Bu bölümde hocamızla müzikte “mükemmellik” kavramını konuşuyoruz.
Müzik yapmak gerçekten mükemmel bir şey yapmak mıdır, yoksa hissettiğini paylaşmanın bir yolu mudur? Belki de müzik, hatasız olmakla değil; duyguyu, o anı, insan olmayı anlatmakla ilgilidir. Peki “mükemmel” dediğimiz şey neye karşılık geliyor?
Tekniğe mi, çaldığın notalara mı, yoksa dinleyene dokunan o duyguya mı?
Belki de “mükemmel” sandığımız şey, sadece o ana aittir… ve bir sonraki gün bambaşka bir anlam kazanır. Bu bölümde Abdurrahman Tarikci, mükemmelliği bir hedef olarak değil, bir yolculuk olarak ele alıyor. Çünkü bazen asıl mesele, mükemmel olmak değil; müziğin içinde kalabilmek, o yolda yürüyebilmektir.
Bu bölümde, stüdyo müzisyenlerinin benzersiz rolünü keşfediyoruz. Stüdyo müzisyenleri, normal bir müzisyenin bir etkinlik için prova yapıp hazırlandığı sürecin aksine, kapıdan içeri girdiklerinde hangi parçayı veya eseri çalacaklarını önceden bilmeden mükemmel bir performans sergileyebilirler. Sanki önceden çalışmış gibi, eser üzerine düşünülmüş ve hazırlanmış bir yorum ortaya koyarlar.
Stüdyo müzisyenleri, tıpkı iyi bir ses mühendisi gibi birçok özelliğe sahiptir: notaları hızlı okuma yeteneği, çabuk adaptasyon, geniş müzikal çeşitlilik, sahip oldukları enstrümanlara hâkimiyet ve sabır. Ayrıca, çaldıkları sırada aranjörden gelen değişiklik taleplerini müziğe saygısızlık olarak görmeden esnek bir şekilde uygulayabilirler Bu olağanüstü yetenekler ve profesyonellik, Abdurrahman Tarikci’nin gurur duyduğu özellikler arasında yer alıyor.
Müziğin fikrinin somut bir ürüne dönüştüğü yer stüdyodur ve Abdurrahman Tarikci bu süreci çok sevdiği için yıllardır stüdyolarda bulunuyor. 2000’li yılların başından beri stüdyonun içinde olan Tarikci, bir müzisyenin kısa sürede bir şarkı üretebileceğini, ancak bir ses mühendisi olarak stüdyoda bir şarkıyı tamamlamanın günler sürebileceğini anlatıyor. Peki her müzisyen TonMaister olmalı mı? TonMaister, yani “ton uzmanı”, müzisyeni deneyimiyle rahatlatan kişidir. Bir ses mühendisi olabilmek için sadece iyi bir kulağa sahip olmak yetmez; müzisyenden daha geniş bir müzik kültürü ve bilgisine sahip olmak, yorum yaparken bu birikime güvenebilmek gerekir. Sabır, insan ilişkileri ve müzisyenin konforuna uygun yöntemler belirleyebilme yetisi ise çok önemlidir. Ayrıca kullanılan ekipmanı ve malzemeyi iyi tanımalı; örneğin bir mikrofonu hangi preamfiye bağladığında hangi sesi vereceğini ve hangi mesafede konumlandırılması gerektiğini bilmelidir. TonMaister olmak, çok fazla kişisel özellik, bilgi ve tecrübe gerektirir. Bu bölümde, stüdyonun mutfağında TonMaister olmanın inceliklerini ve önemi üzerine keyifli ve öğretici bir sohbet dinleyeceğiz.
