Gazeteler, eleştirmenler, okurlar ve hatta kitaplarla ilgisi bile olmayan “gizem avcıları”, yıllardır Elena Ferrante’nin kim olduğunu tartışıyor. Hatta kimileri onun bir erkek olduğuna, kimileri ise bir grup yazarın ortak mahlası olduğuna inanıyor. 2016’da İtalya’da çıkan bir haberden sonra çoğunluk artık kimliğinin ifşa edildiğini düşünüyor.
Peki öyleyse neden kitaplar hâlâ Elena Ferrante adıyla yayımlanıyor? Bir yazarın kimliği nerede başlar, nerede biter? Ve bu adeta bir insan avına dönüşen bilmecenin cevabını gerçekten bilmeyi hak ediyor muyuz?
Hazırsanız, 21. yüzyılın en etkileyici edebiyat fenomeni Elena Ferrante’nin kimliği üzerine yapılan spekülasyonlara birlikte dalıyoruz.
#ElenaFerrante #FerranteFever #Kimlik #EdebiyatPodcast
IG: @hazalbaydur
Kaynaklar:
Claudio Gatti, “Elena Ferrante: An Answer?”, The New York Review of Books — link
“Drawing Elena Ferrante’s Profile for Good. Or: We Know Very Well Who Is Elena Ferrante”, Radici Digitali — link
“In a rare interview, Elena Ferrante describes the writing process behind the Neapolitan novels”, Los Angeles Times — link
“Elena Ferrante has been unmasked, but should readers care?”, ABC News — link
“Author of Naples Novels, Elena Ferrante, Still Keeps Her Mystery”, The New York Times — link
“Elena Ferrante”, Computational Stylistics Group — link
“Elena Ferrante, The Art of Fiction No. 228”, The Paris Review — link
“Writers need literary theory”, Overland — link
“Book Lovers: Literary Necrophilia in the 21st Century”, Los Angeles Review of Books — link
“Elena Ferrante and the Question of Authorial Anonymity”, Mavi Şimşek — link
“Elena Ferrante, The Art of Fiction No. 228”, The Paris Review — link
3 Ocak 1907 akşamı Moulin Rouge’un önünden geçenler, Paris sokaklarına taşan bir ayaklanmayla karşılaştı. Bu kargaşanın sebebi, Fransız yazar Colette ile aristokrat sevgilisi Missy'nin sahnede paylaştığı bir öpücüktü. Nasıl olur da iki kadın sahnede öpüşme cüreti gösterebilirdi! Hazırsanız 1900lü yıllara henüz yeni girmiş Paris’e ve yazdıkları da yaşadıkları kadar cesur olan Colette’in kadın bedeni, arzusu ve kimliği üzerine kurduğu dünyaya ışınlanıyoruz.
#Colette #Feminizm #Edebiyat #FransızEdebiyatı #Claudine #Missy #SanatsalKimlik
Ig: @hazalbaydur
Gizem dolu bir dönemin parlayan yıldızı, edebiyatın sınırlarını zorlayan bir deha: Truman Capote. Onun hikayesi, sadece edebi bir dehanın değil, aynı zamanda skandalların, entrikanın ve trajedinin de hikayesiydi. Capote, çarpıcı romanları ve çılgınca parti davetleriyle dolu hayatıyla dünyaya derin bi iz bıraktı elbette Ancak, perde arkasında, bir yanda kırılganlıkları bir yanda da yaratıcılığı ve hırslarıyla bir savaş veriyordu. Ve sonunda, bu savaş onu . hem kendi sonunu hem de new york elitlerinin dünyasını alt üst eden bir trajediye getirdi. Hazırsanız birlikte tarihin var olan en büyük gerçek karşıtlarından birini, Truman Capote’yi anlamaya çalışıyoruz.
