
Bugün burada, iki ayrı koldayız.
Ama ne başımız eğik, ne de suçluyuz.
Olduğumuz kadarıyla, sevdiğimizce yeterliyiz.
Çünkü bazı sevgiler, aynı sokakta yürümekle değil, aynı şiiri farklı yerlerde ezberlemekle başlar.
İki ayrı insan…
İki ayrı kol…
Ama aynı melodiyi duyuyorsa kulaklarımız,
Akşam olmuş demektir.
Ve akşam olduğunda,
kol düğmeleri bir kutuda kavuşur usulca.
Tıpkı bazı insanların,
bir sabaha karşı hiçbir şey söylemeden birbirine sarılması gibi.
Bu bölümde,
Barış Manço'nun bir sorusuyla açıyoruz kalbimizi:
“Güzel sevmeyene adam denir mi?”
Denmez abi…
O yüzden güzel sevmek gerekir.
Yangından kaçar gibi,
şiire koşar gibi,
bir çatının altına sığınır gibi.
Kol düğmeleri gibi,
ayrı ayrı ama hep bir arada olmanın umuduyla.
Aşk bazen bir şiire sığar,
Bazen bir şiir olur insanın kendisi.
Ama hep bekleyerek tamamlanır.
Çünkü aşkın ekinoksudur beklemekle kavuşmak.
Ve bazı insanlar,
bir gün birleşmek için
öncesiz yaşar hayatı.