
Bu bölümde görünmeyen emeğin izini sürüyoruz.
Kahvaltı masasında sessizlik yok, çünkü Hannah Arendt’in “İşe yarayan kim?” sorusu ortalığı karıştırdı. Felsefe tarihinden Arendt’in emek ve eylem ayrımına, Marx’ın üretim ilişkilerinden Bentham’ın faydacılığına, Simone Weil’in görünmeyen emek vurgusundan günümüzün performans toplumuna kadar uzanıyoruz.
Yemek yapan mı daha değerlidir, düşünen mi? Görünmeyen işler neden bu kadar görünmezdir?
Ve belki de en can alıcı soru: Biz kendimizi “işe yarar” hissedebilmek için nelere katlanıyoruz?