
Birinci oda açılıyor.
Taştan bir sessizlik karşılıyor seni.
Ne bir heykel var içeride…
Ne de bir portre.
Sadece bir soru asılı havada:
“Sen kimsin?”
Bu oda, cevapların değil — soruların odası.
Burada bilgi verilmez.
Bilgi doğurtulur.
Ve doğum, her zaman sancılıdır.
Adımını attığında…
Bir adam çıkacak karşına.
Ayakları çıplak.
Sözleri keskin.
Yüzü sende kaybolmuş biri gibi tanıdık.
Sana bakacak.
Ve hiçbir şey demeden, seni düşüneceksin.
Çünkü o, sadece sorar.
Ve senin cevabın… seni şekillendirir.
Hoş geldin.
Sokrates seni bekliyordu.