Neden birini ısrarla ararız? Neden en çok bizden kaçanları kovalarız? Bu bölüm duygusal boşluğun anatomisi.Açılmayan telefonlar,dönülmeyen mesajlar bazen sadece bir içeriğe dönüşür.Bu bölüm bazı duyguların sayesinde çekildi.Tam bir modern zaman klasiği.Freud beni görse aferin kızım deyip sarılırdı..
Neden birini ısrarla ararız? Neden en çok bizden kaçanları kovalarız? Bu bölüm duygusal boşluğun anatomisi.Açılmayan telefonlar,dönülmeyen mesajlar bazen sadece bir içeriğe dönüşür.Bu bölüm bazı duyguların sayesinde çekildi.Tam bir modern zaman klasiği.Freud beni görse aferin kızım deyip sarılırdı..
Tanrı’nın doğası, inanç, şüphe ve sorgulama… Bu bölümde, Tanrı’nın gerçekten her şeyi bilen bir varlık mı yoksa insanın içsel sorgularında ona eşlik eden bir “şüpheci” mi olduğu sorusunu masaya yatırıyoruz. İnançlı olmak, sorgulamayı dışlamak mıdır? Yoksa en büyük inanç, en derin şüpheden mi geçer?Bu bölümde felsefeden teolojiye, edebiyattan günlük hayata uzanıyor; Tanrı’nın rolünü yeniden düşünmeye çağırıyoruz.
Yolculuk, sadece bir yerden bir yere gitmek değil, kendimizden kaçarken aslında kendimize yaklaşmaktır.Yeni şehirler, yeni yüzler ve bilinmezlik, içimizdeki keşfedilmemiş yanları açığa çıkarır.İnsan,hareket ettikçe değişir,değiştikçe yenilenir.Belki de bu yüzden yollara düşmeyi severiz—henüz tanışmadığımız kendimize varmak için.
1518’de Strasbourg sokaklarında başlayan ve yüzlerce insanın günlerce durmadan dans etmesine neden olan gizemli bir salgın… Peki, insanlar neden durmadan dans etti? Bu bir kitlesel histeri miydi, yoksa bilinmeyen bir hastalığın etkisi mi? Ortaçağ’ın en tuhaf vakalarından biri olan Dans Salgını’nın ardındaki gizemi keşfediyoruz.
Bu bölümde bahsettiğim kitap: Dansa Davet / Jean Teulé
İnsan, kendi çıkarı ve egosu için, sınırları zorlayarak, ne kadar korkunç yerlere uyum sağlayabilir? Midsommar’da bu sorunun yanıtını arıyoruz. Kişisel hırsların, toplumsal ritüellerin ve karanlık güçlerin insan doğasındaki etkisini derinlemesine inceliyoruz. Sizi Korkunun ve gücün iç içe geçtiği bir dünyada, insanın ne kadar ileri gidebileceğini keşfetmeye davet ediyoruz.
Sıfır noktası, her şeyin yeniden başlayabileceği bir yerdir ve yeniden başlamak, kaybettiklerimizi değil, önümüzdeki sınırsız olasılıkları görmektir.Bazen en büyük güç, en dipte olduğumuz anlardan doğar.
George Orwell’in 1984 romanı, sadece bir distopya mı, yoksa geleceğe dair ürpertici bir kehanet mi? Bu bölümde, Büyük Birader’in izlerini Türkiye’de son dönemde yaşanan olaylarda arıyoruz. Hakikat, propaganda ve bireysel özgürlüklerin sınırları üzerine düşündüren bu konuşmada, Orwell’in dünyasını bugünün gerçekleriyle buluşturuyoruz. Gerçekten özgür müyüz, yoksa fark etmeden kontrol mü ediliyoruz? Cevapları birlikte keşfedelim.
Zihnin ve odanın dağınıklığı, içsel bir karmaşanın yansımasıdır. Bu bölümde, ne kadar dağınık olsak da, bir şekilde hepimizin benzer kaygıları paylaştığını keşfedeceğiz. Kendi dağınıklığımızla dertleşiyor, her şeyin düzelmesi için önce kendimizi anlamamız gerektiğini hissediyoruz.
Acı, yalnızca bir yük mü yoksa büyümenin anahtarı mı? Hayatın kaçınılmaz bir gerçeği olan acıyı,onunla nasıl başa çıkabileceğimizi ve bizi nasıl dönüştürdüğünü konuştuğumuz bu bölümde duygusal derinliklere inmeye hazır olun!
Bu bölümde, hayatın anlamını sorguluyoruz. Hepimizin bir noktada sorduğu o büyük soruyu: Hayatın anlamı nedir? Evrensel bir cevap var mı, yoksa her birimiz kendi anlamımızı mı yaratıyoruz? Felsefi bakış açıları, kişisel deneyimler ve içsel yolculuklar ışığında bu soruya birlikte yanıt arıyoruz. Belki de cevap, yolun kendisindedir…
Bugün Black Dahlia cinayetini anlattım. 1947’de Elizabeth Short’un hayatı ve çözülmeyen cinayeti, Hollywood’un karanlık yüzüyle birleşiyor. İnsanlığın en karanlık köşelerine birlikte bakıyoruz.
Bu bölümde, Disney’in büyülü dünyasına bir yolculuk yapıyor ve Frozen animasyonunu derinlemesine inceliyorum. Aile bağları, özgürlük arayışı ve sevginin dönüştürücü gücü gibi evrensel temaları ele alırken, Elsa ve Anna’nın hikayesinin neden milyonlarca kişiye dokunduğunu keşfediyoruz. Frozen’ın büyüsünü ve alt metinlerini birlikte çözmeye hazır mısınız?
Bu bölümde, kendini kurtarmanın ne anlama geldiğini, bireyin içsel hesaplaşmalarını ve özgürlüğe giden bu zorlu yolculuğun felsefi temellerini ele alıyorum.Dış dünyanın kaosu içinde,insanın kendi hakikatine ulaşma çabasını ve bu süreçte karşılaşılan engelleri konuşuyoruz.
Çirkinlik gerçekten var mı, yoksa algılarımız mı bizi yanıltıyor? Shrek üzerinden toplumsal güzellik standartlarını ve kimlik arayışını tartışıyoruz.
Teknolojiyle içe içe olduğumuz bugünlerde insanlarla bağlanma sorunu yaşıyoruz.Buradayız ama aslında yokuz. yalnızlık hissi neden yakamızı bırakmıyor ve neden yalnızlığı seviyorum..hepsi bu bölümde sizlerle
Altın Kelebek’teki tartışmalar ve Birdman’in derinlikleri… Sanatın gücü, egonun tuzağı ve zirveden düşüşün hikayesi! Bu bölüm ödül törenlerini ve Birdman’ı konuşuyoruz
Matkap sesleri, huzurumuzu kaçıran komşular ve Thomas Hobbes’un doğa durumu teorisi… Kaosun başrolde olduğu bölümde, hem komşuluk ilişkilerimizi sorguluyor hem de Hobbes’un ‘herkesin herkese karşı savaşı’nı bizzat deneyimliyoruz.Düzeni kim sağlayacak? Belki Leviathan, belki apartman yöneticisi! Bu karmaşayı dinleyin..