Kabahat bende, ne alıyorsun tanımadığın adamları evine!
Balıklar için deniz lazım
Sevişmek için işsiz olmak
İnşallah sen kuruduğunda biz de başka mahalleye taşınmış oluruz.
Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu.
Her şey naylondandı o kadar.
Kargam hala başımda duruyor
Bulmakçün beyin cehennemimi
Ekmek dizimde Yıldızlar uzakta, tâ uzakta
Ekmek yiyorum yıldızlara bakarak
Öyle dalmışım ki sormayın
Bazen şaşırıp ekmek yerine
Yıldız yiyorum.
Ölüm Allah'ın Emri,
Ayrılık Olmasaydı
Ayakkabılarını kapımın önünde görmeyi istiyorum çünkü bu seni seviyorumun içine nal salmak demektir.
Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela!
İkimiz birden sevinebiliriz, göğe bakalım...
Ekmek vardı, tereyağı vardı; utanılacak bir şey yoktu.
Afrika dahil!
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde oysa ki seninle güzel olmak var. / Kırmızı bir kuştur soluğum kumral göklerinde saçlarının. Seni kucağıma alıyorum tarifsiz uzuyor bacakların. Kırmızı bir at oluyor soluğum, yüzümün yanmasından anlıyorum. Yoksuluz gecelerimiz çok kısa. Dört nala sevişmek lazım.
Belki de beni öpersen ben şair olurum, seni de aldırırım yanıma!
Hadi sirtaki yapalım palyaço!
Liverpool'dan geldiler ve Manchester'dan geliyorlar!
Su başında durmuşuz...
Ben de sordum sarı çiçeğe!
Öptü beni
Bunlar kainat gibi gerçek dudaklardır dedi.
Bu ıtır senin icadın değil;
Saçlarımdan uçan bahardır dedi.
İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde;
Körler onları görmese de, yıldızlar vardır, dedi.
İnsan kısmı bir misafirhane gibi.
Her sabah bir yenisi gelir...