
Transfer döneminin ortasında, milyon eurolar konuşulurken biz bu bölümde başka bir şeyi konuşuyoruz: Kalbin sesini.
Bir futbolcu neden kulübünde kalmayı seçer? Bir insan bir takımı neden tutkuyla sever? Ya da gerçekten bir kalp yalnızca bir kere mi sever?
Bu bölümde, futbolun en duygusal yüzüne dokunuyoruz. Yalnızca forma değişimlerinin değil, aidiyetin, sadakatin ve kalbin sınandığı zamanların içinden geçiyoruz.
Totti’nin Roma’ya olan aşkı, Messi’nin Barcelona’dan koparken döktüğü gözyaşları, Volkan Demirel’in sarı-lacivert formaya 17 yıl boyunca sırtını dönmeyişi...
Hepsi bize aynı şeyi söylüyor: Sadakat, hâlâ futbolun en kıymetli duygusu olabilir.
Ama bu hikâyeler yalnızca sahayla sınırlı değil. “Bir Kalp Bir Kere Sever” cümlesinden yola çıkarak, ilk aşkı, tekrar sevmeyi, kalbin zamanla değişip değişemeyeceğini de sorguluyoruz. Albert Camus’den “Her” filmine, Before Sunrise’dan Lionel Messi ve Antonela’nın çocukluk aşkına kadar uzanan bu yolculukta futbolun dışında da birçok kalbe uğruyoruz.
Futbolun romantikleri, kalbin kararıyla transfer masasına oturanlar ve sadakatle büyüyen gerçek hikâyeler…
Bu bölüm, sadece hangi oyuncunun nereye gittiğini değil, hangi formanın içinde kalbin attığını anlamaya çalışanlar için.
Ayrılsak da Podcast Kalalım: https://open.spotify.com/show/66cgwPcc2XECJjSwlDj4R0?si=e3917140082848eb