Bazen “başaramadım” deriz… Ama belki de sadece henüz zamanı değildir.
Bu bölümde “henüz” kelimesinin ardındaki gücü keşfediyoruz.
Kendi gelişimimizi fark etmek, sabırla yol almak ve içimizde hâlâ kıpırdayan o ışığı hatırlamak için…
Bilimsel araştırmalardan ilhamla, kişisel hikâyelerle ve bir TED konuşmasından yola çıkarak, sadece çocuklar için değil; yetişkinlikte de yeniden başlamanın mümkün olduğunu konuşuyoruz.
Belki de bu bölüm, senin için küçük bir başlangıç olur.
Bir terapi odası.
İki kişi.
Biri not alıyor, diğeri geçmişini arıyor.
Ailesini trajik bir sekilde kaybeden bir adam, sesinin arkasında bir ömür saklıyor.
Kahramanlıkla delilik arasında ince bir çizgide yürüyen herkes için…
Bu bölüm, yalnızca bir seanstan fazlası.
Kendini anlatmayanların, anlatılmayan hikâyelere dönüşmesini dinleyin.
Fantastik rol yapma oyunlarının (FRP) kökenine iniyoruz:
Gyges’in yüzüğünden Dungeons & Dragons’a, Tolkien’den masa başı hikâyeciliğe…
FRP nedir, nasıl doğdu ve neden sadece bir oyun değil?
Bu bölümde, hayal gücünün nasıl bir evrene dönüştüğünü keşfedin.
Bir ses, bir kelime, bir cümle… derken laf lafı açıyor.
Bu podcast’te anlatılanlar biraz yaşanmışlık, biraz gözlem, bolca merakla harmanlanmış hikâyeler. Kimi zaman bir defterin arasında kalmış notlardan, kimi zaman bir sokak lambasının altındaki sessizlikten yola çıkıyorum.
Gerçekle hayalin arasında gezinen bu anlatılar, sizi bilmediğiniz ama tanıdık bir yere götürebilir.
Hazırsanız, Bilmiyorum Ama Anlatayım !
Hayat bazen üst üste düşen bloklar gibi karmaşık hissettirmez mi?
Tetris yalnızca bir oyun değil; inatla devam etmenin, kaos içinde düzen aramanın ve düşsen bile yeniden başlamanın hikâyesi.
Moskova’da sıradan bir mühendis olan Alexey Pajitnov’un zihninde doğan bu fikir, nasıl oldu da Game Boy kutularının içine girdi, milyar dolarlık şirket savaşlarının tam ortasında kaldı ve tüm dünyaya yayıldı?
Nintendo, Mirrorsoft, KGB… ve tek bir oyun.
Bu bölümde, bir oyunun ruhunun nasıl bir insanlık hikâyesine dönüştüğünü anlatıyorum.
Hazırsanız, başlıyoruz.
🎵 Bölüme özel müzikler için YouTube kanalıma göz atmayı unutmayın.
6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş’ta yaşanan büyük depremlerin ardından geçen 2 yılın sonunda, İstanbul 23 Nisan 2025’te yeniden sarsıldı. Sadece birkaç saniyelik bir sarsıntı, unuttuğumuz gerçekleri yeniden yüzümüze çarptı: Korkularımızı, eksik hazırlıklarımızı ve ertelenmiş sorumluluklarımızı.
Bu bölümde, hem kişisel bir deneyimden hem de toplumsal bir hafızadan yola çıkarak, Türkiye’nin en büyük metropolü İstanbul’un depreme ne kadar hazır olduğunu sorguluyoruz.
Gerçeklerle yüzleşmeden umut kurulmaz.
Hazırlık, sadece fiziksel değil, kültürel bir süreçtir.
Belki de bu bölüm, sadece bir hatırlatma değil… son uyarı olabilir.
23 Nisan’da büyüklerin koltuklarına çocuklar oturur ya hani…
İşte bu podcast bölümünde de mikrofon Ece’ye emanet! 🎤
Ece, bu özel bayramda en sevdiği 6 kitabı paylaşıyor bizlerle.
Kitaplardan biri çok komik, biri biraz duygusal, biri de bambaşka bir dünya gibi!
Ama hepsinde ortak bir şey var: hayal gücü, sevgi ve çocukların gücü. 💫
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun!
Bu bölüm çocuklardan dinlemek isteyen herkes için…
Çünkü bazen en güzel şeyleri çocuklar anlatır 💛
Bazı yemekler açlığı değil, geçmişi doyurur.
Bu bölümde, zamanı yavaşlatan bir lokantaya gidiyoruz. Menü yok, sipariş alınmıyor. Ne getirdiyseniz, onunla pişiriliyor her şey. Ve her tabakta, sessizce söylenmiş bir cümle saklı.
Bu hikâye, Yuta Takahashi’nin Chibineko Mutfağı kitabından ilhamla yazıldı.
Belki siz de bir gün kendi sofranızda geçmişle buluşursunuz.
Bu bölümde çocukluğumdan bugüne, bir valiz dolusu karikatür dergisinden çalınan scooter’a kadar uzanan, biraz komik, biraz duygusal bir hikâyeyi anlatıyorum.
Ebeveyn olmak ne demek?
Zor zamanlarda doğru kararlar vermek nasıl bir şey?
Kendimle, geçmişimle ve kızımla kurduğum bu üçlü bağda, hem eski defterleri açıyorum hem de bugünün hızla değişen dünyasına bir göz atıyoruz.
Bölümün sonunda, bu hikâyeden ilham alarak yazılmış özel bir şarkı da seni bekliyor. 🎵
Dinlerken belki kendi çocukluğunu hatırlarsın.
İyi dinlemeler.
1998 yazında internet kafelerde büyülenmiş bir çocuktum.
Evde bilgisayar yoktu ama hayaller büyüktü.
Bir disketle Half-Life’ı eve taşıyabileceğimi sandım.
Ama beni bekleyen şey… sadece bir kısayoldu.
Half-Life yoktu, ama çok güzel bir hikâye vardı.
Bilmiyorum ama anlatayım dedim.
Yapay zeka artık resim çiziyor, şiir yazıyor, müzik besteliyor. Ama bu gerçekten sanat mı?
Bu bölümde; sanatın tanımını, yapay zekanın sınırlarını, ünlü sanatçılarla karşılaştırmaları, telif meselelerini ve gelecekte sanatçının nasıl evrileceğini derinlemesine konuşuyoruz.
Sanat ile algoritma arasındaki bu gerilimli ilişki, belki de insan olmanın ne demek olduğunu yeniden düşünmemizi gerektiriyor.