
Vitrü, Vitir, Vitaş ve hatta veni vidi vici deseniz bile, bir gün ağzınıza yerleşiyor bu isim. Vitruvius. Birden hop diye söyleyebiliyorsunuz. Üstelik sadece mimarların veya tasarımcıların değil, herkesin tanıması gerektiği ve hayatına uygulamasını gerektiği felsfefesini benimsemenizi öneriyorum: Utilitaş - Firmitaş - Venustas yani Kullanışlılık - Sağlamlık - Güzellik (estetik).
Ben bölümleri hazırlarken tamamen hazırlıksız yakalıyorum herkesi. Kendimi dahil. Aklımda kurduğum bir kaç soru olsa da, normal bir sohbet gibi aksın istiyorum. Akıyor da çoğu zaman. Mesela Seda'ile "sadece" kurdukları kombucha atölyesini konuşmak istemiyordum. Bizim bir sürü manyak manyak tespitlerimiz oluyor. Fakat o gün aslında nasıl başladıklarıyla ilgili merakım oluştu. Kombucha konusu bana yabancı değil. Çocukluğumun bir parçası. Annemin bana zorla içirdiği bu zengin içecek, zamanla vazgeçemediğimiz bir şey olmustu ve bir gün uzun bir tatilden döndükten sonra mantarimizi hayatina son vermisti.
Sevdiğim iki insan da kombucha üretmeye başlayınca, teeee çocukluğum geldi aklıma.
Tasarım sürecinden, benim çektiklerimden ve Seda'nın kendini sorgulamasindan konuştuk. Ayrıca iki mimarın, bambaşka bir ürünle meşgul olup, yine de kendi imzalarını nasıl attıklarını dinledim.
Ne diyeyim Seda, giybet dolu tespitlerimizi bir başka bölüme saklıyorum o halde.
Ayrica bu bölüm reklam bölümü gibi oldu.
Keşke öncesinden para isteseydim. Hiç bilmiyom bu işleri.