Bu bölümde, Yunan mitolojisinin unutulmaz karakteri Persephone’nin hikayesini modern bir bakışla yeniden yorumluyoruz.Persephone’nin yeraltına inişi, bir annenin yasıyla birlikte karanlıkla yüzleşmeyi, karanlığı kabullenmeyi anlatan kadim bir sembol.Onu, yaşadığı travmayı güce dönüştüren bir kraliçe olarak tanıyacağız.
Bu bölümde mitoloji, psikanaliz, travma sonrası büyüme ve dönüşüm kavramları iç içe geçiyor.
Masallardan gerçek hayata, kadınların kurtarıcı arayışının kökenlerine iniyoruz bu bölümde.
Sindirella kompleksi nedir? Kadınlar neden kurtarıcı bekler? Bu psikolojik fenomen nasıl oluştu ve modern kadının hayatını nasıl etkiliyor? Masalların kadın bilinçdışı etkileri, toplumsal cinsiyet rolleri ve kurtarıcı beklentisi üzerine konuştuk.
Keyifli dinlemeler...
Bu bölümde, vicdan dediğimiz içsel sesin nasıl şekillendiğini, Freud’un süperego kavramıyla ilişkisini ve bazen bu sesin neden bir yargıç gibi acımasızlaştığını konuştuk.
💭 Çocukluktan gelen ses kimin sesi?
🔍 Nevrotik suçluluk nedir?
Ve belki de en önemlisi: Bu sesi yeniden şekillendirebilir miyiz?
Bu bölümde konuşuyoruz.
Orestes, annesini öldürür.
Ama bu sadece bir intikam değil — kehanetin, vicdanın ve toplumsal düzenin başlangıcı.
Bu bölümde Orestes’in hikâyesini Freudyen bir kavram olan süperegonun çevresinde suç, yasa ve korkunun nasıl içselleştiğini konuşuyoruz.
Antik Yunan’ın en çarpıcı trajedilerinden biri:
Bir adam, bilmeden babasını öldürür.
Bir bilmeceyi çözer, kral olur… ve öz annesiyle evlenir.
Bu sadece bir mit mi?
Yoksa hepimizin ruhunun derinliklerinde yankı bulan bir anlatı mı?
Bu bölümde:
– Kader, seçim ve bilinçdışının nasıl iç içe geçtiğini,
– Oidipus’un gerçeği ararken nasıl kendi körlüğüne yürüdüğünü,
– Ve Freud’un bu hikâyeden nasıl bir psikolojik kuram çıkardığını konuşuyoruz.
Keyifli dinlemeler!
Psikolojinin derin sularında yüzen Carl Gustav Jung, bir gün I Ching adlı kadim bir kehanet kitabına danışır.
Sorduğu soruya gelen cevap: Çatışma. Ve sonrasında yaşananlar, sadece bir tesadüf değildir.
Bu bölümde, Carl Gustav Jung’un I Ching deneyiminden yola çıkarak, eşzamanlılık teorisinin ne olduğunu, nasıl doğduğunu,
bir kehanet sisteminin psikolojik süreçlerle nasıl kesiştiğini konuşuyoruz.
Kimi zaman, bir tesadüf gibi görünen şey,
aslında iç dünyamızın dışarıdaki yankısı olabilir mi?
Bir kahve fincanı, bir tarot kartı ya da bir cümle...Bunlar gerçekten ne gösterir, bilinçdışımızın bir yansıması olabilir mi?
Bu bölümde, fal ve kehanetin psikolojik kökenlerine iniyoruz.
Freud’dan Jung’a uzanarak, fallarda neden kendimizi bulduğumuzu birlikte keşfediyoruz.
Ve bu kez size bir hikâyemi de anlatıyorum:Yıllar önce tanıştığım bir falcıyla yaşadığım, hâlâ aklımda yer eden o diyalog...
🎧 Dinlemeye hazır mısın?
yüzyılın eşiğindeyiz.
Sanayi devrimi, bilimsel devrimler, şehirleşme, akıl çağı…Ama aynı zamanda bir başka kapı daha aralanıyor: bilinçdışı, sezgi, rüya, ruh.
Soyut sanat dendiğinde akla hep aynı isimler geliyor.
Ama ya ilk soyut resmi bir kadın yaptıysa — ve onu kimse duymadıysa?
Bu bölümde, spiritüalizmle bilimi, sezgiyle resmi birleştiren Hilma af Klint’in sıra dışı dünyasına giriyoruz.
19. yüzyılda bir kadın düşünün.
Sanat yapabilmek için önce pantolon giymesi gerekiyor — ve bunun için devletten izin alıyor.
Bu bölümde, erkeklerin egemen olduğu bir sanat dünyasında kendi yerini inşa eden Rosa Bonheur’ün sıra dışı yaşamını konuşuyoruz.
At pazarlarında, mezbahalarda gözlem yapan; pantolon giyerek doğayı, hareketi ve özgürlüğü resmeden bir kadından
Sanat tarihi boyunca kadın figürü, temsilin merkezindeydi ama temsiliyetin dışında bırakıldı. Çoğu zaman bir alegoriydi, bazen bir mitsel ideal, kimi zaman da bedenle sınırlandırılmış bir yüzey.
Bu bölümde, Antik Yunan’dan 19. yüzyıl sonuna dek uzanan dönemde, kadın imgelerinin nasıl inşa edildiğini, nasıl kutsallaştırılıp erotize edildiğini, ve aynı anda nasıl silikleştirildiğini tartışıyoruz.
