk yıl haram kılınmıştır. Onlar oldukları yerde (Tîh çölünde) sersem sersem dolaşacaklardır. Artık sen, o fâsıklar gürûhu hakkında tasalanma!” buyur du. “Hani, Musa kavmine: “Ey kavmim! Ben, size hakîkaten Allâh’ın peygamberi olarak gönderilmiş olduğumu bildiğiniz halde, niçin beni cezâlandırıyorsunuz?” demişti. İşte onlar, hakdan sapıp eğrildikleri zaman, Allâh da onların kalblerini hidayetten döndürdü. Allâh, fâsıklar gürûhuna hidayet etmez.” (Saf s. 50)

(M.Asım Köksâl, Peygamberler Tarihi, s.78-89)

Show more...
2 weeks ago
2 minutes 3 seconds

Mevlana Takvimi
KADINLARIN CAMİDE CEMAATLE NAMAZ KILMASI-16 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Resûlullâh (s.a.v.)’e kadının en faziletli namazının nerede olduğu sorulduğunda: “Evinin en kuytu köşesinde kıldığı namazdır.” buyurmuştur. Yani kadının evinde kıldığı namaz, Kâbe’de kıldığı namazdan daha faziletli olmaktadır. Serahsî (r.âleyh)’in burada işaret ettiği Hadis-i Şeriflerden biri şöyledir: “Ümmü Humeyd (r.anhâ) isimli bir kadın Efendimiz (s.a.v.)’e gelerek: “Ya Rasûlallâh! Ben sizinle birlikte mescitte namaz kılmayı çok seviyorum.” demiş. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.): “Ben, benimle birlikte namaz kılmayı sevdiğini biliyorum; lakin evinin en kuytu köşesinde kıldığın namaz, senin için benim mescidimde kıldığın namazdan daha faziletlidir.” buyurmuştur. Bunun üzerine Ümmü Humeyd (r.anhâ) evinin kuytu köşesine mescid yer bina ettirip ölünceye kadar namazlarını burada kıldı.” İmamımız Ebû Hanîfe (r.a.) söz konusu rivayetlere atıfta bulunarak şöyle demiştir: “Kadınların bayram namazına çıkmalarına ruhsat verilmiştir; ancak bugün ben bunu mekruh görüyorum. Aynı şekilde kadınların cuma ve farz namazlarında cemaate katılmalarını da mekruh görüyorum.”

Bugün özellikle Ramazan ve Kandil gecelerinde kadınlar camileri doldurmakta, hocalarımızın hususi sohbet programlarında “hanımlar da davetlidir” şeklinde ilanlar yapılmaktadır. Hatta camilerde gelinlikli düğün, nişan fotoğrafları çekilmekte, daha da ötesi mini etek ve şortla tarihi camilere giren kadın turistlere bile mani olan çıkmamaktadır. Hoca hanımlara yavaş yavaş camide seminerler verdirilir, ki zaman zaman verdiriliyor, sonra vaaz kürsüsünün yolu açılır, ardından minber ve mihrap zorlanır. Bu çıkışların altında hiç şüphesiz “cinsiyet eşitliği” denilen projeye direnen yegâne mekânlar olan camileri alet etme arzusu yatmaktadır.

(Mesut Özbilir, 2023)

Show more...
3 weeks ago
2 minutes 1 second

Mevlana Takvimi
ŞEYTÂN, ARİFLERİN NURUNDAN KAÇAR-15 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Arifin istiâzesi (Şeytân’dan Allâh (c.c.)’a sığınmak), Allâh (c.c.)’dan başkasını görmektir. Çünkü Şeytân ariflerin nurundan kaçar. Hikâye olunur ki, Ebû Sâid el-Harraz (k.s.) Hazretleri, Şeytân’ı rüyâda gördü. Onu asâ ile dövmek istedi. Şeytân: “Ey Ebû Said! Ben asâ’dan korkmam. Çünkü sopa gibi maddi şeyler beni incitmezler. Ben ancak; arifin kalbinin semasına doğduğu zaman, marifet güneşinin şuâlarından, ilâhi nurundan korkarım” dedi.

