
Bir gün Elvinlerdeyim, her birimiz bir koltukta, birisi çay içiyor, birisi kahve, kimi tantuni mi yesek diyor … aslında tantuni yemiyoruz ama benim aklımda o tantuni diye kalıyor. Böyle böyle bir çogu basit gibi görünen ama şahane ötesi olan anılarımız var.
Bir gün formeo-dessert'te oturmuş, birimizi kahve içiyor, birimiz çay, hayatın derinliğinden ve hayallerimizin uçsuz bucaksız oluşundan konuşuyoruz...basit bir sohbet ama bir güzel, bir güzel.
Bir gün yine Ankaradayım ve Elvini sadece 5 dk görebiliyorum. Onun elinde çay, benim elimde kahve.
Bugün bu satırları yazarken, aklım Elvinde, muhtemelen elinde çay benim de kahve … bizi ayıran tek şey buymuş diyorum. Ama bir Karadeniz kızının eline de o taze ve canlı çay yakışıyor işte. Ben de tam Alman, alışmışım zehir zikkim içmeye.
Sohbet ediyoruz. Sanki gece saat olmuş 1, koltukta son kalana cümlelerimizle adam akilli cümle kurmaya çalışıyoruz. Ve ne gariptir ki, hepte kendi hayatımızı sorguluyoruz ama soncuc olarak tıpkı bu bölümde olduğu gibi, konu konuyu açıyor ve sonunda kazanan hep biz oluyoruz. E bizden iyisi mi var canim ... aaaa...!