Son zamanların en önemli konularından biri devletin kurumsal kimliğini zenginleştirmesine yönelik manevralar. Herkes söylese de, bunun tersi örnekler de mevcut mu? O halde gelin kurumların özgürlüğü neden önemli?
Hep gençleri konuştuk. Onların dertlerine, üzüntülerine odaklandık. Ancak hayatlarının büyük kesimini çalışarak, üreterek yitirmiş insanların son zamanlarında yoksul olarak yaşamasını kabul edemiyorum. O yüzden gelin bir de bu ülkenin yaşlılarına kulak verelim ve o insanların yaşamlarını ele alalım.
Tasavvuf, kutsal metinlerde bir şifre arayan, yaratıcının hem mesajlarında hem de dünyada benliğinden bir şeyler bahşettiğine inanan, karmaşık sistemlerin metafiziksel olarak açıklanabileceğine inanan ve inancını hakikatle tatlandırmaya çalışan insanların yoğunlaştığı bir alandır. Ancak sanıldığı gibi tasavvuf dinleri geliştirdi mi, yoksa anlamını mı kaydırdı? Serinin ilk podcast yayını sizlerle!
Kur'an-ı Kerim, İncil veya Tevrat gibi kutsal kitaplarının tarihe ve sosyolojiye doğrudan müdahalesini inkar etmek mümkün değildir. Ancak bu müdahelenin faydalı olup, olmadığı başka bir tartışma konusudur. Yani insanlar Nietsche'nin itiraz ettiği üzere dinler yüzünden zora mı düştü? Bana sorarsanız bu sorunsal Kadir-i Mutlak Tanrı'nın insanoğluna yönelik yönlendirmelerinden değil de insanoğlunun manipülasyonlarından kaynaklanmaktadır. Gelin dinler tarihine hızlı bir giriş ve çıkış yapalım.
İnsanlık önce ulaşamadığı, hükmedemediği varlıklara Tanrı demekle başladı. Zamanla yağmurun, güneşin, ölümün, yaşamın, bereketin, kıtlığın Tanrı olduğunu varsaydı. Ancak bu fikirde zihinsel olarak bir kontrol mekanizmasına ihtiyaç duyuyordu. o da Tanrıların da kendi içinde güç savaşı vermesiyle sağlanmaya çalıştı. İbrahimi dinler de bu sorunların karmaşıklaştığı dönemde ortaya çıktı.
Çocukken her şeyden maksimum keyif alır, ter içinde, tepede tam da güneş belirirken koşmayı bile keyif varsayardık. Ancak yıllar içinde özendiğimiz o büyük adamların yaşına geldiğimizde ise aldığımız keyif neredeyse tam anlamıyla ortadan kalktı. Peki neden?
Ağrı her zaman konforsuz bir deneyimdir. Ancak neden ağrı var? Yani daha doğru deyişle ağrı olmasaydı hayatımız nasıl şekillenirdi? Çoğu insan hayatının bir bölümünde "bir daha ağrı" hissetmemeyi arzuluyor. Yine de duayı doğru yönde etmenin faydası için ağrının varoluş mekanizmasını anlatmaya çalıştık. Anlamak+'da bu sefer ağrının vücuda faydaları üzerine konuşuyoruz.
Nesimi son yıllarda Sami Yusuf'un sığmazam adlı eseriyle popülarite kazanan, özellikle Fars kökenli din alimlerinin sahip çıkmaya çalıştığı bir alim. Farsça konuşmasına karşılık Türkçe Divan eserleri kaleme alan bu ulvi kişilik, aslında neyi anlatmaya çalışıyordu. İslami tasavvufa neleri kattı?
Türkiye son 30-40 yıldır aynı şeyleri tekrar tekrar konuşan ama hiçbir türlü derdini anlatamayan insanların oluşturduğu bir ülke haline geldi. Konular çok kapsamlı gibi görünse de, konuşulan düzlem oldukça yetersiz ve yüzeysel. Kürt sorunu, başörtüsü sorunu gibi kavramlar hem kavramsal olarak derinliğini ve maneviyatını kaybediyor hem de bir yere ulaşmayan tartışmaların mihenk taşını oluşturuyor. İşin enteresan yanı gündemden de düşmüyor. Sizce Türkiye gerçekten yıllardır kısır döngü içinde, bir yere varmayan tartışmalar ile zamanı boşa mı geçiriyor?
Türkiye'de aristokrasi sınıfının yetersizliği, tarihsel bir takım sebeplere dayanıyor. Aristokratların yer almaması ise konuşulan konuların zayıflamasına neden oluyor. Sürekli aynı konular üzerine indirgenen konular da toplumsal olarak ilerlememizin önündeki en büyük engeldir. Bu da gayrı ihtiyari devlet kavramının tekrardan değerlendirilmesine neden oluyor.
En çok söylenen yalanlardan biri de, sizin istediğiniz zaman her şeyi başarabileceğiniz. Oysa size söylenmeyen çok fazla detay da var. Hayata karamsar bakmak veya her yönüyle iyimserliği benimsemek düşebileceğiniz en büüyk yanılgılardan biri. En gerçekçi kişisel gelişim anlatımı için hazır olun.
Bizi desteklemek için takip etmeyi ve Instagram üzerinden desteklemeyi unutmayın.