Bazıları, “Şeytân’dan istiâze, Allâh (c.c.)’dan başkasından korkmayı izhâr etmektir ki bu da kulluğu ihlâl eder” dediler. Bunlara cevâben deriz ki: “Düşmanı, düşman bilmek muhabbeti kuvvetlendirir, sevgiyi gerçekleştirir. Allâh (c.c.)’dan başkasından Allâh (c.c.)’a koşmak ve ona yönelmek, kulluğu tamamlar. Allâh (c.c.)’un emirlerine sarılmak, tâatı her şey üzerine takdim etmektir. Allâh (c.c.)’dan korkmayandan korkmak, Allâh (c.c.)’un büyüklüğü karşısında insanın çaresizliğini ortaya koymasıdır. “Ben Allâh (c.c.)’dan korkuyorum” demek, “Ben Allâh (c.c.)’un azâbından ve gadâbından korkuyorum” demektir. “Ben Allâh (c.c.)’dan korkandan korkarım” demek; “Ben Allâh (c.c.)’dan korkanların bedduâlarından korkuyorum” demektir. “Ben Allâh (c.c.)’dan korkmayandan korkarım” demek; “Ben Allâh (c.c.)’dan korkmayanların kötü işlerinden korkarım” demektir. Tefsir-i Kebir’de şöyle buyuruldu: “Ben Allâh (c.c.)’a sığınırım, kişinin tüm iyilikleri kazânıp bütün tehlikelerinden kurtulması için mahlûkattan halika ve nefsi için sonsuz ihtiyaçlardan kurtulup; kâmil manâda Hâkk (c.c.) zenginliğine dönmektir. “O halde hemen Allâh’a kaçın. Haberiniz olsun ki, ben size O’ndan açık bir uyarıcıyım” (Zâriyât s. 50) ayetinin sırrı budur. Ve yine burada Râbbu’l-âleminin huzuruna yaklaşmaya acziyetten başka vesile yoktur. Acizlik, makamların sonudur.” Hasan-ı Basrî (r.âleyh) Hazretleri şöyle buyurdu: “Kim huzuru kalble Şeytan’dan Allâh (c.c.)’a sığınırsa; Cenâb-ı Allâh, onunla Şeytan’ın arasına üç yüz perde gerer; perdenin arası yerle gök arası gibidir.”

(İsmail Hâkkı Bursevi, Rûhu’l-Beyân Tefsiri, c.1, s.27)

Show more...
3 weeks ago
2 minutes 25 seconds

Mevlana Takvimi
MODERN ÇAĞIN DAYATMALARI-14 EKİM 2025 -MEVLANA TAKVİMİ

İslâm, insana sadece iman ve ibadetler konusunda bir direktifler listesi vermez, aynı zamanda ona bir düşünme biçimi de kazandırır. Doğru nedir, yanlış nedir? Güzel nedir, çirkin nedir? Ölçümüz, kıstasımız, terazimiz nedir? Hadiselere nereden ve nasıl bakılır? Hepsini bize İslâm söyler… Meselâ, bugün modern insana dayatılan sayısız sözde “doğru” arasından rastgele üçüne bakalım:
1. “Kahvaltı çok önemli bir öğündür. İyi bir kahvaltı etmeden güne başlamayın!” (Üç öğün yemek, Batı’dan kopya ettiğimiz bir alışkanlık. Müslümanlar, asırlar boyunca günde iki öğün yani geç kuşluk ve akşamüstü yemekle yaşadılar. Ve gayet sağlıklı yaşadılar.)
2. “Her gün mutlaka 8 saat uyuyun. 8 saatin altına düştüğünüzde, sağlığınız bozulur.” (Günün üçte birini uykuda geçirdiğimizde, dünyaya ve âhirete dair çok sayıda vazifemizine zaman ve nasıl yapacağız?)
3. “İnsanlarda vefa yok. Kendinize köpekleri yoldaş ve dost edinin.” (İçinde köpek bulunan eve meleklerin girmeyeceğine dair, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sahih ve sarih hadisi var.)

