
Bizim şimdilik kısaca üzerinde durmak istediğimiz husus, Risale-i Nur’daki akıl telakkisi ve aklın fonksiyonları çerçevesinde, vahiy, ilham ve vicdanla omuz omuza inşâ eden akıl (mükevvin akıl)la, tam bunun aksine, bütün bütün metafizik mülâhazaları kulak ardı ederek semavî alâkalardan sıyrılmış, dolayısıyla da manevra alanını sınırlandırmış dar akıldan bahsetmek istiyoruz. Bunu yaparken de, belli zaviyeden bazı münasebetler bulunsa da, Kantça bir yaklaşımla “nazarî akıl”, “amelî akıl” faraziyelerine ve Lalende’nin “inşâ eden akıl”, “inşâ olunan akıl” mülâhazalarına girmeyi düşünmüyoruz. Aslında, bu tür meselelerden her biri, birer kitaba konu teşkil edecek kadar geniş olduğundan ve pratikte de çok fazla bir şey ifade etmediğinden, biz de bu kadarcık bir hatırlatmada bulunup geçeceğiz.