
Siyah beyaz filtreler, şiirsel alıntılar ve "keşke benim de acım bu kadar güzel görünse" diyen yorumlar... Sosyal medyada "hüzünlü kız" estetiği her yeri sarmış durumda. Peki, acı çekmek ne zamandan beri havalı bir kimlik beyanına dönüştü?
Bu bölümde tam olarak buna isyan ediyorum. Mental sağlığı konuşmanın normalleşmesi harika bir gelişme olsa da, bu durum tehlikeli bir şekilde evrildi. Artık depresyon, anksiyete gibi ciddi durumlar, birer "estetik" veya "ilginç" bir kişilik özelliği olarak pazarlanıyor.
Bu bölümde masaya yatırdıklarımız:
• Tarihin Tekerrürü: 19. yüzyıldaki "verem şıklığı" ile günümüzün "depresyon estetiği" arasındaki ürkütücü bağ ne? Acıyı romantikleştirme huyumuz ne kadar eskiye dayanıyor?
• Rakamlarla Türkiye: Nüfusun %38'i mental bir rahatsızlıktan muzdaripken, %36'sı neden kendine internetten teşhis koyuyor? Bu bir trend mi, yoksa çaresizlik mi? [1]
• Etiket Arayışı: Acımıza bir isim koyma ihtiyacının ardındaki psikolojik nedenler ve "kendin yap" teşhislerin ölümcül tehlikeleri neler?
• Gerçek İyileşme vs. Sahte Parıltı: Acıyı bir aksesuar gibi taşımak, gerçek iyileşmenin önündeki en büyük engel mi?
Gelin, bu sahte parıltının ardındaki gerçek acıyı ve acıyı bir "trend" olmaktan çıkarıp iyileşme yolculuğuna dönüştürmenin yollarını konuşalım.