Aslında bu bölümde bambaşka bir konu hakkında konuşmak ve ilerlemek istiyordum fakat sonrasında da dedim ki zaten hayatımızda iyi olmayan birkaç yan olduğu gibi programın geçmiş olduğu süreçleri anlatıp her şeyi hep beraber duymanız gerektiğini düşündüm. Bakalım nelerden geçmiş ve atlatmaya çalışmışım? Cevabı bölümümüzde.
Şimdiye kadar izleyip gerçekten etkilendiğim bir anime varsa da o da "The Monster" animesi olmuştur. Bu bölümde animenin incelemesini yapmayacak olsam da animeden bir replik hakkında konuşmak istiyorum. "Sahiden, insanlar sağken neler hakkında konuşur?" gelin hep beraber biraz bunu sorgulayarak kendi cevaplarımızı arayalım.
Hayatın hep bir ritimde aktığını, belirli bir melodisi olduğunu ve içerisinde birçok şey bulundurarak bizim aslında dört bir yanımızı sardığını söyler ve içten içe bunu kabul ederiz. Bazen hüzünlü bir melodi gibi kulağımızı çınlatan hayat bazen sağır edecek bir sessizliğe dönüşüp bizi boğuverdiği gibi bazen de hiç dinmeyecek bir zafer şarkısı gibidir. Bu hayatın bir ritmi varsa bu hangi müzik türünden olurdu? Cevabı elbette yeni bölümümde.
Gerçekten dilimize pelesenk olmuş, söylemekten bıkmayacağımız sözler arasına bir yenisi daha eklendiyse de bu "Halledicem her şeyi hele şunlar bir bitsin." sözüdür. Sürekli olarak hayallerimizi ve isteklerimizi gerçekleştirmek için uygun bir zaman aralığı olduğunu iddia edip kendimizi adeta o zamana ulaştırmak için fare kapanı içerisinde çalışıyor ve belki o mutlu güzel günleri hiçbir zaman göremiyoruz. Bununla nasıl baş edileceğinin cevabı bölümümde.
İnsanın şimdiye kadar hep bir kalıcılığa ulaşma, içten içe hiç unutulmama ve herkes gibi ölse de hiç kimsenin olamayacağı gibi bir ölümsüz olma ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç nereden gelir ve insan neden iz bırakma ihtiyacı yaşar? Hadi biz de bu bölümle kendi ayak izlerimizi bırakıp söyleyecek bazı sözlerimizi yüksek de olmasa biraz tınılı bir sesle söyleyelim.
Her yaşın belirli bir güzelliğinin olmasının yanında bize getirmiş olduğu bazı sorumluluklar, bazı serzenişler ve bazı sorgulamalar da var. Bu sebepten ötürü aslında kabul etmemiz gereken bir şey varsa bu yaşlarda her şeyin normal olduğudur. Bu yaşlar hangi yaşlar da hep gözümüzü yaşlar? Cevabı bölümde, dinleyip duygulanması sizde.
Oyunlar hakkında bir bölüm çekip yırtmak gibi bir seçeneğimin elbette olmaması gerekiyordu öyle değil mi? Çünkü biz bu oyunların her birisini tek başımıza oynamıyoruz ki. Bazılarını hayatın her alanında yanımızda olan arkadaşlarımızla oynuyoruz ve gerçekten ortaya saçma da olsa eğlenceli şeyler çıkıyor. Ama bize arkadaşlarımızla da oyun oynamamız gerektiğini düşündüren şey ne? Cevabı bölümümde dinlemesi ise sizde...
Şimdiye kadar birçok rüya gördük ve bazılarının gerçek olmasını diledik. Arkadaşlarımıza, sevdiklerimize ve ailemize uzun uzun bunlardan bahsettik. Bazı rüyalar gerçek olmasın diye dua ederken bazıları için de dileyebileceğimiz en büyük şey onların gerçek olmasıydı tıpkı fenerin şampiyon olmasının onlardan biri olması gibi... Ama ya benim ya sizin ya da onların rüyaları bu kadar sevme sebebi neydi? "Bana bir rüya ver" diyor ve her birinizi bölüme davet ediyorum.
