
Yas, çoğu zaman yalnızca kayıpla ilişkilendirilir. Oysa hayatın içinde, adını koymadığımız daha sessiz kayıplar da vardır: Bitmeyen bir ihtimal, tutulamayan bir söz, artık bize ait olmayan bir benlik parçası…
Kaybı sadece ölümde ararız; oysa bazen bir yerden, bir dilden, bir kişiden, hatta eski kendimizden kopmak da bir yas başlatır.
İnsan çoğu zaman yasını yaşamak yerine ondan kaçmaya çalışır. “Geçer,” derler; “Zamanla unutursun.” Ama yas, unutularak değil, tanınarak taşınır.
İnsan, kayıplarına alışmaz, onlarla yaşamayı öğrenir. Belki de mesele, kaybı geride bırakmak değil; onunla birlikte ilerleyebilecek bir iç dünya kurabilmektir.
Bölümün başındaki alıntı Elizabeth Kübler-Ross'a aittir.