Home
Categories
EXPLORE
True Crime
Comedy
Society & Culture
Business
Sports
Technology
History
About Us
Contact Us
Copyright
© 2024 PodJoint
Podjoint Logo
US
00:00 / 00:00
Sign in

or

Don't have an account?
Sign up
Forgot password
https://is1-ssl.mzstatic.com/image/thumb/PodcastSource221/v4/25/39/d0/2539d014-1df0-9df2-cef0-2747b9a6ac73/6b351173-1aa0-419e-8e2d-69cb912e242b.jpg/600x600bb.jpg
Livaneli Sohbet
Zülfü Livaneli
23 episodes
1 week ago
Buna niçin sohbet diyorum bu yayınlara? Çünkü sohbet çok sevdiğim bir kelime. Sohbet biraz doğuya, biraz bize ait bir kelime; "konversasyon" ya da "conversation" gibi değil. Sohbet etmek, hatta "sohbet koyultmak" denir bizde. Oturup saatlerce birbirimizin düşüncelerini öğrenerek, birbirimizin dertlerini alarak yapılan bir eylemdir. Mutluluk kitabında bir bölüm başlığı vardır: "İnsan insanın zehrini alır" diye. Gerçekten de öyle. İnsan, insanı zehirleyebilir de; bazı insanlar ise zehrini alır. Bu programda tabii biz birbirimizin zehrini almak için uğraşıyoruz.
Show more...
Arts
RSS
All content for Livaneli Sohbet is the property of Zülfü Livaneli and is served directly from their servers with no modification, redirects, or rehosting. The podcast is not affiliated with or endorsed by Podjoint in any way.
Buna niçin sohbet diyorum bu yayınlara? Çünkü sohbet çok sevdiğim bir kelime. Sohbet biraz doğuya, biraz bize ait bir kelime; "konversasyon" ya da "conversation" gibi değil. Sohbet etmek, hatta "sohbet koyultmak" denir bizde. Oturup saatlerce birbirimizin düşüncelerini öğrenerek, birbirimizin dertlerini alarak yapılan bir eylemdir. Mutluluk kitabında bir bölüm başlığı vardır: "İnsan insanın zehrini alır" diye. Gerçekten de öyle. İnsan, insanı zehirleyebilir de; bazı insanlar ise zehrini alır. Bu programda tabii biz birbirimizin zehrini almak için uğraşıyoruz.
Show more...
Arts
https://d3t3ozftmdmh3i.cloudfront.net/staging/podcast_uploaded_nologo/38716115/38716115-1737108699060-b95ab67d889fd.jpg
Bölüm 22: Cumhuriyet, Bekle Beni, Tarihi Okumak ve Anlamak
Livaneli Sohbet
11 minutes 3 seconds
1 week ago
Bölüm 22: Cumhuriyet, Bekle Beni, Tarihi Okumak ve Anlamak

