Yoltaşı'nın bu bölümünde cehenneme yolculuk yapıyoruz. Bir yandan Cambridge Üniversitesi öğrencileri Alice ve Peter'ın kendilerine referans mektubu bırakmadan ölen hocalarının peşinden yaptıkları cehennem yolculuğunun hikâyesine kulak veriyoruz. Bir yandan da bir doktora öğrencisinin psikolojik durumunun varabileceği en uç noktalara şahit olarak ürperiyor, öbür dünyanın sonsuzluk olgusuyla cebelleşiyor ve cevaplanamaz soruları kucaklayarak bu akşamı kapatıyoruz.
instagram: @yesilankaa
Bu bölüm, bir kafede kitap okurken yanıma ansızın gelip beni "anti-introvertism" kavramıyla tanıştıran Avusturalyalı kadın sayesinde ortaya çıktı.
Bana önce bu vitrin bölmelerinin anti-introvertist kabullerle hareket eden bir pazarlama tekniği olduğunu söyledi. Perfomatifliğin ve görünürlüğün önemli olduğu bir toplumda, içe dönüklerin hâliyle toplumun işe yaramaz bireyleri olarak farz edildiğini; kafelerin bu bölmelerinin de aslında içe dönükleri, kafe estetiğinin bir unsuru hâline getirerek işe yarar kılmayı amaçladığını anlattı. Önce beni yargılayacağını, burada oturmamam gerektiğini söyleyeceğini sandım. Ama sonra bambaşka bir perspektif sundu: sen de anti-introvertismle oynuyorsun, dedi. Toplumda görünürlüğü baskın olan profile uymuyorsun. Başörtülüsün ve burada kitap okuyarak İslam'ı entelektüel bir şekilde temsil ediyorsun. Bu hem feminist hem anti-kolonyalist bir tavır. Üstelik bunu anti-introvertisme de karşı gelerek yapıyorsun; çünkü direnişin çok sessiz, sadece var olmakla, çok sıradan bir şekilde günlük hayatın akışına katılmakla bir direniş sergiliyorsun. Böylece içe dönüklerin de kendi yöntemleriyle aslında büyük bir direniş bile gerçekleştirebileceklerini ispatlamış oluyorsun...
Bu bölümde anlatmak istediklerimin özeti buydu, ama hislerimin binde birini bile aktarabilmiş değilim. Edinburgh'da başıma gelen en büyülü anlardan biriydi sanırım ve Han'ımda bu hikâyenin de bir yeri olsun istedim.
İyi dinlemeler :)
Bugünkü bölümde Yoltaşı'nın ana gündemi Filistin ve Filistin'in özgürleşmesinin aslında hepimizin özgürleşmesi demek olduğu... Herkes özgürleşmeden kimsenin özgürleşemeyeceğini Luffy'den daha iyi bilen kimse olmadığı için onu da bu bölümde Han'da ağırlamak istedim. Dünyanın en özgür insanı olmak isteyen Luffy, bu yolculuğunda konakladığı halkların da özgürlük mücadelesine katılan bir korsan kaptanı ve tam da bu yüzden 7 Ekim'den beri Filistin mücadelesinde kullanılan kurgusal metaforlardan biri hâline gelmiş durumda. Filistin ile ilgili en önemli mesele aslında sadece Filistinlilerin değil hepimizin bir özgürlük mücadelesi verdiğinin farkına varmamız gerektiği. İnsanlık olarak en büyük özgürlük mücadelelerimizden birini veriyoruz belki de. Şimdiye kadar bize dayatılmış bir anlatının prangalarına karşı, kolonyal güçlere karşı bir mücadele. Bu mücadelede Filistin sembolü taşımak bir korsan bayrağı açmaya eş değer hâle gelmiş durumda Dünya'nın çoğu yerinde. Buna rağmen kaçımızın bu bayrağı açmaya ve kendi özgürlüğümüz için ses çıkarmaya cesareti var?
Bugün Yoltaşı'nın iki konuğu var: Mi-ji ve Mi-rae. Onların öyküsünü dinlerken mantıkla duygulanımlar arasında ince ince örülmüş bir yolculuğa çıkıyoruz. Nietzsche'nin haklı olup olmadığını sorguluyoruz (konu oraya nasıl geldi hiçbir fikrim yok), Marvelizasyona teslim olmuş dizi sektörüne inat k-dramaların hâlâ otların rüzgârda salınımına, bir karakterin sokakta anlamsızca uzun uzun yürüyüşüne, aşıkların bakışmalarına dakikalar ayırmasına hayran kalıyoruz. Sanatın yavaşlığın dipsiz kuyusunda, duygulanımların kırılganlığında, mantığın ötesinde doğduğunu konuşuyoruz. İyi ki k-dramalar var diyoruz. Ve bu gecelik Yoltaşı Hanı'nı sakince kapatıyoruz.
Herkese keyifli dinlemeler !
Yoltaşı'nı bu bölümde Jeju Adasına açtık ve Han'ımızda rüyalararası podcastten Hümeyra'yı ağırladık. Bugünkü hikayemiz, mandalina ağaçlarının ve sarı çiçek tarlalarının arasında Aesun ve Gwansik'in 1950lerin Güney Kore'sinden başlayan büyüme yolculuğu. Hümeyra, Korece isimlerle imtihan oluyor, Anisa masaları devirmenin şiirselliğine mübtela... İkisi birlikte insan olmanın doğasına, romantik ilişkilere ve toplumsal cinsiyete dair bir şeyler geveliyor. Ama meselenin en özünde ebeveynler var, onlara minnettarlığımızı dizi kadar iyi ifade edememişsek burada da söyleyelim: bpoksa sok-assuda !
Bize sosyal medyadan ulaşmak isterseniz:
Bu bölüm bol spoilerlı Babil okuma maratonu içermektedir. Kitabı okumuş olanları veya kitabı okumamış olsa da spoilerdan korkmam diyen cevvalleri beklerim. Yoltaşı Han'ının ilk okuma günlüğüne hoş geldiniz :)
NOT: Kaydı 2024ün son aylarında almaya başladığım için yer yer Babille ilgili miladi geçmiş gündem bilgileri mevcut :))
Bu bölümde Yoltaşı'nın gündeminde R.F. Kuang'ın dark academia eseri Babil var. Şiddet, kolonyalizm, beyaz sömürgesi ve direnişi akademik bir ortamda, Oxford'da ele alan Babil'e dair spoilersız bir incelemeye kulak vermek isterseniz sizi de Yoltaşı Han'ına beklerim :)
Instagram hesabım: @yesilankaa
Hikâyeler Diyarı'nda Gezinenlerin Han'ı Yoltaşı'na hoş geldiniz! Yağmurdan sırılsıklam olmuşsunuz, şöyle ateşin başına geçiniz. Yemeğiniz birazdan gelecek, siz Ozan'ımıza kulak veriniz. Bu gece anlatacak çok hikâyesi var.
Merhaba! Ben Anisa. Podcast dünyasının Modern Han'ı Yoltaşı'nda, hikâyelerin peşine düşeceğiz. Yeri geldiğinde romanlarda, yeri geldiğinde dizilerde ve dramalarda, bir bakmışsınız mangalarda, bir gözünüzü açmışsınız animelerde alacağız soluğu... Farklı formattaki kurguların katmanlarında avareler olacağız. Kaybolduğumuz kurgu âleminde kendimizi bulmak için bu Han'da soluklanacağız.
Hepiniz tekrar hoş geldiniz, yemeğinizden önce sıcak bir çay alır mıydınız?
Instagram hesabım: @yesilankaa