bazen bir bağırış, bazen bir sessizlik, bazen sadece "beni duy" isteği. bu bölümde, tartışmaların ilişkilerdeki yeri üzerine konuştuk. öfke, anlaşılma arzusu, susmak ya da konuşmak...
bir "evet", gerçekten evet midir? susmak, onaylamak anlamına mı gelir? bu bölümde kendi sınırlarımızı, hayır deme hakkımızı ve evet diyebilmenin bile bir güven meselesi olduğunu konuşuyoruz.
yersizliğin ortasında, ait olmanın yollarını birlikte arıyoruz. “ev” gerçekten dört duvar mı, yoksa kendin gibi olabildiğin bir his mi? hiçbir yere ait olamamakla, bir yere fazla ait kalmanın daraltıcılığı arasında kalan o tuhaf boşluk hissini konuşuyoruz.
aynaya baktığınızda kimi görüyorsunuz? gerçekten kendinizi mi, yoksa başkalarının size biçtiği bir silueti mi? bu bölümde, “ben kimim?” sorusunun katmanlarını konuşuyoruz.
bu bölümde içimizde iz bırakanları konuştuk. çocuklukta kulağımıza fısıldanan acımasız sözleri, yıllar geçse de iç sesimize dönüşen o zorbalıkları… kendi hikayemizden başladık ama yalnız olmadığımızı biliyoruz.
zorbalar elbet gider...
büyümek istedik, büyüdük… peki, sonra? daha mı güçlü olduk, yoksa sadece daha iyi problem çözen çocuklara mı dönüştük? bu bölümde, büyümenin getirdiklerini, götürdüklerini ve aslında hiç değişmeyenleri konuşuyoruz. gerçekten büyümek sandığımız kadar önemli mi? büyüdük de ne oldu?
bu bölümde, kayıplarımızla nasıl başa çıktığımızı, yasın beklenmedik hâllerini ve içimizde iz bırakan duyguları konuşuyoruz. siz yasla nasıl başa çıkıyorsunuz?