
Ece bu bölümde, birinin hikayesine dahil olmaktan ve bildiğimiz, planladığımız rota biraz değişirken; olduğumuz ve olmadığımız şeyleri tekrar tekrar bulabilmekten bahsediyor.
Tanıdığımız herkes, bizi biraz kendimize bakmaya da itiyor. Yani birini tanımak, hem o güne kadar aynalardan gözümüzü kaçırırken birden tamamı aynayla kaplı bir odaya girmeye benziyor; hem de iki aynanın karşı karşıya gelip sonsuz olasılık oluşturmasına, çünkü birbirimiz için birçok şey olabiliriz.
Aslında olduğumuz ve asla olmadığımızı savunduğumuz şeyler arasında sandığımızdan daha ince bir çizgi; kabul olan dilekler kalp kırıklıkları, büyük acılar ya da büyük mutluluklar gibi değişen koşullarla bir anda aşılabilen, düşündüğümüzden çok daha kısa bir mesafe var. Neye dönüşebileceğimizi bilmiyoruz.