
Ayetler ister kâfir, ister münafık ya da Yahudi veya Hıristiyan hakkında inmiş olsun, esbab-ı nüzul şunu veya bunu göstersin, her fert kendi şahsıyla, çevresiyle, şöyle-böyle içinde bulunduğu zaman ya da mekânla bir çeşit aklî, mantıkî, hissî, vicdanî münasebetler tesis ederek, her zaman ona muhatap olabilir ve onun o tazelerden taze mesajlarını gönlünde duyabilir. Bir diğer ifade ile, fert “Ben sadece peygamber değilim, ama onun dışında Kur’ân bütün emir ve yasakları ile ve altı bin küsur âyeti ile her zaman bana nazil oluyor gibi…” demelidir. Zaten işin ruhu, esası da bu değil mi..? Rica ederim Allah’ı (celle celâluhu) zaman ve mekân ile kayıtlıyabilir misiniz? Öyleyse O, kelâm sıfatının tecellîsi olan Kur’ân-ı Kerim ile, Efendimiz’e (sallallâhu aleyhi ve sellem) konuştuğu aynı anda sanki seninle, benimle de konuşmaktadır.. bizden sonra gelecek tüm insanlıkla da. Aslında Kur’ân’ın evrenselliği ve zaman üstü olması açısından da bu yaklaşım çok önemlidir. Aksi hâlde fert, Kur’ân’da zikri geçen bu olaylara gelmiş-geçmiş kıssalar nazarıyla bakar, öyle okur ve geçerse, ondan istifadesi de o nispette olur.