İnsan kendine yapışan bir lanetle mi doğar, yoksa her şey anne ve babamızın hangi eylem ve boylamda seviştiğiyle mi ilgilidir?
Bugün, Kayra’nın Hayırsız Evlat şarkısının tetiklediği bazı düşünceleri dışarıya döktüm.
Saygıyla kalın!
İletişim için: hadesener41@gmail.com
Selam.
Freud ve çalışma arkadaşı Josef Breuer, Anna O. (gerçek adıyla Bertha Pappenheim) adlı hastayı histeri teşhisiyle ele almış ve tedavi sürecini kitaplarında bir başarı öyküsü olarak sunmuşlardır. Ancak tarihsel veriler, hastanın aslında yıllar boyunca psikiyatrik sorunlar yaşamaya devam ettiğini göstermektedir. Hatta Breuer’in, hastanın obsesif ve karmaşık semptomları karşısında süreci yarıda bıraktığı ve vakayı tamamlamadan geri çekildiği bazı kaynaklarda açıkça ifade edilmiştir. Bu durum, tedavinin başarıyla sonuçlandığı yönündeki anlatımla çelişmektedir.
Benzer biçimde Freud’un bazı diğer vakalarında da benzer sorunlar gözlemlenebilir. Örneğin “Rat Man” olarak bilinen Ernst Lanzer vakasında, Freud hastanın büyük ölçüde iyileştiğini iddia etse de, sonraki dönemlerde Lanzer’in semptomlarının sürdüğüne ve terapi sürecinin Freud’un anlattığı kadar net olmadığına dair görüşler bulunmaktadır. “Dora” (Ida Bauer) vakasında ise, terapi süreci aniden kesilmiş ve Freud’un yorumları hastanın rızasından çok kendi teorik varsayımlarına dayandırılmıştır.
Selam,
Bu bölüm hakkında söylemek istediğim bazı şeyler var. Ülke bu durumdayken ve memleketin her zerresi yanıyorken, kendimle alakalı konuşuyor olma fikri bana oldukça bencilce geliyor. Bu da benim canımı sıkıyor.
Ama bununla beraber şunu da söylemek istiyorum: (Bu bölüm biraz ani gelişti.) B43’te bahsettiğim bu üç bölümü yayınladıktan sonra, sadece orman yangınlarıyla alakalı konuştuğum mini 3 bölümlük bir seri yapmak istiyorum.
Bakın, elinizden hiçbir şey gelmiyorsa bile sadece ses çıkarabilirsiniz.
Korkmayın; irade ve ahlak, her şeyden üstündür.
Saygıyla kalın.
İletişim için: hadasener41@gmail.com
Herkese merhaba.
Duş düşüncelerimi bir podcast haline getireceğimi hiç düşünmezdim, ama sanırım konuşmak istedim. Bu durumla alakalı lütfen beni mazur görün.
Ve evet, daha güzeli kesin: İkisi hazır, üç bomba bölüm geliyor.
Beni bekleyin.
Saygıyla kalın.
İletişim için: hadesener41@gmail.com
Bölümün başlığı gayet açıklayıcı aslında. Arada insanların, insanların çevresi için gerektiği varlıklar olduğunu düşünüyorum. Lol. O yüzden ne yapsak, bilmem. Şey, bir şarkı sözüne takıldım:
“OooouuuoUuu, onu bir de yaşamayanlara sor.”
Gayet depresif bir insan olarak bu “ev içi yalnızlığı” hissini hiç yaşamamıştım. Bu yüzden garip bir düşünce(ler) hareketine kapılınca kayıt açmak istedim. Unutmayın, bu podcast benim/güncem.
Saygıyla kalın.
İletişim için: hadesener41@gmail.com
Lise de ki o şeyle evlenilir.
Herkese merhaba. Din eleştirisinden başlayıp; garip evlilikleri, köy evliliğinin doğallığını, sevginin hangi ortamda doğabileceğini ve depresyonun insanın hem bugünü hem de yarınını neden mahvettiğini konuştuk.
Alın size sinirli Mustafa Kayra Dinklage. Dinleyince falan böyle oluyordu, lol.
Ne olur, konser videolarını bana geri ver.
Saygıyla kalın.
