Gülhane Parkında Nazım Hikmet Ceviz Ağacında.
Biliyorum Sana Giden...
Artık Demir Almak Günü Gelmişse Zamandan
Meçhule Giden Bir Gemi Kalkar Bu Limandan
Memleketimi Seviyorum...
Sakiya mey sun ki bir gün lalezar elden gider
Erişir fasl-ı hazan bağ-u bahar elden gider. (
Ey saki içki ver çünkü bir gün bu lale bahçesi elden gider gelir hazan zamanı bu bağ, bu bahar elden gider.)
Her nice Zühd-ü salaha mail olur hatırım Gördüğümce ol nigarı ihtiyar elden gider.
(Her ne kadar ruhani ibadetlerin en iyisine meyilli olsa da gönlüm o güzel yüzlü sevgiliyi görünce iradem elden gider.)
Şöyle hak oldum ki, ah etmeye havf eyler gönül Lacerem bad-ı saba ile gubar elden gider.
(Ah etmeye korkuyor gönlüm, çünkü öyle bir toprağa düştüm ki sabah rüzgârı ile şüphesiz toz elden gider.)
Gırre olma dilbera hüsnü cemale kıl vefa Baki kalmaz kimseye nakşünigar elden gider.
(Ey dilber, gafil olma, güzelliğinle öğünme vefalı ol kalıcı olmaz kimsede bu süs ve güzellik elden gider.)
Yar içün ağyar ile merdane ceng etsem gerek İt gibi murdar rakib ölmezse yar elden gider.
(Yar için düşman ile mertçe dövüşsem gerek köpek gibi pis düşman ölmedikçe yar elden gider.)
Ama Gitme, Lavinia
Yazan : Can Dabager (Youtube Sayfası Vardır)
Şiir : Sen Misin?
Seslendirme: Mustafaphotographer
Şiirin Tamamı
Gözleri güldü önce kadının
Güller açtı buralar
Şaçları güzeldi İsmi güzeldi
Kendi çok güzeldi
Tekrar gözleri güldü kadının
Seviyor gibiydi
Dudakları konuştu sonra
Heyecan vardı sesinde
Dökülen her cümle
Bir şiir gibiydi
Genç âşık bitmesin diye yalvardı o an
Rüya sanıyordu genç âşık
Oysa her şey "Seni seviyorum." demek kadar gerçekti
Kalbi durmuştu adamın
Ama hâlâ nefes alabiliyordu
Şaşkındı bu duruma "Peki böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi?" dedi kendi kendine
Sustu kadın Erkek konuştu "Sen misin benim mucizem?" dedi ve sustu. CAN DABAGER
Plevneden Çıkmam Diyor.
Merhaba. Bu videomda Abdurrahim Karakoçtan "Hayal ve Gerçek" şiirini seslendirdim. Yazar: Abdurrahim Karakoç Şiir: Hayal ve Gerçek Sosyal Platformlar İnstagram: @mustafaphotographer Spotify: mustafaphotographer Podcast Uygulamaları: mustafaphotographer Şiirin Tamamı Ay ışığı pencereden girende, Senden yana hayâl kurmak ne güzel. Ya bir otobüste, ya bir trende, Gurbet ilden sana varmak ne güzel. Aşkın mayasını senden alıp da, Şekillendim sevda denen kalıpta. Evinizin kapısını çalıp da, İlk çıkandan seni sormak ne güzel. Umudu yoksula bol verir Hudâ; Bin tohuma can var bir damla suda. Gerek uyanık ol, gerek uykuda, Benden bakıp seni görmek ne güzel. Kurumadan daha yolculuk teri, ”Gel” diye yanına çağırsan beni; Bırakıp bir yana gamı, kederi, Doya doya seni sarmak ne güzel. Aşk deyince anlattığı her şeydir; Öldürdükçe tadı gelen bir şeydir.. Azrai'le can vermesi zor şeydir; Sen istersen sana vermek ne güzel.
Tevbe Suresi : De ki: “Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmeyecektir. O bizim Mevlâ’mızdır. Ve mü’minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler.” 9/51
Bazı insanlar vardır ince düşünceliğiyle anılırlar
Bir de buna edebi uslüb eklenirse keyifli bir hikaye ortaya çıkar...