Günümüz dünyası içerisinde daha doğrusu bilgi çağının içerisinde sosyal medyayı sıkça yepyeni akımlar ve yepyeni bilgiler sarıyor ve biz hali hazırda tüketim çağında ve belli başlı ekonomik açmazlar içerisindeyken de büyük bir keyif alarak kendi zevkimize göre bu içerikleri tüketiyoruz. Bunlardan bazısı da bize nasıl başarılı olacağımızı anlıyor. Gerçekten sosyal medyadan başarı olabilir mi yoksa bunların hepsi bir çeşit hurafe mi? Gelin beraber inceleyelim.
Başkaloji'yi ilk kurduğum günden beri aslında kullanmayı en çok sevdiğim söz, daha doğrusu soru hep aynı olmuştur: "İmkansızlıklar bize hangi imkanları sağlıyor?" düşünüldüğü zaman aşırı derecede trajikomik ve deli saçması duran ama benim gerçekten ilham almış olduğum bu soruya ilişkin bir bölümün şimdiye kadar gelmemesi benim ayıbımdı ama bugün bunu telafi etmek istedim. İyi dinlemeler dilerim.
Şimdiye kadar hayatımızın çeşitli süreçlerinde bambaşka olaylar yaşadık. Kimi zaman da içimizden hiçbir zaman iğneyi de çuvaldızı da kendimize batırmak istemedik ve bundan kaçındık. Başkalarını suçlamak, sorumluluk almamak ve gerçekleşmemiş hayaller için günah keçileri aramak bize hep tatlı geldi. Sahi, başkalarını suçlamak neden bu kadar kolaydı? Cevabı benden, dinlemesi ise siz değerli dinleyicilerimden.
Her zaman aslında büyüklerimiz demiş ya: "Söz gümüşse, sükut altındır evladım..." diye. Gerçekten bize demek istedikleri, anlatmak istedikleri şey neydi? Biz neden şimdiye kadar sessizlik için en güçlü çığlıktır dedik? Sessizlik bizim için neydi ve onun içinde ne bulduk? Kendimizi mi, kayıp parçalarımızı mı yoksa aynadaki anılarımızı mı? Gelin hep beraber sessizliğe biraz gürültü çıkararak girelim ve içinde ne var ne yok bir dedektif edası ile öğrenelim. Devamı bölümümde, iyi dinlemeler.
Şimdiye kadar küçüklükten bugüne adeta hiç büyümeyen çocuklar gibi oyunların her türünü, farklı taraflarını hayatımızın her gününde deneyimledik ve bize gerçekten çok harika anılar yaşatmanın yanında hayatın içerisinden güzel şeyler gösterdiler. Peki, bu kadar güzel tarafları olan unutulmaz oyunlar gerçekten bir sorun mu? Gelin benimle bu konuyu tartışıp kendi cevaplarınızı bulun. İyi dinlemeler :))
Şimdiye kadar birçok dil öğrenme hevesi ile yanıp tutuştuk. Duygularımızı, düşüncelerimizi, heveslerimizi, fikirlerimizi ve bazen de sevgimizi belirtmek için de dili kullanırız. Peki, sahiden... Bir dilde kaç kişiyiz dersiniz? Kaç kişi olduğumuzu gelin hep beraber düşünelim.
Sevgili ve sayın dinleyiciler; aslında şimdiye kadar her birimiz hayatımızda oldukça farklı ve oldukça güzel şeyler yaptık. Kimi zaman sonuçları kötü oldu kimi zaman işler beklediğimiz gibi gitmedi. Peki, şimdiye kadar yaptığımız şeylerin bazısının kötü sonuçlanması onları önemsiz mi kılar? Cevabı bölümümüzde, iyi seyirler...
Şimdiye kadar sık sık hayatımızın gündeminde olan ve sorguladığımız motivasyon konusunu bir de benim tarzımda dinleyip yorumlamaya ne dersiniz? Şimdiye kadar duyduklarımız yalan mıydı yoksa bize yardımcı mıydı? Gelin hep beraber sorgulayalım...
