
Haziranın ortasında, güneş batmıyor gibi…
Ama bir şey eksik.
Biraz uykusuzluk, biraz iç sıkıntısı, biraz da
Kalabalığın ortasında büyüyen yalnızlık.
Bugünkü bölümde;
İstasyonlardan, beklenen trenlerden,
Bir elin parmaklarını geçmeyen mutluluklardan söz ediyoruz.
Cemal Süreya’nın ağustosuna,
Nazım’ın yaşayamayanlarına uğruyoruz.
Yani koca bir takvimi açıyoruz önünüze.
Hesap yapmadan.
Toplamadan.
Sadece çarpılarak.