Bazı insanlar her şeyi kıvamında yaşıyor — ne fazla ne eksik.
Ben öyle değilim.
Bir gün yasta, bir gün rakstayım.
Bir gün taşarım, bir gün sönüp giderim.
Bu bölüm, fazlasıyla hissedenlerin, dengesini bulamayanların, ama yine de “gerçekten yaşayanların” hikayesi.
Eğer sen de biraz fazla hissediyorsan, hoş geldin kulübe.
Mesajlarda aşk yaşıyorum, buluşunca mide fesadı geçiriyorum.
Kahve acı, koku ağır, yüzüm düşük.
Ama olsun, yine yazarım… çünkü “belki bu sefer olur.”
Bu bölümde, bir zamanlar canını yakan şeylere artık gülümseyebilmeyi, sessizce iyileşmeyi ve yeniden doğmayı anlatıyorum.
Bazen teşekkür etmek, bir ürüne ya da bir hizmete değil…
Bir hissin içine, bir anının kalbine olur.
Bu bölümde, yalnız hissettiğimiz anlarda uzanan görünmez elleri,
sevildiğimizi ilk kez fark ettiğimiz o kırılgan anları konuşuyoruz.
Belki sen de birine, çoktan teşekkür ettin bile…
Kalpten bir teşekkürün hikâyesi bu.
Dinleyince gözlerin dolarsa, yalnız değilsin.
Zorlandığın anlarda hatırlaman gereken tek bir şey var:
Her zorlukta bir kolaylık vardır.
Bu bölüm, kalbine dokunmak, içinde bir yerlerde unutulmuş umudu yeniden uyandırmak için kaydedildi.
Belki sadece bir cümle… belki de bir dua iyi gelir sana.
Yalnız olmadığını hatırlamak istersen, bu ses burada.
Hayat seni yıkmak için değil… yeniden inşa etmek için kırar bazen. Ama o an geldiğinde bunu bilmezsin. O an sadece acır.
Bu bölüm, sadece yanan ormanların değil…
içimizde sessizce tükenen duyguların, anıların, hayallerin de hikâyesi.
Eğer sen de susuyorsan,
gözlerin doluyorsa ama konuşamıyorsan…
yalnız değilsin.
“İçimizde Yananlar” yayında.
Bu bölüm, yaz mevsiminin dışarıdaki sıcaklığından çok, içimizde bıraktığı izlere odaklanıyor. Özlemler, sessizlikler, geçmişe duyulan sızı ve kendine yeniden sarılma çabası… Eğer bu yaz sen de biraz eksildiysen, biraz sustuysan, biraz daha içinden yaşadıysan — bu bölüm senin için. Çünkü bazı yazlar geçmez, sadece içimizde filizlenir.
Bu bölümde, kendi işini kurmanın görünmeyen yüzünü, her ay tekrarlayan endişeleri ve hayatın içinde dimdik durmaya çalışırken yaşadığım kırılganlıkları paylaştım. Umutla telaşın iç içe geçtiği bu yolculukta, en çok da yanımda kimlerin kaldığını fark ediyorum. Eğer sen de bazen her şeyin üst üste geldiğini hissediyorsan, belki bu bölümde kendinden bir parça bulursun.
“Yorulmadan Sevmek” bölümünde, hayatımızda iyi olmaya, sevmeye ve insanlara dokunmaya çalışırken nasıl yorulduğumuzu, bazen sevgimizin bile insanlara ağır geldiğini konuşuyoruz. Kırıldığımız, vazgeçtiğimiz ama en sonunda kendimizi bulduğumuz o yolları birlikte düşünüyoruz. Bazen gitmesi gerekenleri bırakmak, aslında kendimize yaptığımız en büyük iyilik olur. Peki, gerçekten kalmak isteyenler kim? Ve biz, kendimizi unutmadan nasıl sevebiliriz? Bu bölümde, tam da bunları anlatıyorum.
Bu yıl bayramın sesi başka… Daha sessiz, daha hüzünlü. Sokaklarda eski neşe yok, sofralarda eksikler var, içimizde tarif edemediğimiz bir ağırlık. Yaşanan acılar, kayıplar, haksızlıklar bayramı da değiştirdi.
Peki, böylesi zamanlarda bayramın anlamı nedir? Bayram sadece kutlamak mıdır, yoksa birine yalnız olmadığını hissettirmek mi?
Bu bölümde, bayramın değişen ruhunu, kaybettiklerimizi ve elimizde kalanları konuşuyorum. Belki bayramı geri getiremeyiz ama birbirimize umut verebiliriz.
Kırmadan, incitmeden sevebilir misin beni.
Bir gün adalet herkese lazım olacak. O gün geldiğinde, ya hakkını arayanlardan olursun ya da suskun kalanlardan. Seçim senin.
Hayat bazen içinden çıkılmaz bir hal alır, yollar karışır, ışık kaybolur gibi olur. Ama umut… Umut hep vardı, hep var olacak. Bu bölümde, en karanlık anlarda bile içimizde saklı kalan o küçük kıvılcımı nasıl yeniden alevlendirebileceğimizi konuşuyoruz. Belki de ihtiyacın olan tek şey, umutla atılacak bir adım.
Adem Amca ve Yaren’in hikayesi üzerinden, insan ilişkilerindeki bağları konuşuyoruz
“Bazen insan kendini dünyada yapayalnız hisseder. Kalabalıkların içinde bile bir başınaymış gibi. Anlatacak çok şeyi vardır ama dinleyecek kimse yoktur. Ya da dinleyen çoktur da anlayan yoktur. İşte bugün, o yalnız hissedenlere, kendine bir omuz arayanlara sesleniyorum: Buradayım.”
Duydum ki Sevmişsin, aşkın, ayrılığın ve hatıraların izini süren samimi bir podcast. Bazen bir hikâye, bazen bir soru… Ama en çok da hissetmek üzerine.