Şiir, huzurdur. Her bir harften oluşan cümlelerin kalbe dokunuşudur.
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme müsterih ol
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum
Sen Varsın...
Sevgili Dost, Ben sana bu satırları yazarken, bir bozacı sesini katıyor geceye. Çünkü yalnız mektuplar değil, bozacı sesleri de vardır gecenin tarifinde. Geceyi karanlık, ay ve yıldızlardan ibaret sananlar, annelerin çorbalarında ki lezzeti yağda arayanlardır. Oysa sevgidir, annelerin kaşıklarından "miktarınca" yemeğe katılan. Kitaplar yazmaz. Çünkü anneler şişelenmeden kullanırlar suyu kaynağından. Ben sana bu satırları yazarken, bir müezzin nefes nefese tırmanıyor minareye. Sıcağa aldanıp yalnız bırakmıyor soğuk merdivenleri. Kış uykusundan uyandırmak kolay değil, biliyor, şerefeden dökmeden ezanın lezzetini. Sevgili Dost, Sevginin eli, Midas'ın elleri gibi dokunduğu her şeyi altına çeviriyor. Simitlerin susamlarını, balıkların pullarını, dolmakalemlerin uçlarını parlatan o el işte. O elle düğmeye dokunuyorsunuz, ışık yanıyor. O elle veda ediliyor hüzne. Bir kilimi üzerinde sevgiliniz gezinecekmiş, bir kaşkolu çocuğunuz boynuna dolayacakmış gibi dokur, bir binayı içinde anneniz oturacakmış gibi yaparsanız ne o kilim eskir, ne o kaşkol solar, ne o bina yıkılır. Sevgili Dost, Çaba istiyor sevgi. Tohum yetmiyor, çapa istiyor sevgi. O halde dinle, karların içinde çilek yetiştiren münzevinin hikâyesini: “İhtiyar bir kadın ormanda yaşayan bir münzevinin karların içinde çilek yetiştirdiğini duymuştu. Büyük kızından ormana gidip çilek getirmesini istedi. Kız ormana gitti ve annesinin isteğini münzeviye iletti. Münzevi: "Öyle ise önce bana bir iyilik yap. Şuradaki karları süpürüver. Kuşlara yem vereceğim' dedi. Kız oralı bile olmamıştı. Sadece çilek istediğini tekrarladı. Münzevi de ona çilek vermedi. Kız geri dönüp olanları anlatınca kadın bu defa aynı şeyi küçük kızından istedi. Münzevi ona da karları süpürmesini söyledi. Kız hemen süpürgeyi alarak işe girişti. Karları büyük bir ciddiyetle süpürmeye başladı. Çilekleri unutmuştu bile. Yalnız aç kalan kuşları düşünüyordu. Ama birdenbire karların altından çilekler çıkıverdi. Sevgili Dost, Beraber karları süpürmeye ne dersin? Ne dersin süpürdüğümüz karlardan, kardan adam yapmaya. Çileklerden gözleri, burnu ve dudakları olan bir kardan adam; elinde süpürgemiz. “Elimden geleni yaparım,” diyorsun demek. “İnsan ancak elinden geleni yapar ama, elinden gelenin ne olduğunu bilmek gerek." Sevgili Dost, Elini nabzına götür. #postakutusundakimızıka
Soğuk Bir Kış Günü Sürgün Edilen Sultan Abdülhamd Han'dan vatanına sevgi...
Resûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellemin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.”
Ders Çıkarılacak Hikaye. İnce Düşünceli Padişah...
Yaradan Rabbin adıyla oku!
Böyle okursan varlığının anlamı kalın harflerle yazılır yeryüzünde. Böyle okursan insan olmanın ne demek olduğunu bilirsin.
Böyle okursan anlarsın Hasan ve Hüseyin’in dedesi neden omuzlamış ağır bir yükü…
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum
Ağaclar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum, sen yoksun
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur
Tutsak, ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat cıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam, ne tutsam, nereye gitsem?
Ben sana mecburum, sen yoksun
Belki Haziran'da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor, kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün, kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum, bilemezsin