EVET, BEN DE DELİRMEKTEN KORKUYORUM, YAŞAYAMAMAKTAN KORKUYORUM…
Sesin yine Hint ormanları gibi. Esrarlı cıvıltılarla dolu. Kalbinin derinliklerinden geliyor .
Kalbinin yani kalbimin. Rüyada mıyım diyorum. Kendi kendimle mi konuşmaktayım? Daha
içli, daha kadın, bir bakıma daha cesur bir ben.
……
Dudaklarımda dudaklarının, parmaklarımda teninin, kulaklarımda sesinin lezzeti. Ben senim, sen bensin.
Aynı korkuları, aynı heyecanları, aynı acıları yaşıyoruz. Cennete Araf’tan girilir . Araf’tan ve
cehennemden.
……..
Sevmek tanrılaşmaktır . Tanrı’nın günahı olmaz. Ama bütün benliğinle seveceksin. Ölesiye
seveceksin.
……..
Seni bütün olarak istiyorum,
günahlarınla, mâzinle, rüyalarınla istiyorum. O mâzi olmasa bugün bu kadar benim olmazdın.
Bana susuzsun, bana yani sevgiye, temize ve hudutsuza. Bir akşamın için ruhumu Mefisto’ya
verirdim. Fakat sen yalnız bir akşam değilsin. Keşke binlerce ruhum olsa, her akşamın için
birini verebilsem.
Cemil MERİÇ-JURNAL
Bana eşlik eden, bu yolculukta beni yalnız bırakmayan dinleyicilerime ve yanımdaki arkadaşıma teşekkür ediyorum.
….
Ama en önemlisi bu bölümü hayatımda yer eden çoook değerli birine armağan etmek istiyorum.♥️ Kırık aynalarımdan bir akşamüstü çıkıp gelen, bana güzel şeylerin varlığının hâlâ devam ettiğini hatırlatan ve o güzel şeyleri yaşatan değerli ve güzel adama… Teşekkür ederim, beni kendim olmaya cesaretlendirdiğin için, iyi ki hayatımdasın♥️🧩🎈Evet ‘sevmek tanrılaşmaktır’…
Bu bölümde, duyguların bedenimizde bıraktığı izleri, görünmeyen ama derin dokunuşları konuştum. Dantel masa örtüsü gibi ince ince işlenmiş, karmaşık ve bir o kadar da kırılgan… Peki, biz duygularımızı ne kadar fark ediyoruz? Onları konuşmayı, ifade etmeyi ne kadar öğreniyoruz?
Ben de kendi kendime sordum: Neden bu kadar çok duyguların peşindeyim? Neden bu kadar çok ifade etmek istiyorum? Çünkü bazen eylemler görülebiliyor ama gerçek hisler anlaşılmıyor. O zaman, anlaşılmayan şeyi nasıl çözebiliriz ki? Duygular sadece görünür olanlarla mı var? Yoksa sessiz kalan, söylenmeyen taraflarıyla da mı?
Duyguların bedendeki karşılığı peki? O sinirli anlarda kalbimizin nasıl hızlı attığını, ya da üzüldüğümüzde neden bazen midemizin bulandığını? Peki ya, biz bu bedensel tepkilere ne kadar kulak veriyoruz? Duyguları kelimelerle ifade etmek neden zor?
Bazen kendime diyorum ‘Ya ben çok mu karmaşık düşünüyorum?, Her şeyi de abartma:) ‘ Neyse, sen de böyle hissediyor musun?
Eğer dinlerken “Eyvah, bu kadın yine ne anlatıyor!” dediysen, sorun yok; bazen böyle oluyor işte n’apayım . Ama eğer hislerine dokunursa ve kendinden bir şeyler bulduysan işte o zaman ne mutlu bana. İşte bu güzel hissettirir.
Sevgilerle… Habibe Nil
BERENICE
Kelimeler… Onlar bazen hüzünlü bazen de unutulmaz bir yankı gibi sonsuz. Bugün, Edgar Allan Poe’nun en ürpertici öykülerinden biri olan Berenice’ten bir pasaj okuyacağım. Ruh ile bedenin birbirine yabancılaştığı, ölümün nefes kadar yakın olduğu bu hikâye, Poe’nun o karanlık dehasından süzülüp gelen bir fısıltı gibi. Bir adamın, Berenice’nin gözlerinde kayboluşu ve sonunda yalnızca dişlerinde bulduğu saplantı… Bu, gerçekten bir aşk mı, yoksa aklın uçurumuna düşüş mü? Berenice’nin gölgelerinde birlikte yürüyelim mi?