
Hukuk Dört Sıfır'da bu hafta, Türkiye'nin en çalkantılı dönemlerinden birine, 1961 Anayasası'nın getirdiği büyük umutlardan 12 Eylül 1980 askeri darbesine uzanan 20 yıllık sürece odaklanıyoruz. Özgürlükçü bir anayasa ile açılan perde, nasıl oldu da siyasi krizler, toplumsal şiddet ve ekonomik buhranla kapandı?
Bölümümüzde, 1961 Anayasası'nın "Sosyal Devlet", "Hukuk Devleti" ve "Çoğulculuk" gibi temel ilkelerini ve 60'lı yıllarda yarattığı canlı siyasi ve entelektüel atmosferi inceliyoruz. Milli Bakiye seçim sisteminin küçük partilere Meclis yolunu açmasıyla artan temsil gücünü, ancak bununla birlikte gelen siyasi parçalanmayı ve istikrarsız koalisyonlar dönemini masaya yatırıyoruz.
Dönemin dönüm noktalarını adım adım takip ediyoruz:
• 60'ların sonunda tırmanan siyasi kutuplaşma ve sokaklara taşan şiddet olayları.
• 12 Mart 1971 Muhtırası ile siyasete yapılan müdahaleyi ve ardından Anayasa'nın özgürlükçü ruhunu törpüleyen değişiklikleri.
• 1973-1980 arasında ülkeyi yönetilemez hale getiren zayıf "Milliyetçi Cephe" koalisyonları, aylarca kilitlenen Cumhurbaşkanlığı seçimi ve tamamen tıkanan siyaset kurumu.
• Korkunç boyutlara ulaşan siyasi cinayetler, ülke genelindeki kitlesel şiddet ve bu kaosu körükleyen derin ekonomik kriz: üç haneli enflasyon, bitmek bilmeyen kuyruklar ve karaborsa.
Bu kaotik tablonun 12 Eylül 1980 darbesine giden yolu nasıl hazırladığını ve ordunun yönetime üçüncü kez el koymasının ardındaki dinamikleri analiz ediyoruz. Bu acı tecrübe bize ne anlatıyor? Sorun Anayasa'nın getirdiği "aşırı" özgürlüklerde miydi, yoksa dönemin siyasi aktörlerinde ve Türkiye'nin yapısal problemlerinde miydi? Geçmişi anlamak ve bugüne dersler çıkarmak için bu kritik 20 yılın analizini kaçırmayın.