
Yakın geçmişi itibarıyla bütün İslâm dünyası, inancı, ahlâkı, düşünce sistemi, maarif ve sanayii, âdet ve an’aneleri, siyasî ve içtimaî durumu itibarıyla en bunalımlı dönemlerinden birini yaşamıştır.Bir zamanlar bütün milletler arasında dindarlardan daha dindar, ahlâken oldukça mazbut, örf, âdet ve an’aneleriyle bir hayli sağlam, siyasî ve içtimaî ufuklarıyla dünyayı idare etmeye namzet ve düşünce sistemleri ile de hemen herkesten ileri görülen Müslümanlar; dinlerini arızasız yaşamaları, ahlâkî mükemmeliyetleri, ilim düşünceleri, hemen her zaman yaşadıkları çağın önünde bulunmaları, ilham, akıl ve tecrübe sacayağını iyi değerlendirmeleri sayesinde Pireneler’den Hint Okyanusu’na, Kazan’dan Somali’ye, Puvatya’dan Çin Seddi’ne kadar çok geniş bir dairede akıllara durgunluk verecek şekilde mükemmellerden mükemmel bir idareye muvaffak olmuş.. ve cihanın en karanlık çağları yaşadığı bir dönemde idare hudutları içinde ve vesâyetleri altında bulunan milletlere, âdeta ütopyalarda resmedilen sistemleri yaşatmış ve dünyayı Cennet’in bir buudu hâline getirmişlerdi.