Bu bölümde, müziğin sınırlarını sorguluyoruz: Müzik gerçekten sınırlı mı yoksa sınırsız mı? Bazen görünen sınırlar aslında sınırsız bir alanın parçası olabilir. Belirli kültürleri yansıtan müzikler, Batı müziğinde kullanılan 12 tonlu tempera gibi sistemler, zihnimizdeki yetenek ve yaratıcılık sınırları veya müzik yobazlığı gibi faktörler müziği kısıtlayabilir. Öte yandan, ticaret ve endüstri müziği de yaratıcılığı sınırlayarak müziği dar bir alana sıkıştırabilir. Teknoloji ile üretilen müziklerin birbirine benzerliği, sample kullanımının yaygınlaşması, müziğin değişim hızını kısıtlayarak insanı dar bir sınırda bırakıyor. Özetle, müziğin sınırlarını belirleyen unsurlar; geleneksel, kültürel, bireysel, tür (janra), teknolojik ve ticari faktörler olabilir. Bu bölüm, dinleyicileri müziğin hem sınırlarını hem de sınırsız potansiyelini keşfetmeye davet ediyor.
Bu bölümde, müzik dünyasında güvencesiz çalışmanın gerçeklerini inceliyoruz. Müzisyenlerin çoğu sigortasız, işyerleri yok; birçoğu evlerinde telefon bekleyerek iş fırsatlarını kovalar. Abdurrahman Tarikci, bu durumu “prekarya” kavramıyla açıklıyor: geliri değişken, sabit olmayan ve geleceği belirsiz insanlar… Bir müzisyenin bir mekânda çalıp çalmayacağı, tamamen patronun iki dudağı arasındaki karara bağlı. Ekonomik sıkıntılar arttıkça, bu durum daha da görünür hale geliyor ve müzisyenlerin yaşamını doğrudan etkiliyor. Bu bölüm, dinleyicilere müzik sektöründe iş güvencesizliğinin gerçek yüzünü ve yarattığı zorlukları samimi bir şekilde aktarıyor.
Bu bölümde, müzik dünyasında yapay zekanın rolünü mercek altına alıyoruz. Yapay zeka bir söz-beste yazarı gibi duygusallığı aktarabilir mi? İnsan yaratıcılığının yerini alabilir mi, yoksa sadece bir yardımcı mı olur? Gelecekte müzik üretimi, yapay zeka ile nasıl şekillenecek? Abdurrahman Tarikci, teknolojinin müzikle kesişim noktalarını, duygusal ifadeyi ve yaratıcı sürecin geleceğini esprili ve düşündürücü bir şekilde anlatıyor. Bu bölüm, dinleyicilere hem merak uyandırıcı hem de düşündürücü bir bakış açısı sunuyor.
Bu bölümde, sosyal medyanın popüler figürleri ve bilgiye erişim çağındaki yanılsamalara bakıyoruz. İnsanlar sık sık hızlı övgüler ve heyecanlı paylaşımlarla dikkat çekiyor; yıllar süren eğitim ve tecrübelerin birkaç dakikada öğrenilebileceğini iddia ediyorlar. Peki, gerçekten köyü görüyorlar mı, yoksa sadece köyü gösterene mi odaklanıyoruz? Abdurrahman Tarikci, kendi gözlemlerinden yola çıkarak, görünenin bazen göründüğü gibi olmadığını, insanların buldukları şeyleri değil, bulduklarını sandıkları şeyleri anlatma eğiliminde olduklarını esprili ve düşündürücü bir dille paylaşıyor. Bu bölüm, sosyal medyanın yanıltıcı ışıkları arasında gerçek bilgiyi ve deneyimi nasıl ayırt edebileceğimizi sorguluyor.
Bu bölümde, “duymak” kavramını yeniden sorguluyoruz. Eğer duymak dediğimiz şeyi sadece kulakla algılamakla sınırlarsak, müziği duymadan da üretebileceğimiz gerçeğini gözden kaçırırız. Peki, duymadan ses olur mu, duymadan müzik yapılabilir mi? Abdurrahman Tarikci, müzik bilgisi, enstrüman hakimiyeti ve yaratıcılık gibi unsurların, işitmeden bile müziği üretmeye nasıl olanak sağladığını anlatıyor. Duymadan müziği anlamak mümkün olmasa da, üretmek ve yaratmak mümkün—ve işte bu bölümde, sınırları zorlayan bu yaratıcı süreçleri keşfediyoruz.
Bu bölümde, iki dev isim üzerinden yaratıcılık ve düşünce süreçlerini inceliyoruz: Newton, klasik mekaniğin kurucusu; Mozart, klasik müziğin dâhisi. İkisi de alanlarının sınırlarını zorlayarak, hayal güçleri ve yaratıcılıklarıyla benzersiz eserler ortaya koydular. Peki, onların yöntemlerinden ve düşünce şekillerinden neler öğrenebiliriz?