Eveeettt, upuzun bir aradan sonra "hayırdır inşallah?" dediğinizi duyar gibiyim. Farkındayım ki, upuzun bir ara verdik fakat artık gururla söylemem gerekir ki artık her hafta hem youtube hem de spotify üstünden yayınlanmanın yanında sosyal medyada da eskisi gibi çok sık karşınıza çıkacağız. Ben lafı fazla uzatmadan, sizi bölümle baş başa bırakayım. İyi dinlemeler, çok özledim sizi :))
Fark ettiniz mi? Şimdiye kadar çekilen her Başkaloji bölümü sizin için çekildi. Sizin gülmeniz, sizin eğlenmeniz, sizin öğrenmeniz için tonlarca bölüm kaydedildi ve bir o kadar saat uğraşılarak; editlenip önünüze koyuldu. Hiçbir bölüm Fedai ve Hüseyin için olmadı. Peki, bunu size neden anlatıyoruz? "Çünkü eğer böyle bir bölüm olsaydı nasıl olurdu?" sorusunu düşünmenizi istiyoruz. Ayrıca bu bölümde aylardır bilmediğiniz bir gizem ortaya çıkıyor. O zaman merakınızı arttırdığımıza göre -ki amacımız da buydu- sizi bölüme alalım. Eğer bunu dinliyorsanız, eğer bizi duyuyorsanız, eğer bizi anlıyorsanız gerçekten de istediğimiz hedefe ulaşmışız demektir. O zaman hadi bakalım, sezon finalimiz sizlerle!
--------------------------------------------------------------
Bölümün Tagi: #eğerbunudinliyorsan #SezonFinali
Instagram: @baskaloji
Twitter: @baskaloji_
Mail: baskaloji@gmail.com
Günümüzde şu anda kullanmaya alışık olduğumuz şeylerin aslında ne kadar çılgınca fikirler olduğunu fark ettiniz mi? Acaba "Ben bi kutu üretip konuşacam ve sen diğer odadan duyacaksın!" diyen sevgili Graham Bell ve "Buldum buldum!" diyen Arşimet kim bilir kaç kişinin "Ne diyorsun moruk ya?" deyişine şahit oldu. Acaba şu an da duyup güldüğümüz, "Bu kesin tutmaz!" diye beylik cümleler kurduğumuz fikirler yarının dünyasının temel taşları olabilir mi? Sonuçta tarih tekerrür etmesiyle ünlü yaramaz bir çocuk neden bunu tekrar yapmasın ki? Dünya her gün birazcık daha değişiyor ve bu durum fikirler sayesinde oluyor... Yoksa siz de mi "Ne diyorsun moruk?" dediniz? O zaman sizi bölüme alalım.
--------------------------------------------------------------
Bölümün Tagi: #nediyosunmoruk
Instagram: @baskaloji
Twitter: @baskaloji_
Mail: baskaloji@gmail.com
"Hey bro, biraz gergin gibisin gevşemeye ihtiyacın var.", "Lanet olsun dostum!", "Sakin ol adamım..." tarzı cümleleri dublajlı film izleyen herkes bol bol duyuyor. Bir de bizden tabi ki bizim tarzımızda duymaya ne dersiniz? Sağır duymayınca uydurmanın ustası olurmuş sonuçta. Bakalım Hacivat ve Karagöz'den hallice olan Başkalog ikililerimiz neyi duyunca uydurmak konusunda çıtayı Allahuekber dağlarına kadar çıkarmış? Her şeyin cevabı bu çekim hatalarından oluşmuş gibi duran ama aslında tam tersi olan bu #GoygoyKuşağı bölümümüzde. Dikkat, hiç ciddiyet yoktur!
--------------------------------------------------------------
Bölümün Tagi: #sakinoladamım #GoygoyKuşağı
Instagram: @baskaloji
Twitter: @baskaloji_
Mail: baskaloji@gmail.com