Misâlleri çoğaltabiliriz. Ekranlarda boy gösteren uzmanlar, kanaat önderleri, sosyal medya ünlüleri, influencer’lar ve daha niceleri, insanı fıtratın temel prensipleriyle burun buruna getiriyor ve bir seçim yapmaya zorluyor. Bunca bombardıman altında, bilgisiz kitlelerin tercihini ne yönde kullanacağı malum…Kitle neyse de, aklı başında müslümanların bile hemen her konuda modern telakkilere kapılıp gittiklerini görmek üzücü. Oysa “İslâm insanı”ndan beklenen, düşünme tarzını ve bakış açısını da İslâmlaştırmasıdır.

(Taha Kılınç)

Show more...
3 weeks ago
1 minute 50 seconds

Mevlana Takvimi
AHİRETTE PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN MÜSLÜMANLARA ŞEFAATİ-13 EKİM 2025-MEVLANA TAKVİMİ

Cehennemlikler, Resûlullâh (s.a.v.) ismini duyunca hep bir ağızdan bağrışarak şöyle derler: “Ey Cebrâil! Resûlullâh (s.a.v.)’e bizden selâm söyle. Günâhlarımızın bizimle O (s.a.v.)’in arasını ayırdığını ve hâlimizin kötülüğünü haber ver.” Cebrâil (a.s.) gider. Şânı yüce olan Allâh’ın huzurunda durur. Allâh (c.c.) sorar: “Ümmet-i Muhammed’i ne halde gördün?” Cebrâil (a.s.) cevap verir: “Onların hâli ne kötü, yerleri ne sıkıntılı.” Allâh (c.c.) sorar: “Senden bir şeyler talep ettiler mi?” Cebrâil (a.s.) cevap verir: “Evet, peygamberlerine selâm götürmemi ve hâl-i pürmelâllerini ona duyurmamı istediler” Allâh (c.c.) buyurur: “Git, haber ver.”

Cebrâil (a.s.) gider. Nebi (s.a.v.)’e varır. O, beyaz inciden yapılmış bir çadırda oturmaktadır. Bu çadırın dört bin kapısı vardır. Her bir kapının altından yapılmış iki kanadı bulunmaktadır. Cebrâil (a.s.) der ki: “Yâ Resûlullâh! Senin ümmetinin, Cehennem’de azâp görmekte olan günâhkârlar topluluğu yanından geliyorum.Sana selâm ediyorlar ve “Bizim hâlimiz ne kötü, yerimiz ne sıkıntılı” diyorlar. Bu haberi alan Resulullâh (s.a.v.), hemen kalkarak Arş’ın altına gelir, secdeye kapanır. O âna kadar hiç bir kimsenin yapmadığı şekilde Allâh (c.c.)’a hâmd ve senâda bulunur. Allâh (c.c.) buyurur ki: “Başını kaldır, iste. İsteğin verilecektir, şefâat dile, şefâatin kâbul edilecektir.” Nebi (s.a.v.) de der: “Yâ Râbbi! Benim ümmetimin günâhkâr, bedbahtları hakkında senin hükmün yerine getirilmiş, intikamın alınmış. Artık onları bana bağışla.” Allâh (c.c.) buyurur: “Onları sana bağışladım. Cehennem’e var. “Lâ ilâhe illallâh” diyen herkesi oradan çıkar.”

(Ebu’l-Leys es-Semerkandi, Tenbihü’l- Gafilin, s.83)

Show more...
3 weeks ago
2 minutes 33 seconds

Mevlana Takvimi
Mevlana Takvimi günlük takvim yazıları