
Ece bu bölümde, beklentilerden bahsediyor. Beklentiler, hayatımızın her anında bir sonraki hamlemizi belirliyor. Beklentilerimiz, önümüzde fethedilmeyi bekleyen topraklara benziyorlar ve biz de aslında bizi zafere götürecek hamlelerin peşindeyiz.
Peki beklentilerimin, bana yolumu mu gösterdiğine yoksa beni, yaşadığım her şeyi, var olmayan bir hayalle kıyaslamaya zorlayıp, elimden bugünü çalmadığına nasıl emin olacağım?
Yol kenarlarında, freni tutmayan arabalar için kaçış rampaları var. O rampada hızını kaybediyosun; yavaşlıyosun. Aslında orası, seni “durmaya zorlayan” güvenlik alanı yani hem kurtarıcı hem de yolun sonu. Çünkü beni koruyor ama gittiğim yolu da yarıda bırakıyorum.
Beklentilerimin, elimi uzatsam dokunacağım bir deneyimden, bir şey hissetmekten, denemekten ve belki kırılmaktan; ilerlemekten kaçmak için arkasına sığındığım bir çeşit kaçış rampası olup olmadığını nasıl anlayacağım?