
Bu bölümde, futbolun sadece bir oyun olmadığını, hayatın ta kendisi olduğunu bir kez daha hatırlıyoruz. Diogo Jota’nın ani kaybı üzerinden zaman, sevgi ve hayatın kırılganlığı üzerine konuşuyoruz çünkü hepimiz bir şeyleri erteliyoruz: bir telefon konuşmasını, bir sarılmayı, bir “seni seviyorum”u. Ama ya o ertelediğimiz zaman hiç gelmezse?
Jota’nın hikâyesi, bize hem futbolun insani yönünü hem de yaşamın ne kadar beklenmedik olabileceğini anlatıyor.
Bugünü yaşamak, sevdiklerimize kıymet vermek ve hiçbir anı hafife almamak için bir çağrı bu bölüm.