
Nevrotik kendini Yunan mitolojisindeki Pygmalion'un ESERİNE yaptığı gibi KENDİNİ idealleştirir ve sanki kendisine (bilinçdışı olarak) şöyle der:"Gerçekte olduğun kusurlu yaratığı unut, olman gereken şey bu, tek önemli olan ideal benlik olman. "Her şeye katlanmalısın, her şeyi anlamalısın, herkesi sevmelisin. Her zaman üretken olmalısın.." Buyruklar merhametsiz oldukları için GEREKLİLİĞİN ZORBALIĞI olarak adlandırıyor Karen Horney. Bunlar nevrotiğin yapabilmesi olabilmesi, hissedebilmesi bilmesi gereken her şeyi ve yapmaması gereken tüm yasakları ve tabuları belirler. "Dürüstlüğün eli açıklığın düşünceli olmanın, adaletin, saygınlığın, cesaretin ve cömertliğin en üstün bir örneği olmalı, mükemmel sevgili koca öğretmen olmalıdır. Her şeye katlanabilmelidir, Bir güçlükle karşılaşır karşılaşmaz onu aşabilmelidir, asla yorulmamalı, hastalanmamalıdır .Her zaman iş bulabilmelidir. Normalde 2 ya da 3 saatlik işleri bir saatte yapabilmelidir."Bu buyruklar zor ve katıdır. bir hastaya kendisinden çok fazla şey beklediğini söylediğimizde onaylayacaktır, hatta farkına varmıştır ama kendisinden gereğinden az şey beklemektense daha çok şey beklemenin daha iyi olduğunu ekleyecektir. Zaman ve enerji sınırlamalarının üstünde olması iddiaları akıl dışıdır. Bu nedenle birçok hasta zeki oldukları için terapilerini anında tamamlamayı umar. Ama nevrotik zekasını sorunlarını saklamakta bile kullanabilir. Ya da bir sorunu fark eder etmez, aynı hatayı bir daha yapmaması gerektiğini düşünür. Çaba gerektiğini, zorlukların üzerine düşünmeyi ihmal eder. Bir öğretmen meslekteki uzun deneyimleri sayesinde bir kitabı şıp diye yazabilmesi gerektiğini düşünür. Herhangi bir noktada duraksama ya da zorluk olursa harap olabilir. içsel buyruklar polis devletindeki siyasal zorbalık gibi kişinin ruhsal durumunu şu anda içinde bulunduğu şartlar hiç önemsemeksizin işler. En sık olanlardan biri ASLA İNCİNMEMELİYİM. bu çok zordur. bu ancak yakınsamayı hedefleyeceğimiz bir ideal olabilir. Böyle bir projeyi ciddiye almak uzun bir plan, iddialarımız üzerinde sahte gururumuz üzerinde bizi incinebilir kılan tüm etkenler üzerinde disiplinli çaba gerektirir. ancak bu iddiadaki (ASLA İNCİNMEMELİYİM) nevrotik somut bir program yapmaz. Bir başkası: "Her zaman anlayışlı duygudaş ve yardımcı olmalıyım, SEFİLLER'deki rahip gibi" (Burada yazar bir hasta örneği veriyor ve ben yazarın çelişkili hastayı anlatışının sert olduğunu, herkesin birtakım çelişkileri olduğundan dem vuruyorum.)Kişinin zihnindeki önerme kişi için hiçbir şeyin imkansız olmamasıdır. Durum buyken var olan koşullarının incelenmesinin önemi yoktur. Bu durum en çok GEÇMİŞE yönelik iddialarda (iş çocukluk çağını hatırlamaya gelince) görünür.Geçmişin ne olduğu kadar kişinin nasıl hatırladığı da önemlidir. Kişiler çocukluk yıllarındaki ortam ile ilgili genelde şunlardan birini ya da birkaçını yapar:a) GÜZEL HATIRLAMA/onları sevmeliyim-sevgi ihtiyacı geliştirmişse (inkar bastırma)b) DIŞARIYI SORUMLU TUTMA/öfke-yaşamın sorumluluğunu reddediyorsa (yansıtma)c) TÜM SORUMLULUĞU ALMA/onların yapabileceği bir şey yoktu-ben aşabilmeliydim (karşıt tepki kurma)"çocukluk ortamım aslında çok zorluklarla doluydu, cehennem gibiydi başka çocuk mutlaka etkilenirdi ama ben etkilenmemeliydim. Kişi enerjisini bu "asla etkilenmemeliyim" zorbalığına ve yukarıdaki üç seçeneğin bir karışımını uygulaya harcamak yerine biraz NEVROTİK/KIRIK olduğunu kabul ederek geçmişin yol açtığı sorunları görüp, enerjiyi değişmeye harcarsa ve özellikle de zorluklarına rağmen nereden nereye geldiği ile gerektiği kadar gurur duysa kendisi için şimdi ve gelecekte çok daha iyi olacaktır. Örneğin maaşı vardır, hırsız olmamıştır, aile kurup çocuk yapmıştır, onlara kendisine davranılandan daha iyi davranmaktadır. ama yapabildiği %70in gururunu yaşamaz %30un acısını çeker bu GÖRKEM ARAYIŞI, NEVROTİK İDDİALAR, ve GEREKLİLİĞİN ZORBALIĞI yüzünden. İyileşmek kendini sevmekle olur.