Kaynak:
İlk bölümünde büyülü gerçeklik türünde yazılmış bir romanı, o romanı izleyen bir ölüm fetvasını, fetvanın tetiklediği katliamları ve dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir sansür dalgasını konuştuğumuz serinin ikinci ve son bölümü! Bu bölümde Şeytan Ayetleri kitabı üzerinde dönen tartışmalarda odağımızı Türkiye'ye çeviriyoruz. Madımak Katliamı'na giden yolları, Aziz Nesin ve Salman Rushdie arasındaki telif krizini ve Şeytan Ayetlerinin dünyamıza bıraktığı son etkileri inceliyoruz. Hazırsanız, gerçeğin kurmacayı yendiği o mistik olayı, Salman Rushdie ve Şeytan Ayetleri (The Satanic Verses) hadisesini bu bölümde artık noktalandırıyoruz.
Bu bölümde büyülü gerçeklik türünde yazılmış bir romanı, o romanı izleyen bir ölüm fetvasını, fetvanın tetiklediği katliamları ve dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir sansür dalgasının anatomisini inceleyeceğiz. Hazırsanız, gerçeğin kurmacayı yendiği o mistik olayı, Salman Rushdie ve Şeytan Ayetleri (The Satanic Verses) hadisesini konuşuyoruz.
Kuzey Kore’nin önceki devlet başkanı Kim Jong Il, sadece diktatörlüğüyle değil, aynı zamanda sinemaya olan tutkusuyla da biliniyordu. Bu tutkusu öyle büyüktü ki, Güney Kore'den en sevdiği film yönetmeni Shin Sang-ok ve ünlü aktris Choi Eun-hee'yi kaçırarak, Kuzey Kore'de zorla film çektirdi. Bu bölümde, çiftin kaçırılma sürecini, Pyongyang'da geçirdikleri zorunlu yılları ve yaratmak zorunda kaldıkları propagandist filmleri konuşuyoruz. Shin ve Choi'nin hayatta kalma mücadelesi, sanatın ve yaratıcılığın en zor koşullarda bile nasıl direniş gösterebileceğinin bir örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Ig: @hazalbaydur
Kaynaklar:
#sinema #kuzeykore
Merhaba, bugün 1950’ye ışınlanıyoruz ve 20 yaşında gencecik bir kızın kendi yazdığı romanı fazla müstehcen bulması üzerine kendisi Amerikalı bir erkek olarak tanıtması ve yıllar boyunca ismini tekrar kazanma savaşını izliyoruz. Türk edebiyatında kadın erotizmi, özellikle kadın yazarların yazdığı kadın erotizmi yazarların silinmesine sebebp olmuş olabilir mi? Bu isimleri neden yeterince duymadık, başlarına neler geldi? Hazırsanız Mükemmel bir bir örnek olarak nihal yeğinobalı ve bu erotizmin başına açtığı tuzakları konuşuyoruz.
Ig: @hazalbaydur
mail: hazalbaydur@gmaili.com
Kaynaklar:
Çok uzak olmayan bir geçmişte dünyanın ortasında bir yerde kimsenin yüzünün gülmediği, umutların tükendiği bir şehir vardı. Savaş gibi ekstrem bir süreci yaşayan travmatize olmuş bu şehrin insanları şehre bir rock yıldızının gelmesiyle biraz da olsa nefes aldılar. Konsere katılan binlerin hisleri neredeyse aynıydı, sanki insan olduğumu yeniden hissettim. Bu konser sadece dinleyicilerin değil, rock yıldızının da hayatında birçok şeyi değilştirdi. Hazırsanız Saraybosna savaşı altında gerçekleşen bir imkansızı, Bruce Dickinson konserini konuşuyoruz!
Kaynaklar:
Bugün iki bölümlük 1920'lerin İstanbul Geceleri serisinin ikinci bölümündeyiz! Bugün anlatacağımız hikayeleri bize daha önce Fikret Adil anlatmıştı. Tiyatroları, konserleri, kumpanyaları ve gizemli barlarıyla 1920'ler esrarengiz bir İstanbul sunuyor.
