
Hukuk Dört Sıfır'ın bu bölümünde, Türkiye'nin anayasal tarihinde derin izler bırakan 1982 Anayasası'nı ele alıyoruz. 1970'lerin sonundaki siyasi istikrarsızlık, toplumsal şiddet ve ekonomik kriz ortamında gerçekleşen 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinin ardından bu anayasa hangi koşullarda ve nasıl bir felsefeyle hazırlandı?
Bu bölümde, 1982 Anayasası'nın, 1961 Anayasası'nın "aşırı özgürlükçü" olduğu ve ülkeyi kaosa sürüklediği iddiasına bir tepki olarak nasıl şekillendiğini inceliyoruz. Askeri yönetimin kontrolünde, atama usulüyle oluşturulan Danışma Meclisi ve Milli Güvenlik Konseyi'nin rolünü, yani anayasa yapım sürecinin demokratik katılım açısından 1961'den temel farklarını ortaya koyuyoruz.
Anayasa'nın getirdiği yeni düzenin temel direklerine odaklanıyoruz:
• Güçlü Yürütme: Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere yürütme organına tanınan olağanüstü yetkiler.
• Sınırlı Hak ve Özgürlükler: Temel hak ve hürriyetlerin "devletin bütünlüğü", "milli güvenlik" ve "kamu düzeni" gibi gerekçelerle nasıl daha kolay sınırlandırılabilir hale getirildiği.
• Kontrol Altındaki Toplum: Siyasi partiler, sendikalar ve dernekler gibi sivil toplum kuruluşları üzerindeki devlet denetiminin artırılması.
• Yeni Kurumlar: Üniversite özerkliğini sonlandıran Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve uzun yıllar tartışmalara neden olan Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin (DGM) kuruluşu.
Ayrıca, sıkıyönetim koşullarında yapılan 1982 referandumunu, Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığının anayasa oylamasıyla birleştirilmesini ve darbe hukukuna dokunulmazlık zırhı getiren meşhur "Geçici 15. Madde"yi de tartışıyoruz. Devlet otoritesini ve istikrarı her şeyin önüne koyan bu anayasal modelin günümüze uzanan mirasını anlamak için bize katılın.