
Merhaba, hoş geldin. Bugün seninle çok kişinin yaşadığı ama çoğu zaman adını tam olarak koyamadığı bir konudan bahsedeceğiz: Obsesif Kompulsif Bozukluk, yani kısaca OKB.
Belki sen de evden çıkmadan önce kapıyı defalarca kontrol ediyorsun. Ya da ocağı kapattığından emin olmak için tekrar tekrar dönüp bakıyorsun. Hatta bazen telefonla fotoğraf çekip kendine kanıt oluşturuyorsun ama buna rağmen zihninden “ya yine de kötü bir şey olursa” düşüncesi gitmiyor. Eğer bunlar sana tanıdık geliyorsa, muhtemelen OKB’nin hayatındaki izlerini fark ediyorsun.
Peki OKB nedir?
Öncelikle obsesyon dediğimiz şey, zihnimize istemeden gelen, rahatsız edici ve kaygı yaratan düşünceler. Mesela: “Ya kapıyı kilitlemediysem, ya ocağı açık unuttuysam, ya çocuğuma zarar verirsem…” gibi.
Kompulsiyon ise bu düşüncelerin yarattığı kaygıyı azaltmak için yaptığımız tekrar eden davranışlar. Yani sürekli kapıyı kontrol etmek, elleri defalarca yıkamak ya da kaldırımdaki çizgilere basmadan yürümek gibi.
Şimdi bir örnek düşünelim: Evden çıkarken kapıyı kilitledin. Çoğu insan bir kere bakar, yoluna devam eder. Ama OKB’si olan biri, o kapının gerçekten kilitli olduğuna asla emin olamaz. “Acaba kilitledim mi, ya hırsız girerse?” düşünceleri zihnini sürekli meşgul eder. Bu kaygıyı bastırmak için kapıyı defalarca kontrol eder, bazen tekrar açıp yeniden kilitler. İşte bu döngü, yani obsesyon ve kompulsiyonun birleşimi, OKB’yi kısır bir döngü haline getirir.
Peki, bu döngüden çıkmak mümkün mü? Evet, ama kolay değil. Şimdi gel, birkaç yöntemden bahsedelim.
Birinci yöntem: Maruz bırakma.
Yani korkularımızla yüzleşmek. Mesela temizlik takıntısı olan biri, bir yere dokunduğunda “mikrop kaptım” düşüncesiyle ellerini defalarca yıkayabilir. Burada yapılması gereken şey, önce kendini gözlemlemek: Günde kaç kere elini yıkıyorsun? Her seferi ne kadar sürüyor? Bu listeyi çıkardıktan sonra, adım adım azaltmak. Önce bir yıkamayı azalt, sonra süresini kısalt. Zamanla zihnin şunu öğreniyor: defalarca yıkamakla bir kere yıkamak arasında fark yok.
İkinci yöntem: Düşünceyi yeniden yapılandırmak.
Yani zihnimizdeki otomatik düşünceleri sorgulamak. “Burada milyarlarca mikrop var, kesin hasta olacağım” dediğinde kendine şu soruları sor: Gerçekten kanıtım var mı? Dokunduğum yüzeye herkes hasta oluyor mu? Daha önce bu kadar çok yıkamadığımda başıma ne geldi? Çoğu zaman fark ediyorsun ki aslında bu düşünceler, gerçeğe dayanmıyor.
Üçüncü yöntem: Kaygıyla oturabilmek.
Bu en zoru. Çünkü beynin sana “hemen yıka ve rahatla” diye bağırıyor. Ama sen ellerini yıkamadan birkaç dakika beklersen, kaygının dalga gibi yükselip sonra yavaş yavaş azaldığını göreceksin. Bu süreyi adım adım uzattığında, zihnin şunu öğreniyor: “Elimi yıkamasam da kötü bir şey olmayacak.”
Son olarak, unutmamak lazım ki OKB ve stres çok yakın arkadaş. Hayatında stres ne kadar fazlaysa, OKB belirtileri de o kadar artar. Bu yüzden stresle baş etmeyi öğrenmek de çok önemli.
Bugünkü bölümde OKB’nin ne olduğunu, obsesyon ve kompulsiyonun nasıl işlediğini ve başa çıkmak için neler yapabileceğini konuştuk. Eğer sen de bu döngüyü yaşıyorsan, küçük adımlarla değişimin mümkün olduğunu bilmeni istiyorum.
Dinlediğin için teşekkür ederim. Kendine çok iyi bak, bir sonraki bölümde görüşmek üzere. 🎧