Dostlarım merhaba. Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun. Bu yıl Cumhuriyetimizin 102. yıl dönümünü kutladık. Cumhuriyetin, bence her zamankinden daha sağlam bir şekilde devam ettiğini düşünüyorum. Çünkü halk sahip çıkıyor; halk, kendi cumhuriyetine, yani yaşam biçimine, yani 250 yıldır Osmanlı’dan bu yana Batılılaşmaya çalışan bir ülkenin yaşam biçimine sahip çıkıyor. “Ben böyle yaşamak istiyorum; cumhuriyetin kurucu ilkeleriyle ama demokratikleştirerek ve insan haklarına saygı göstererek yaşamak istiyorum” diyen bir irade beyanında bulunuyor. Bu iradenin, bu yıl meydanlarda, Anıtkabir’de, sokaklarda kendini göstermek isteyen insanlarla somutlaştığını gördük. O bakımdan, Cumhuriyet bence çok güçlü. Kutlu olsun.Sizinle bugün bir konuda dertleşmek istiyorum. Kitaplarıma çok yakın ilgi gösteriyorsunuz; çok teşekkür ederim. Özellikle bu konuşmaları dinleyenler arasında kitaplarımı çok iyi okuyanlar var. Hatta bazen, bazı bölümleri benden daha iyi biliyorlar. Çünkü gönderdikleri mesajlardan, paylaştıkları alıntılardan bunu anlıyorum. Şimdi yeni bir romanım çıktı biliyorsunuz: Bekle Beni. Bu romana gösterdiğiniz büyük ilgi için de çok teşekkür ederim. Gerçekten bir yazar için bu büyük bir mutluluk. Bununla ilgili birkaç düşüncemi paylaşmak istiyorum; çünkü bazı dikkatli okurlar, “Bu kitaptaki bazı olayları biz zaten biliyorduk” dediler. Evet, doğru. Sevdalım Hayat adlı yaşam öykümde ve başka yayınlarda başımdan geçenleri anlatmıştım.Ama neden bu kitaba gerek duydum? Çünkü bu bir roman. Otobiyografide anlatamayacağınız şeyler vardır. Olayları derinleştirmek, psikolojik katmanlarına inmek, felsefi boyutlarını ele almak romanın alanıdır. Ben bu romanla bir tanıklık görevi de üstlenmek istedim. 68 olaylarının içindeydim, tanığıyım. O olayların öncüleri, kahramanları arkadaşlarımdı. Ama onların sadece birer figür değil, insan olduklarını gördüm. Bu kitapta insan hikâyeleri anlatıyorum; sadece halkın önüne bir bayrak gibi çıkmış kahramanlar değil, duyguları, zaafları, inançları olan insanlar var. Marx’ın “İnsanım ve insani olan hiçbir şey bana yabancı değildir” sözü, hapiste de geçerli, dışarıda da, devrimde de, aşkta da.Belki bazılarınız inanmayacak ama tarih, bilim insanlarının da bildiği üzere, çok tahrif edilen bir şeydir. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde. “Resmî tarih” denip eleştirilen şey kadar, “gerçek tarih” iddiasıyla ortaya konan birçok anlatı da çarpıtılmıştır. Çünkü dilin kemiği yoktur; sorgulama yeteneği olmayan kişi, kendisine söyleneni kolayca doğru sanabilir. Buradan Descartes’ın ünlü sözünü hatırlayalım: “Düşünüyorum, öyleyse varım.” Aslında sözün aslı “Şüphe ediyorum, düşünüyorum, öyleyse varım” şeklindedir. Batı kültürü, “şüphe ediyorum” kısmını atmıştır. Çünkü “şüphe eden” insan, sorgulayan insandır; sorgulayan insan ise körü körüne inanan değildir. Oysa dinin ve otoritenin istediği, sorgulamayan insandır. Bu bile bize gösteriyor ki düşünce tarihinin kendisi bile sansür ve çarpıtmadan azade değildir.Bunun gibi bir tahrifat da “Bizans” konusunda yapılmıştır. Bugün hepimiz Bizans İmparatorluğu’ndan söz ederiz, ama aslında böyle bir devlet hiç var olmamıştır. Fatih Sultan Mehmet’in aldığı Konstantinopolis, Bizans değil, Roma İmparatorluğu’na aitti. Paraların üzerinde de “Kayzeri Diyar-ı Rum” yazar; “Bizans” yazmaz. “Kayzer” sözcüğü “Sezar”dan gelir; Çar, Sarı gibi kelimelerle aynı köktendir. Fatih kendini Roma Sezarı’nın devamı olarak görmüştür. Yani devletin adı Roma’dır, Bizans değil. Bu durum 16. yüzyıla kadar böyle sürmüştür. Ancak Batılı tarihçilerin zoruna gitmiştir: “Nasıl olur da Roma’yı Türkler yıkar?” Bu yüzden bir Alman tarihçi, Hieronymus Wolf, 16. yüzyılda “Bizans” adını icat etmiş ve literatüre sokmuştur. Biz de bunu hiç sorgulamadan kabul etmişiz. Oysa Fatih’in devraldığı imparatorluk Roma’dır.

Livaneli Sohbet
Buna niçin sohbet diyorum bu yayınlara? Çünkü sohbet çok sevdiğim bir kelime. Sohbet biraz doğuya, biraz bize ait bir kelime; "konversasyon" ya da "conversation" gibi değil. Sohbet etmek, hatta "sohbet koyultmak" denir bizde. Oturup saatlerce birbirimizin düşüncelerini öğrenerek, birbirimizin dertlerini alarak yapılan bir eylemdir. Mutluluk kitabında bir bölüm başlığı vardır: "İnsan insanın zehrini alır" diye. Gerçekten de öyle. İnsan, insanı zehirleyebilir de; bazı insanlar ise zehrini alır. Bu programda tabii biz birbirimizin zehrini almak için uğraşıyoruz.