İletişim için: hadesener41@gmail.com
Bol bol “ııı”lamalı, salak Mustafa’dan doneler sunan bir bölüm. Dinlemenizi önermem, iyi olmadı… ama konuşmazsam delirecektim.
Üç güne takriben iyi bir bölüm yolda.
Saygıyla kalın.
İletişim için: hadesener41@gmail.com
Bu bölüm, düşüncelerimin sürekli sıkılıp benden kaçtığı bir iç çekişin yatağa serilmiş hâlidir.
Arapça kısımları özellikle kestim. Bölümü 10 dakikada kapatın.
Ecem.
47 yıldır Türkiye’yi kana bulayan, on binlerce insanın ölümüne neden olmuş terör örgütü PKK’nın kendini feshetme ve silahlı mücadeleyi bırakma açıklaması, ilk bakışta olumlu bir gelişme gibi sunulsa da; bu açıklamanın ardında çok daha karmaşık ve stratejik hesaplar yer almaktadır. Bu kararın, Kürt meselesinin çözüldüğü anlamına gelmediği gibi, tam tersine yeni bir evreye geçildiğini gösterdiği unutulmamalıdır. Artık mevzu silah değil, siyaset olacak gibi görünmektedir. Fakat bu yeni evre, sahici bir demokratik çözümden çok, Türkiye’nin siyasal yapısının emperyal amaçlarla yeniden dizayn edilmesine zemin hazırlamaktadır. Bu bir “barış” değil, bir yıkım için emperyalist operasyondur.
PKK’nın sözde fesih metninde Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’na yapılan göndermeler, Kürt hareketinin ideolojik hattını yeniden belirleme ve tarihsel meşruiyet üretme çabasını açığa vurmaktadır. Ancak bu referanslar, tarihsel hakikatleri çarpıtan, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini doğrudan hedef alan ifadelerle doludur. Lozan —uluslararası hukuk açısından Türkiye’nin “tapusu”— üzerinden “hak gasbı” yaratılmaya çalışılması, açık bir dezenformasyondur. Bu tarz ithamlar yalnızca tarihi değil, bugün yaşayan milyonlarca yurttaşın ortak hafızasını da aşağılayan, son derece çirkin ve iğrenç yaklaşımlardır.
ABD’nin bu gelişmeyi memnuniyetle karşılaması, her şeyden önce kimin kazandığına dair önemli bir işarettir. Çünkü PKK'nın zaten yıllardır Suriye’de, Amerikan denetimindeki PYD/YPG yapısına dönüşmüş olması göz önüne alındığında, bu “fesih” aslında sadece vitrin değişikliğinden ibarettir. Terörün biçim değiştirdiği, ama özünün devam ettiği bir sahneyle karşı karşıyayız. Bu noktada “terörsüz Türkiye” söylemi, ne yazık ki içi boşaltılmış bir hayale dönüşmektedir.
Üstelik bu sözde fesih, DEM Parti’nin tabanını genişletme, üzerindeki “örgüt gölgesi”ni kaldırma ve seçim denkleminde daha güçlü pozisyon alma hedefiyle doğrudan ilişkilidir. Bu denklemde ise Erdoğan'ın rolü oldukça kritiktir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yeniden adaylık süreci anayasal olarak tartışmalı hale gelmişken, Erdoğan’ın bu sürece referandumsuz girebilmesinin tek yolu bir tür siyasal mühendislikten geçmektedir. Kürt seçmenin oylarını alacak bir hamle, bu planın temelidir. Bu nedenle PKK’nın sözde feshi, iktidarın sessiz ama kurnazca izlediği bir seçim stratejisine dönüşmüştür.
“Barış istemiyor musun?” gibi yüzeysel ve manipülatif suçlamalara baştan cevap vermek gerekir: Ben, yaşamı boyunca şiddeti dışlamayı ilke edinmiş biriyim. Ancak yaşadığımız dönem, kavramların içinin boşaltıldığı, hakikat ötesi bir çağ. Tıpkı “özgürlük”, “demokrasi” gibi “barış” kavramı da artık emperyalist müdahalelerin paravanı haline gelmiş durumda. Çünkü bu kavramlara kim karşı çıkabilir ki? Ama asıl mesele, bu kavramların içeriğini kimlerin, hangi amaçla doldurduğudur.
