Bir kasırgayı tahmin ettiğimize benzer şekilde, insan davranışlarını ya da toplumsal bir olguyu aynı epistemolojik doğrulukla yordayabilir miyiz? Bir başka deyişle, doğa bilimlerinin yöntemi ile insan bilimlerinin ya da tin bilimlerinin yöntemi aynı mıdır? Wilhelm Dilthey’ın felsefeye katkısı, modern dünyanın bu temel sorunsalına ilişkindir.
Kültür içerisinde mutlak hakikatler ya da kesin bilgi diye bir şey olsaydı, pek muhtemeldir ki felsefe de ortaya çıkmazdı. Benzer şekilde, evrende her şey sabit ve durağan olsaydı, eş deyişle devinim ya da hareket diye bir şey olmasaydı, herhalde fizik bilimi de olanaklı olmazdı. Peki Fizik bilimi devinim hakkında birtakım hikayeler anlatırken kurduğu bağlantılar ve dayanak noktalarına dair girişeceğimiz felsefi bir soruşturma, ne tür sonuçlar açığa çıkarır? Örneğin neden ne demektir ya da doğadaki şu olay şu olayın nedenidir türünden bir önermedeki neden kavramını sorguladığımızda ne tür sonuçlarla karşılaşırız?
Orta Çağ, tarihçiler tarafından “karanlık” metaforuyla betimlendiğinden beri, yargılarımızın seyri de bu yöne doğru değişti. Bu öylesine güçlü bir betimleme ki, günümüzde Orta Çağ’ın karanlık olup olmadığını temyiz etmek neredeyse olanaksız. Ancak Orta Çağ içerisinde kimi felsefi tartışmalara göz attığımızda, bakışımızı genişletecek türde zengin düşünce akımları ve onların birbirleriyle rekabetini görürüz. Tümeller Tartışması da buna bir örnek.
Sinema, modernizmi ve onun yarattığı sorunları konu edindiğine, özellikle nitelikli yönetmelerin ellerinde oldukça çarpıcı filmlere imza atmıştır. Avusturyalı yönetmen Michael Haneke’nin Türkçe’ye Ölümcül Oyunlar adıyla çevrilen Funny Games filmini, modern yaşamların anlam krizi bağlamında ele alıp yorumlayacağız.
Teorik fizikçi, bilim felsefecisi ve tarihçisi Thomas Kuhn’un bilimsel etkinliğe dair perspektifini, "Tarihsel süreçteki bilimsel gelişimin seyri nasıl olagelmiştir?" sorusu etrafında ele alacağız.
Bilgi ile güç ve egemenlik arasında nasıl bir ilişki oluğu sorusu, ilk anda belirsiz ve soyut bir alana işaret ediyor gözükse de, onun bu saydam görünümü beraberinde getirdikleriyle önemli belirlenimlere işaret eder. Hakkında konuşulabilecek kontrolcü ve disipliner niteliklerin sayısı hiç de azımsanmayacak ölçüde aslında. Bu bölümde, bilgi-teknoloji-egemenlik-güç ilişkisine göz atacağız.
Kesin bilgiyle şüphe arasında hangi konumdayız? Neyi bilebiliriz ya da neyi bildiğimizden ne ölçüde emin olabiliriz? Bilgimizin sınırlarıyla şüphemizin sınırları arasında nasıl bir ilişki var?
Yıl 2024. Felsefenin söz dağarı, çağımızda hâlâ insani ümidin bir nişanesi olarak varlığını devam ettirebilir mi, sorusu ana uğrak olarak karşımızda. Düşünmek ve eylemek için felsefi bir alternatif olarak "Aklı Karışıklar için Kılavuz" yayında! Bir kılavuz yoktur düsturuyla.