
ve gün geldi insan bir taştan kopan bir parçaya benzedi
meşeliklerde sis köprülerde ağır arabalar
ceplere ceplere doldu geçer akça diye taşlar
gün geldi insan kan iplikleri kan kağıtlan üretti
havlu diye peçete pamuk diye masalara serdi
şen ve zengin sofralarda çatal bıçağın boynunu eğdi
bana ne gülden bana ne gülden diyenler bir beklenen ölümü kutlar gibi
düğünlere gittiler altlarında at niyetine hırs ve hız binitleri
biz bilmezdik insan ile ekmek arasındaki çizginin kararacağını bir gün
buğdayın buzdan buzuldan boy atacağını bilmezdik ahşabın toprağın alaşağı olacağını
şiiri gül için bin yıl bülbüle emanet ettik
fakat uyumadık sevgili uyanır da kapımızdan geçer diye
biz bilmezdik gül gibi bülbülün de taklit edileceğini
sokakları vitrinleri kitap aralanını çatı katlarını
hastahaneleri ve işçilerin gözlerini geziyoruz
gülün yetimliğinden devşirmek için son damlalan
ve gün geldi kardeş kardeşin ipeğinden çekildi
yüne kurt düştü gömlek yerine zırh giyildi
bir gün baba omzunda taşinmamış çocuklar çağında
benim suyum temiz mi benim suyum temiz mi
bin ipliğin ipeğiyle süzüyorum sütü
ah güller kütüphanesinin aşka düşmüş son yetimi
bir demir çubuğa bir çelik halata bağlanıyor şehirler
kerpiç kaynamıyor poyraz yakmıyor yüzleri
banka bayraklarında pirinç yeminleri kurt dişleri
gülün kanına girmek bu gülün kanına girmek
bin yıl geriden parlıyor güneş sesleri
ırmakların ırmaklarda yıkandığı cennet günleri
bana reklamı bana oy mühürlerini getirmeyin
petrol ve çalıntı rüzgar çoktan kanı insanın
bağ boşlukları deniz dipleri beni bekleyin
bir kurumuş ağaca bağlayacağım dişlerimi
bir son düşen yaprağa inanacağım gerçek diye
gülün yüzü solmasın dikeni eğilmesin acıdan diye
bizi uzaklara götürecekler gözlerimiz olmadan göreceğiz
bizi şüpheye düşürecekler sesimiz olmadan konuşacağız
bizi bizle dikecekler bir sökük olduğumuzu unutacağız
Şiir: Ömer Erdem
Müzik: İncesaz - İstanbul'a Dair
Yorum: Enes Kolan
Şiir ve müziğin tüm hakları eser sahiplerine aittir. Hobi amaçlı üretilmiş olup bir gelir kaygısı taşınamaz.