Sonuç olarak, PKK’nın sözde feshi Türkiye’ye barış değil; yeni bir siyasal ve toplumsal manipülasyon evresi getirmektedir. Bu evre, dış destekli yapılar eliyle iç politik dengeyi yeniden kurma çabasıdır. PKK'nın yeniden tarih yazma hevesi, Lozan gibi simgesel değerlerimize iftiralarla saldırarak bir “kurucu anlatı” oluşturmaya çalışmakta; Erdoğan ise bu oyunun kendi iktidar hamlelerine nasıl hizmet edeceğini hesaplamaktadır.
Bu sürecin kazananı ne Kürt halkıdır, ne de Türkiye demokrasisi. Kazanan, bir kez daha toplumu ayrıştırarak güç kazananlardır. Kurucu değerlerden ödün verenin de şerefini sikeyim . Teşşekürler.
Korku gariptir. Korkma hissinden daha da garip. Olgusal olarak öleceğini bildiğim bir adamı yazdım, yürüttüm ve öldürdüm. Dünya böyledir: Ölürsün. 349 gün sonra birisi ansızın anar adını.
Saygıyla kalın.
İletişim için: hadesener41@gmail.com
Dünyaya şeytan olarak ilk adımlarım.
Saygıyla
O his bize döndüğünde, aslında biz kendimize döneriz.
Arıyorum.
Saygının annesini sikeyim.
Dede ölümü.
Çocukluğumuz çok benzediği için mi bu kadar bağlandım sana? Özellikle okuldan çok korktuğunu duyunca olacağını düşünmüştüm.
Metroda ki o kız tamda bu bölümü kaydetmek istediğim sıralarda dedenle alakalı o şeyi öğrendim. O yüzden umarım iyisindir.
Saygıyla kalın!
İletişim için: hadesener41@gmail.com/instagram: cufcufmustf.
Yap ve mükemmel algısını sal. Genel manada burada yaptığım şeyin akademik bir üslup taşımaması konusunda uğraştım ama tam olarak öyle olmadı sanki. Bu bağlamda farklı/ters düşünceleriniz varsa, iletişimden çekinmeyin. Bu kayıtta ki ses kalitesi için özür dilerim. Düzeltmeye çalışacağımdan emin olabilirsiniz.
İletişim için: hadesener41@gmail.com
Saygıyla kalın.
Selamlar!Bugün, zihinsel olarak anılara nasıl bakmamız gerektiği üzerine düşündüklerimi paylaştım. Bence oldukça güzel bir bölüm oldu.
Mutsuz sonla bitmiş olsa da, o kısa süreli mutluluğa değdi mi? Yoksa tüm bunlar hiç yaşanmasaydı daha mı iyi olurdu?Bu sorular üzerinden geçmişe nasıl bakmamız gerektiğini konuştuk.
Yeni intro müziklerini eski bir arkadaşım, Elsima, yaptı. Elektronik olanı bir daha kullanacağımı sanmıyorum ama jazz versiyonu gerçekten çok akıcı olmuş. Ah be aykut huge hocam..
Görüş ve önerileriniz için bana hadesener41@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Saygıyla kalın.
Saygıyla kalın.
Köpeklerin(¿) güzel insanları katletmediği bir geleceğe!
İletişim için: hadesener41@gmail.com
Saygıyla kalın.
İletişim için: hadesener41@gmail.com
Saçma bir deneme kaydı. Gözüme yumruk yedim. Göz,görmek,görgü etimoloji garip şey:7
Saygıyla kalın.
İletişim için: hadesener41@gmail.com
Kendi kuşağımla gurur duyuyorum. Balık hafızalı olmayacağız. Her gün biraz daha fazla çalışmaya devam! Saraylarınızın altında kalacaksınız. Ama ömrünüzü güllük gülistanlık geçirmek de yok. Benim kuşağım, yargılandığınızı görecek ve ellerinize, bize talimat verip joplattığınız o şerefli Türk polisi kelepçeyi bizzat size takacak!
Doğan ve bütün ölülere selamlar. Beni ölüler gayet iyi bilir. (Onur abiiii)
Eğlence,alkol ucuzluk هذا أصعب شيء على الإطلاق، أعتقد أنني سأصبح مهندسًا رغم كل هذا، لووول
Saygıyla kalın.
İletişim için:hadesener41@gmail.com