Çıplak ama ifade edemeyen, kutsal ama arzudan arındırılan, sahnede ama hep başkasının bakışıyla tanımlanan kadınlara…
keyifli dinlemeler...
Kadın ya kutsanır… ya da arzusu nedeniyle cezalandırılır.
Freud’un kuramından yola çıkılan Madonna-Fahişe Kompleksi, yalnızca bireysel bir sapma değil; ataerkil kültürün bilinçdışına kodlanmış bir ikilik.
Bu bölümde kadının, tarih boyunca nasıl ya azize ya da günahkâr olarak temsil edildiğini ele alıyoruz.
Freud’un arzuyla kutsallığı ayıran zihinsel bölünmesi, Jung’un anima arketipi, ve feminist edebiyatta “tavan arasındaki deli kadın” metaforu...
Bakire ile günahkâr arasında sıkışmış bir kadınlık hikâyesi…
Ve biz o çatlağa birlikte bakıyoruz.
Duyarlılık ne zaman kırılır? Bireysel ve toplumsal duyarlılığı hangi olaylar, hangi imgeler dönüştürür?
Bu bölümde, duyarlılığın kırılma noktalarını psikoloji, sanat ve toplum ekseninde ele alıyoruz.
Kintsugi felsefesi, kentlerin kolektif hafızası, Baudrillard’ın simülasyon kavramı ve sosyal medyanın duyarlılık üzerindeki etkisi üzerine derin bir yolculuğa çıkıyoruz.
Bir insan, nasıl olur da birkaç gün içinde sadist bir gardiyana dönüşebilir? Peki ya vicdanını bir kenara bırakıp, sadece emir aldığı için bir başkasına acı verebilir mi?
Bu bölümde, Stanford Hapishane Deneyi ve Milgram Deneyi üzerinden, otoritenin, sosyal rollerin ve itaate dayalı sistemlerin insan psikolojisini nasıl değiştirdiğini konuşuyoruz. Hannah Arendt’in Kötülüğün Sıradanlığı kavramından, Philip Zimbardo ve Stanley Milgram’ın deney sonuçlarına; Jung’un persona kavramından Freud’un süperego anlayışına kadar birçok açıdan inceliyoruz.
İnsan doğası gerçekten sanıldığı kadar masum mu?
Yoksa hepimiz, belirli koşullar altında kötülüğün parçası olabilir miyiz?
Hadi gelincCevabı birlikte keşfedelim!
Rüyalarında seni takip eden bir figür mü var? Kaçtığın bir hayvan ya da yok etmeye çalıştığın bir böcek neyi temsil ediyor olabilir?
Carl Gustav Jung’un gölge arketipi üzerinden, bilinçdışında bastırdığımız yönlerin rüyalardaki sembollerle nasıl ortaya çıktığını inceliyoruz bu bölümde.
Bu bölümde, gölge arketipiyle yüzleşmenin psikolojik dinamiklerini ve bir rüya analizinin nasıl bilinçdışına ışık tuttuğunu konuşuyoruz.
Gölgenin karanlığı sizi korkutmasın, çünkü Jung'a göre onu fark etmek dönüşümün ilk adımıdır!
Şeytanın hikayesi, insanlığın en eski anlatılarından biri…Mitolojiden kutsal kitaplara,Dante’nin donmuş cehenneminde mahkum bir figürdenMilton’un başkaldıran meleğine,Goethe’nin Faust’unda baştan çıkarıcı bir akıl oyununa dönüşen Şeytana...
Bu bölümdeŞeytan’ın zaman içindeki değişimini, farklı kültürlerde aldığı formları ve modern psikolojideki karşılığını inceliyoruz.Lucifer’den Mephistopheles’e, Jung’un gölge arketipinden Freud’un bastırılmış arzularına kadar Şeytan’ı tüm yönleriyle keşfetmeye hazır mısın?
İkarus, sadece güneşe yaklaşan bir genç mi, yoksa insanın sınırlarını aşma arzusunun zamansız bir sembolü mü? 🕊🔥
Bu bölümde, İkarus Mitinin derinliklerine iniyoruz. Hırsın ve cesaretin dengesi, özgürlüğün bedeli ve mitin sanat ve psikolojideki yankıları üzerine konuşuyoruz.
Gökyüzüne bakmak, insanlık için kaderi çözme, geleceği tahmin etme ve yaşamı anlamlandırma çabasıydı. Peki, astroloji nereden geliyor? Burçlar nasıl oluştu? Zodyak kuşağını kim keşfetti?
Yeni bölümümüzde, Mezopotamya’dan başlayan ve günümüzde günlük burç yorumlarına kadar uzanan astrolojinin büyüleyici hikayesini konuşuyoruz. Sümerlerin yıldızlarla olan bağı, Babillilerin Zodyak sistemini oluşturması ve Yunan mitolojisinin bu sisteme kattığı anlamlar... Hepsi bu bölümde sizleri bekliyor! 🎙️✨
Aşkın gerçekten sınırları var mı? Güven, cesaret ve fedakarlık olmadan sevgi var olabilir mi? Bu bölümde, mitolojinin en dokunaklı ve etkileyici hikayelerinden birini, Eros ve Psykhe’nin aşkını ele alıyoruz.
Yeni yılın bu ilk gününde, sizi tarihin derinliklerinden çıkan ve bugün ümitle süslenen bir hikâyeye davet ediyorum. Bu hikâyenin kahramanı ise çam ağacı.
Bugün, yılbaşı ağacının mitolojik kökenlerinden modern dönemdeki anlamlarına kadar olan hikayesini inceleyeceğiz.
Hadi Başlayalım:)