
Bu bölümde bir duvarı boyuyoruz.
Gerçeklerin önünde, hayallerin üstünde bir yerlerde,
Maviden yeşile kusursuz bir geçişle...
Ama bu sadece boya değil.
Bu, Cahit Sıtkı'nın “yaş otuz beş” dediği yerde,
bir “duvar”a yaslanıp kendi ömrümüzü saymak biraz.
Bu, Gibi'deki o duvarı badana ederken
hayatını da baştan yazan Yılmaz’ın sessizliği.
Bu, yalnızca cesurların işi.
Maviciler derdi ki:
Şiir, bir geçiştir.
Sosyal realizmin münasebetlerinden kaçıp
kendi rengini bulan bir başkaldırıdır.
Biz de bu bölümde tam orada duruyoruz:
Mavinin başladığı ve yeşilin henüz bitmediği yerde.
Belki de o yüzden bu bölüm bir podcast değil sadece;
bir fırça darbesi,
bir iç hesaplaşma,
biraz da “var gibi yapmak” meselesi.