opussanat.com
erman şahin'in grapon kağıtları'nda yayımlanan şiirini çağla nalbantoğlu seslendirdi.
dağ esintisi olarak bildiğim koku yanıltıyor beni
rüzgardan yana hiç ıslık çalmadım
şimdi gitmek dediğim:
bilindik yerlerin kazancı.
yani şimdi sen öleceksin
ben de sana kılıf bakacağım çarşıdan
içine sığmayacaksın,
öldüğünü tekrar hatırlayacağım.
sevda altınkaya'nın kolektif 08'de yer alan şiiri, sizlerle: ''firar''
kolektif 08'e ve diğer tüm defterlere aşağıdaki link üzerinden ulaşabilirsiniz.
Ayaklarımın altından kaydı ve meydan okudu yıllar. hatr’ımda kalan pek bir şey yok. Ahizeyi kendime doğrultmayı bıraktım ve tahammül sahibi biri olmayı. Yazarların cümlelerini okudum, altlarını çizdim. Solu öldürdüler ama çiçeklerini kabul ediyorlar hala. Yüzükler arıyorum mezar başlarında ve çeşitli eşyalar. Riskiyle çalınan kapılardan elim boş dönmeyi yediriyorum kendime. Altını çizebileceğiniz bazı cümleler bırakmıyorum artık. Yazarlardan daha hızlı yaşlanıyorum.
Düğümlerimi çözmeyi ihmal etmiyor ve haftada en az üç kez soğuk suyla yıkıyorum saçlarımı. Feribot yolculuklarına daha sık çıkıyorum. Esra’yı ve Çanakkale’yi karşıdan görmek, anneannemin mezarına yürümek ve annemin evine uzanan o dik yokuşu çıkmak güzel. Birine gitmenin bir yeri de beraberinde götürmek olduğunu yeni yeni idrak ediyorum.
Duruyorum, meydan okuyor yıllar. Arşiv fotoğrafları çıkarıyorum yırtık albümlerden, akrep ve yelkovana boş bir anarşiyle soğuk yapıyorum. Bu yıl daha az kitap okudum, daha az kahve içtim, daha çok kedi tanıdım, daha bir sevdim uykusuzluğu. Hastane koridorlarından geçerken burnuma çarpan enjeksiyon kokusuna daha az takıldım, gittiğim tüm diyetisyenleri hayal kırıklığına uğrattım, ilaçlarımı koyacak bir ecza torbası edindim. İçine sığdıramadığım için ilaç içmeyi de bıraktım. Demiştim, tahammül sahibi biri olmayı bıraktım, ilaçlardan önce.
Sorumluluklarımı hatırlatacak bir martı görmedim hanidir. En son bir arkadaşımın önerisiyle izlediğim sanat filminde görmüştüm. O kadar çoklardı ki bir daha martı görmek istemeyeceğimi düşündüm. Sanat filmleri bunun için var. Sevmeye devam etmek isteyen kimse sanat filmi izlememeli ve ecza torbası edinmemeli. Bugün kedilere mama vermeyi unutmuşum, şimdi hatırlıyorum. Saat üçe beş var. Bir yazarın ve hukukçunun en verimli çalışabildiği saatler. Neden diye sormayın.
Baskıdan artan kağıtları keçeli kalemlerle boyayıp piç ettim. Keçeli kalemle başlık atmak, devlete şirk koşmaktı ben küçükken. İdam edilmeye hazırlanırdık. Kuru boyalara alıştırdılar çocukları sonra. Devletle barışmak öğretildi, çiçekleri kurutmak, göt cebimizde kız kaçıran taşımamak. Çiçekleri suladık kavganın ortasında, öfke edindik en hakikisinden. Arkadaşların artan tostlarını yedik ve dalga geçtik bazılarıyla. Bazılarıyla asla barışamadık. Göt cebimize kuru kalemler doldurduk. Yerine koymayı, tanrıdan önce okul öğretti. Bıçakların yerine ısırgan otu koydum ben de. Ellerimi delik deşik ettim, sıra tam dizlerime gelmişti ki annem kapıda belirdi. Isırgan otlarından börek yaptı yedik, yumurta kırdı yedik, kavurdu yedik. Yerine koymak değildi bu. Acıyı döve döve öldürmüştük.
Tanrıdan önce.