Kaynaklar:
Instagram: @hazalbaydur
E-mail: hazalbaydur@gmail.com
Bugün iki bölümlük bir seriye başlıyoruz. 1920’lerin İstanbul gece hayatı! Bize bu yolculukta iki güveilmez anlatıcı eşlik edecek. Earnst Hemingway ve Fikret Adil. Çok alakasız görünseler de bu iki karakterden de İstanbul'un 20'lerini enteresan bir şekilde anlattılar. İkisi de belli tip bir erkeklik arketipi sergiliyor. İşte ne bileyim Earnst Hemingway avcı, savaş gazisi, boksör, gazeteci ve epey gönlü hovarda bir beyefendi. Fikret adil de benzer şekilde bir gazeteci ve gönlü hovarda bi alemci. Önce Hemingway bize İşgal dönemi İstanbul’unu anlatacak, gece hayatının parlak yıldızı Garden Bar'a uğrayacağız, ikinci bölümde ise Fikret Adil'den İstanbul'un bohem hayatını dinleyeceğiz.
Kaynaklar:
Instagram: @hazalbaydur
E-mail: hazalbaydur@gmail.com
90'lar, BritPop, Thatcher Sonrası İngiltere, Oasis ve Blur ekseninde İngiliz Müziği ve ülkeyi saran bir sınıf siyaseti...
1990'ların İngiltere müzik sahnesini anlatırken Oasis ve Blur gruplarını ele almak, bu dönemin sınıf farklılıkları, Britpop hareketi ve müziğin toplumsal yansımaları açısından önemlidir. Oasis ve Blur, Britpop akımının önde gelen temsilcileri olarak müziğin yanı sıra İngiliz toplumunun yüzeyine çıkan sınıf farklarının sembolleriydi. Kitleleri bu kadar peşinden sürükleyen, bir stadyum dolusu insanı ağlatan o şarkıların büyüsü nereden çıktı?
Kaynaklar:
Bir sihir, bir cazibe. Erken dönem bir rock müzik kahramanı. Trajik bir son.
32 yaşında bir cinayete kurban gitmeseydi müthiş bir gitar ustası geniş kitlelerce tanınacaktı. Şimdilerde 80 yaşına girecek, belki de hayatı film olacaktı. Parlak bir zeka, müthiş bir yetenek. Mesut Aytunca'nın trajik hikayesini konuşuyoruz.
Kaynaklar:
https://www.istdergi.com/sehir/yasam/muzik-tarihinden-ringo-mesut-gecti
https://www.yeniasir.com.tr/sarmasik/yazarlar/ali_kocatepe/2015/05/31/trajik-iki-olum
https://www.turkpopmuzik.net/altin-mikrofon-yil-1965
Roll 1997 mayıs https://birartibir.org/dergi/roll-07-1997-05/
https://www.sinemamuzik.com/detay/siluetler-siluetler-1967
Yorumlar ve eleştiriler için: hazalbaydur@gmail.com
Instagram hesabım: @hazalbaydur
Merhaba, ben Hazal. Güvenilmez Anlatıcı ile edebiyat ve müzik tarihinde satır aralarında kalmış hikâyeleri keşfediyoruz. Bu bölümde 1960 senesinde DH Lawrence'ın "Lady Chatterley's Lover" romanını yayımlayan Penguin Books'a açılan müstehcenlik davasını anlatıyorum. Bu dava İngiltere'nin kültür atmosferi için adeta bir mihenk taşıydı. Cinsellik üzerine açık ve faydalı kamusal tartışmaları teşvik ederek cinselliği sanat ve eğlence dünyası için tabu olmaktan çıkardı. Aynı zamanda, eşcinselliğin yasallaştırılması, kürtaj hakkı, idam cezasının kaldırılması ve boşanma reformu gibi konularda görüş değişikliklerine yol açtı. Lady Chatterley'nin Aşığı'ndaki bu büyü neydi, görelim bakalım. ^^ Hazırsanız Kraliçe Elizabeth, Penguin Books’a karşı, Lady Chatterley’nin Aşığının yargılanması başlıyor.
Bölümdeki kaynaklar:
https://www.bkmkitap.com/lady-chatterleyin-asigi-yargilaniyor
https://www.penguin.co.uk/articles/2020/10/d-h-lawrence-lady-chatterleys-lover-trial
https://www.youtube.com/watch?v=XDUNfSohssc
Yorumlar ve eleştiriler için: hazalbaydur@gmail.com
Instagram hesabım: @hazalbaydur