Newton mu, Mozart mı? Aslında ikisi de! Alanları farklı olsa da, zaman zaman yolları kesişir ve bize sınırları zorlamanın, kendi yöntemlerimizi geliştirmenin önemini hatırlatır.
Kuantum kelimesini her şeyin başına getirince gerçekten doğru mu oluyor? Kuantum çorba dedik mi gerçek oluyor mu? İşte tüm bu “kuantum kaosu”nda rehberimiz ODTÜ Fizik mezunu, müzisyen ve ses mühendisi hocamız Abdurrahman Hoca!
Bu bölümde Abdurrahman Hoca, kuantumun ne olduğunu, neden bazen yanlış anlaşılabildiğini ve bilgi kirliliğine nasıl sebep olduğunu hem esprili hem de akıcı bir şekilde açıklıyor. Kuantum müzik gerçekten var mı, yoksa sadece kelime oyunu mu? Dinleyin, hem gülecek hem de kafanızda ışıklar yanacak!
Bu bölümde, müzik dünyasında ve hayatta herkesin her konuda uzmanmış gibi konuştuğu gerçeğini masaya yatırıyoruz. Oysa müzik eleştirisi, kafa yormayı, tartmayı, derinlemesine düşünmeyi gerektirir. Fakat günümüzde bilgiye ulaşmak kolaylaştıkça, herkes bir anda kendini yorumcu ilan edebiliyor. “Herkes her şeyi biliyor.”
Abdurrahman Tarikci ile birlikte, eleştirinin, dinlemenin ve düşünerek konuşmanın önemini sorguluyoruz. 3 kere düşün, bir kere daha düşün, belki konuşursun.
Bu bölümde, müzik ile eğitimin bağını irdeliyoruz. “Eğitim şart mı?” sorusunu ortaya atarken, müziğe yön veren kişide eğitimin izlerini ve etkilerini sorguluyoruz. Eğitim olmadan yol alınabilir mi? Eğitimin yokluğu bir eksiklik midir? Her müzisyenin aynı kılavuzu izlemesi doğru mudur? Müzik dünyasının kapılarını açan anahtar gerçekten eğitim midir, yoksa bu sonsuz denizde farklı rotalar da keşfedilir mi? “Ne gereği var eğitimin?” diye düşünürken, eğitimin müzikal gelişimde oynadığı rolü, sunduğu fırsatları ve sınırlarını, müziğin öğrenilme yolculuğuna dair bakışımızı paylaşıyoruz.
Bu bölümde, müziğin yaşamımızdaki yerini ve önemini tartışıyoruz. "Ne gereği var müziğin?" sorusuyla başladığımız sohbetimizde, insan ve müzik arasındaki ilişkiye odaklanıyoruz.Müziksiz yaşam nasıl olurdu? Müzik gerçekten gerekli mi? Eğer gerekli ise neden? Müzik insanı nasıl etkiler? Bu soruları tartışırken, müzikle olan bağımızın temellerine iniyoruz. Abdurrahman Tarikci ile beraber müziğin hayatımızdaki yerini keşfetme yolculuğuna çıkıyoruz...
İlk bölümümüzde, Abdurrahman Tarikci müziğin mutfağında bizi bir yolculuğa çıkarıyor. Müzik, akademi ve ses mühendisliği… Bu üç dünyayı bir araya getiren Tarikci kariyerinin dönüm noktalarından, müzikle olan ilişkisinin nasıl şekillendiğinden ve her bir kimliğinin ona ne kattığından bahsediyor. Bu bölümde, hem profesyonel hayatına nasıl yön verdiğini hem de müzikle olan bağlarını nasıl geliştirdiğini dinliyoruz. Stüdyo Tını’nın mutfağında müziği nasıl şekillendirdiğini, farklı disiplinler arasında nasıl bir denge kurduğunu anlatıyor.
"Müzik bir şey" demekle kalmayıp, bunu yaparken bu "şeyin" nasıl şekillendiğini, her bir parçasının nasıl bir araya geldiğini dinleyeceğiz.